Bugün hafta başı olsun. Gelin artık şu gaflet uykusundan ya da sanal sarhoşluktan uyanalım. Yaşadığımız bu günlerin ve hayatın ne olduğunun farkına varalım. Çünkü yarın böyle bir yaşam yok!..
--O halde bugün ne yapmalıyız? İşte temel soru bu olmalıdır.
--Adam Antalya, Ege ya da medeniyetin beşiği sayılan Mezopotamya'da yaşar ama, yaşadığı yerden haberi yoktur. Onun için var ve önemli olan kendisi, zevkleri ve sosyal-siyasal tatminidir.
--Böyle bir Dünya yok ki.
--Peki sıradan insanların da, kendi küçük egolarını tatmin ederek, siyasiler ile karşılıklı "win win policy"/KAZAN KAZAN POLİTİKASI sürdürmeleri mümkün müdür, elbetteki hayır.
-- Siyasetin, çıkar birliğinden kaynaklanan realitesinden dolayı ilişkide oldukları ile zamana bağlı, sonu olan SÜRDÜRÜLEBİLİR bir süreci vardır. Ama bir yaşam biçimi olamaz.
--Geleneksel yaşam takvimimize göre Hazirandan sonra okullar kapanır, havalar ısınır ve insanların tatil mevsimi başlar. Bu gün ise bu cümleyi, "başlardı" diye bitirmek gerek. Çünkü, COVID-19 nokta.
--O halde bu SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK nedir?
--Stokholm’de 1972 yılında sosyo-ekonomik yapıları ve gelişme düzeyleri farklı olan ülkelerin çevre konusundaki ilk küresel değerlendirmesi olan "Birleşmiş Milletler İnsan ve Çevresi Bildirgesi" kabul edildikten sonra;
--1983 yılında BM, Gro Harlem Brundtland başkanlığında oluşturduğu komisyondan bir rapor hazırlamasını ister. "Sürdürülebilirlik" kavramının ilk kez 1987 yılından hazırlanan "Ortak Geleceğimiz" adlı bu raporda görüyoruz.
--Sürdürülebilirlik," Doğanın ve gelecek kuşakların kendi gereksinimlerine cevap verme yeteneklerini tehlikeye atmadan, günlük ihtiyaçlarımızı temin etmek ve kalkınmak" olarak tanımlanır.
--Burada temel sözcükler, "doğa", "insan", gelecek", "gereksinimler" ve "kalkınma". O zaman konu TURİZM olduğuna göre ve burada da Turizmin Pandemili/Covid-19'lu sürecini ele alacağımıza göre, "Sürdürülebilir Turizm" nedire bakmak gerek.
--1990 yıllarda Turizmin Planlama, kalkınma, çeşitlendirme ve tanıtımına kadar yapılan ilk çalışmalarda bulundum.
--O zaman da aklıma yatmayan şey, ya da kuşku ile karşıladığım "hizmet sektörü" kavramı idi. Bu, bir kırsal kesim delikanlısı olarak, ağalık yerine marabalığa yol görünmesi gibi bir şeydi. Züğürt Ağa modunda. Birileri ağa olacaktı, ama kim?
--Turizm altyapı yatırımları yapılıyor, Antalya özelinde Kemer, Beldibi ve Belek "turizm bölgesi" ilan ediliyordu.
--Rahmetli Turgut Özal'ın katıldığı toplantılarda "Türkiye, Hizmet Sektörüne önem vermeli" sözcüklerini duyuyorduk.
--O dönem geçti, altyapılar su, kanalizasyon, yol ve çevre düzenlemeleri olarak tamamlandı. Sıra, ülkenin ve turizminin tanıtımına gelmişti. Onlar da yapıldı. Artık her şey düzene girmişti.
--Birden 2000'li yıllar gedi. Ekonomik kriz, siyasi krizler derken, nur topu gibi bir AKP iktidarı. Demokrasi ve demokratik seçimler çağımızın bir gerçeği idi.
--Cumhuriyetin kurulması ile başlayan "yerli burjuvazi" oluşturma projesi, bu kez 2000'li yıllar da, islamcı zenginler yaratma projesine dönüşmüş de haberimiz yoktu.
