Jeoloji Mühendisleri Antalya Şubesi tarafından, 22 Mart Dünya Su Günü kapsamında, ’Suyumuzu doğru konumlandıralım’ başlığı altında panel düzenlendi. İnşaat Mühendisleri Antalya Şubesi Konferans Salonu’ndaki panelde, Akdeniz Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Mustafa Gürhan Yalçın,’Su ve tıbbi jeoloji’, Akdeniz Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yasemin Leventeli, tarafından ’Su temini’ adıyla sunum yapıldı. Panelin açılış konuşmasını yapan Jeoloji Mühendisleri Antalya Şubesi Başkanı Mustafa Karancı, toplumu ilgilendiren hiçbir konuda geri adım atmadıklarını ve her şeyi söylediklerini belirtti. Konu su olunca daha fazla konuşmaya devam edeceklerini ifade eden Karancı, “Su günümüzde stratejik bir öneme sahip. Suyun önemini bu şehri yönetenler ve karar vericilere doğru anlatmalıyız. Suyu bu sene, geçen seneden fazla konuşacağız. Her yıl suyu fazla konuşarak gündemde tutmaya devam edeceğiz.” diye konuştu.
“KİŞİ BAŞI SU MiKTARI HIZLA DÜŞÜYOR”
Suyun stratejik bir öneme sahip olduğunu yineleyen Karancı, dünyada 2,5 milyar insanın sağlıklı içme suyuna ulaşamıyor. 4 milyar insan kuraklıkla karşı karşıya, bu krizi görmezden gelemeyiz. Dünyanın 4’te 3’ü suyla kaplı ama yaklaşık yüzde 2,5’u tatlı su kaynakları. Kullanabilir su miktarı düşünülenin çok çok altında. Dünyadaki su kullanımına bakıldığında yüzde 69’u tarımda, yüzde 22’si içmede, yüzde 19’u sanayide. Türkiye’de bu durum tarımda fazla, sanayide daha az. Ülkemizde kişi başı düşen su miktarı 2000’li yıllarda 1650 metreküpken, 2020 yılında 1346 metreküp, 2025 yılında tahmini 1200 metreküp olacaktır. 1100 metreküpün altına indiği su fakiri ülke konumuna geleceğiz. Şu an biz su stresi yaşayan ülke konumundayız.” ifadesini kullandı.
Türkiye’de en büyük sorunun suyun yönetimi olduğunu belirten Karancı, suyuk tek sahibi olmadığını, birçok kurumun birbirinden entegresiz şekilde suyu yönetmeye çalıştığını bildirdi.
“SUYUN YÖNETİM KARMAŞASI”
7 bakanlık, 3 başkanlığın suyu yönettiğini dile getiren Mustafa Karancı, “Su konusundan bir birliktelik yok. Suyumuz sahipsiz kalıyor. Bizim yapmaya çalıştığımız suyun üzerindeki algıyı değiştirmektir. Toplumumuzda, ‘Sudan ucuz, su gibi gitmek, sudan sebepler’ gibi suyu değersizleştiren kelimeler kullanılmış. 250 gram ağırlığındaki bir tişörtün üretimi için 2 bin 700 litre su kullanıyoruz. Suyun ciddiyetinin farkında değiliz. Su hiçbirimizin tek başına mücadele edebileceği bir şey değil. Hep beraber suyu yönetelim.” ifadelerine yer verdi.
Antalya’nın sadece Türkiye’nin değil dünyanın incisi olduğunu dile getiren Karancı, “Artan nüfus doğal kaynakların üzerinde bir baskı kuruyor. Turizm önemli ama bir turistin su tüketim miktarı göz önünde bulundurmalıyız. Yerli halkımız günde 200 litre su tüketirken, turist günde 800 litre su kullanıyor. Bu baskıyı artar şekilde hissetmeye devam edeceğiz. Havalimanı büyütülüyor, Antalya 40-50 milyonla anılacak, 60-70 milyonları 10 yıl sonra konuşmaya başlayacağız. Suyun sürdürülebilir şekilde yönetilmesi noktasında farkındalık yaratacağız.” dedi.