--Uluslararası toplantılarda "aman ha, ülkeniz ve kıyılarınız beton yığını olmasın" çevrenizi, tarihinizi ve doğanızı iyi koruyun deseler de, 2020'li yıllara gelip, geçmişe bakınca bunların hepsinin bir masal, bir hayal olduğunu görüyorum.
--Peki bunu kim yaptı. HİÇ KUŞKUNUZ OLMASIN. SİZ YAPTINIZ.
--Seçtikleriniz ile, yalakalıklarınız ile, görgüsüzlükleriniz ile. İşte ülkenin geldiği durum bu. Yıl 2020 olmuş, efsunlu bir yıl derken, duvara toslanmış. Koronavirüs'de tuzu biberi oldu.
--O halde, başta Antalya olmak üzere, Turizm yörelerine yapmalı?
--Bir kere, bu başımıza gelenlerin, yaşananların "tabi Allahın işi, bize bir lütfu" sayalım da, bunu sayanlar kendilerini özel olarak koruyorlar da, birileri "sana talkımı verirken kendi salkımı yutuyor". İşte bu sisteme de Kapitalizm deniliyor. İyi-kötü banane, herkes cebine baksın. Bu gün iyiyse bence "mala davara zararı yok".
--Küresel krizler ve doğal afetler istisna değil kuraldır. Koronavirüs pandemisi, hazırlık ve esnekliğe çok daha yüksek bir öncelik verilmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
--En önemli şey Kamu Altyapısını güçlendirmektir. Sağlık sistemimiz yeniden güncellenmeli ve öncelikle kâr amacı önecelikli, ticari kaygılı olmayan önlemler alınmalıdır.
--Kişisel ve toplumsal sağlık önlemleri önemli olmuştur.
--KORONAVİRÜSLÜ bu belirsiz süreçte, artık hiç birşeyi rastlantılara bırakarak yönetemeyiz ve yürütemeyiz.
--Önce yerelde, yerel yönetimler aracılığı ile sosyal devleti ve sosyal devlet süreçlerini, ardından da genel de, sosyal devleti ve proğramlarını uygulamaya sokmak gerek.
--Kapitalist Lİberal sistem pek tabi önceliğini "kâr etmeye" verecektir. Bu ise, maliyetlerin düşürülmesi anlamına gelir.
--Bu aralar COVID-19'un yarası hepimize pek sıcak. Herkes dünün olanakları, rüyaları ile yaşıyor. En geç Temmuz'da reklamlar bitecek, film başlayacak. İşte gerçekler ile kişiler ve geniş toplum kesimleri olarak yüzleşeceğiz.
--İşyerleri açık kalmak için çabalayacak ama, bu şartlarda çok zor.
--Her türlü ekonomik tasarruflar yapılacak açık kalmak için, en son da, personel ücretlerine, üreticiden ya da piyasadan alınan malların ödemelerine sıra gelince, herkesten "feragat göstermesi" istenecek
--Ücretli çalışandan "bahşiş" karşılığı çalışma, üretici ve satıcıdan ödemede vade, daha sonra bir vade daha. Daha, daha, gidecek.
--Tüm Dünya kıvranıyor ama biz henüz hayal aleminden uyanamadık. Belediyelerin iyi niyetli, çabaları ile bir yere varılamaz.
--Askıda fatura, askıda ekmek, bakkaldan borç silme. Nereye kadar. Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde gelmez. Taşıma su ile değirmen dönmez. Hele kamunun İBAN mesajları ise tam bir dram. Himmet göstermesi gerekenlerin, himmete muhtaç olmaları.
--Bir süre sonra Belediyelerde sundukları hizmetleri yeterince yerine getiremeyince, bu kez de belediyeler "tu kaka " olacak.
--Artık halka, "hayal" ile "gerçeğin" ne olduğunu anlatsak iyi olur.
--Ben bunu yazarken kendim de gülüyorum, "tok açın halinden ne anlar" diye. Bazı şeyleri öyle sana sana gidiyoruz de haydi hayırlısı
--Halk'da bu kafa, yerel yada genel yöneticilerde de bu maharetler oldukça, sizin daha çok enseniz kızarır da , gerisini bilemem.
--Bu şartlarda ne yaşam, ne Turizm sürdürülebilir. Dünya'ya bir bakın, kulak verin neler konuşuluyor, tartışılıyor. nokta