“BİR TURİST GÜNDE 800 LİTRE SU KULLANIYOR”
Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili ve önceki dönem Jeoloji Mühendisleri Antalya Şubesi Başkanı Bayram Ali Çeltik, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in TMOB’a çok önem verdiğini aktararak, önemli görevlerde eski oda başkanlarının bulunduğunu kaydetti. Bugün sudan doğrudan veya dolaylı olarak herkesin etkilendiğini işaret eden Çevik, Antalya’da turistin günlük tatlı su kullanım miktarının 800 litre olduğunu belirtti.
“KALSİYUMLU SULAR İÇMEYE UYGUNDUR”
Prof.Dr. Mustafa Gürhan Yalçın, Antalya’da akarsularda ağır metal anamolisi olduğunu ifade ederek, bulanık suları içmenin sağlık açısından doğru olmadığını bildirdi. Kalsiyumun kansorejen olmadığını işaret eden Yalçın, “Kalsiyumu çocuklar, yaşlılar için tavsiye ediyoruz. Bu bir kalsiyum desteğidir. Yüksek kalsiyum oranlı sularımız içmeye elverişlidir. Kendi çocuklarınıza içirebilirsiniz. Magnezyum ile kalsiyum kardeştir. Ayaklarınıza kramp giriyor, uykusuzluk çekiyorum diyorsanız doktora hekime görünmekte fayda var ama magnezyumunuz eksik olabilir. Kireçli suda magnezyumda vardır. Biri varsa oda vardır. Magnezyumu çok alırsak toksik etkisi ortaya çıkar. Ayrıca evde kullandığımız tencere tavada alüminyumdan uzak durmalıyız.” dedi.
“SU KAYNAKLARI ÜZERİNE YERLEŞİYORUZ”
Doç. Dr. Leventeli; suyun temel kaynağının yağış olduğuna dikkat çekerek, 2024 yılının Türkiye’de en sıcak yıl olarak kayıtlara geçtiğini ve yağışlarda yüzde 16 oranında azalma olduğunu aktardı. Gittikçe kuraklaşan bir bölgede olduğumuza değinen Leventeli, “Dünyada Türkiye yarı kurak olarak tanımlanıyor. 25 açık ve kapalı şekilde havzamız var. Türkiye su stresi olan bir ülke konumunda. 2070’de nüfus 150 milyon olacak. Kişi başı su tüketimi 1040 olarak değerlendiriliyor. Su kaynaklarımızı koruyamıyoruz. İçme suyu havzalarında yerleşimde yüzde 50 artış var. Su kaynakları üzerine yerleşiyoruz. Yeni su kaynakları bulmak zorundayız.” ifadelerine yer verdi.
Leventeli, yatay kuyu sisteminin avantajından bahsederek, suyun doğal dengesini bozmadan, suyu kendiliğinden elde edilebildiğini belirtti.
“KUMLUCA’YA DİKKAT ÇEKTİ”
Kumluca’ya ayrı bir parantez açan Leventeli, “Son dönemde kafamı taktığım yer oldu. Birinci deprem riski, diğeri sel taşkın oluyor. Tarım alanı alüvyon yapılar, gittikçe imara açılıyor ve alan genişliyor. Yüksek yüksek binaları görmeye başladık. Tarım alanını yok ediyorsunuz. Deprem konusu varsa alüvyondan uzak duracaksınız. Sıvılaşma potansiyeli yüksek. Binayı yıkacaktır. Sıvılaşma kayada olmaz ovada olur. Buradan uzak durmalıyız. Hem su sorunu var diyoruz hem de gelen su tutamıyoruz, can ve mal kaybına neden oluyor. Kumluca’ya sel dağınıklığı, tersip bendi yapılabilir. Gelen taşkın suyunu dağıtmak amaçlı dere yatakları boyunca belirli aralıklarla setler yapılabilir.” açıklamasında bulundu.