Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sayıştay’ın 161. kuruluş yıl dönümü programında; “Yeni sistemin avantajlarını, başta salgın dönemi olmak üzere, son yıllarda yaşadığımız tüm krizlerde bizzat müşahede ettik. 50 binden fazla canımızı toprağa verdiğimiz 6 Şubat depremleriyle mücadelemizde de yeni yönetim sisteminin katkılarını tekrar tecrübe ettik. Bu gerçeğin insanımız tarafından da kabul ve takdir edildiğini görüyoruz. 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinin sonuçlarından biri de Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin milletten yeniden güvenoyu almış olmasıdır” dedi.

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Sayıştay Başkanı Metin Yener ve Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın da katıldığı programda Erdoğan özetle şunları kaydetti:

“TBMM ADINA YÜRÜTTÜĞÜNÜZ FAALİYETLERLE 85 MİLYONUN TAMAMININ HAKKINI, HUKUKUNU KORUYORSUNUZ”

“Sayıştay’ımız kuruluşundan bu yana geçen sürede devlet organları içinde müstesna bir konuma sahiptir. Biz de Anayasa’mıza göre, yargı yetkisiyle donatılmış denetim organı olan Sayıştay’ın bu konumunu çıkardığımız kanunlarla daha da güçlendirdik. Sivil, askeri tüm kamu kurumlarını, kamu iktisadi teşekküllerini, belediye şirketleri dahil kamu kaynağı kullanan her kuruluşu Sayıştay denetimi kapsamına aldık. 2010 yılında Sayıştay’ın yapısını yeniden düzenleyerek yüksek denetim organı ve hesap mahkemesi hüviyetine kavuşturduk. Ülkemizin mali istikrarına katkı vermek üzere gelirlerin ve giderlerin kontrol altına alınmasında Sayıştay’ın yeri doldurulamaz. Sizler TBMM adına yürüttüğünüz faaliyetlerle 85 milyonun tamamının hakkını, hukukunu koruyorsunuz. Alın teriyle evine ekmek götüren işçi kardeşlerimizin çocuklarının rızkından keserek devlete borcunu ödeyen esnafımızın, yazın sıcağına, kışın ayazına aldırmadan tarlasında gece gündüz çalışan çiftçilerimizin, Türkiye’nin büyümesine omuz veren sanayicilerimizin, vatanına, milletine, medeniyet değerlerine bağlı evlat yetiştirmek için didinen anaların, babaların, hasılı, genciyle yaşlısıyla, kadını ve erkeğiyle, milletimizin tüm fertlerinin devletine ödediği vergilerin denetimini sizler gerçekleştiriyorsunuz.

Beytülmali ülke ve milletin hayrına kullanılması noktasında sizler önemli mesuliyetler üstleniyorsunuz. Hiç şüphesiz bu, taşıması gerçekten taşıması ağır bir yüktür. Bu, kuyumcu titizliğiyle icra edilmesi gereken zor bir vazifedir. Bu, tüm siyasi hesapların, mülahazaların üstünde milli bir görevdir.

“TÜRKİYE YÜZYILI, ÜLKEMİZİ MUASIR MEDENİYETLER SEVİYESİNİN DE ÜSTÜNE TAŞIYACAK KAPSAMLI BİR YOL HARİTASIDIR"

Bu yıl, 29 Ekim 2023 tarihinde inşallah Cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl dönümüne kavuşacağız. 85 milyon olarak, tüm farklılıklarımızı bir tarafa bırakarak, Cumhuriyetimizin 100’üncü sene-i devriyesini büyük bir coşkuyla kutlayacağız. Maziden atiden kurduğumuz bir asırlık köprünün ihtişamına hep beraber şahitlik edeceğiz. Cumhuriyetimizin ilk yüz yılını geride bırakırken yeni ufuklara da birlikte yelken açıyoruz. Bu önemli yıl dönümünü, gelecek asrımıza damga vuracak yepyeni bir vizyonun başlangıç noktası hâline getirmek istiyoruz. Bunun adı Türkiye Yüzyılı. Türkiye Yüzyılı, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin de üstüne taşıyacak kapsamlı bir yol haritasıdır. Türkiye Yüzyılı, milletimizin asırlık hayallerini gerçekleştirip, çok daha büyük hedeflere yürüme azmidir. Türkiye Yüzyılı, İstiklal Harbi ruhu ile 85 milyonun sırt sırta vererek istikbali inşa etmesinin adıdır. 85 milyon gönül birliği içinde bu vizyonu adım adım gerçeğe dönüştüreceğiz. Milletimiz 14 Mayıs'ta bunun ilk adımını Meclis'te zaten atmıştı. 28 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı seçiminde verdiği kararla Türkiye Yüzyıl’ını sahiplendiğini de ortaya koydu. On yıllardır haksız eleştirilere maruz kalan Türk demokrasisi, tartışmasız bir şekilde bu seçimin en büyük kazananı oldu.

Yüzde 52,18 oy oranı ile şahsımıza 5 yıl daha ülkemize hizmet etme imkânı sunan her bir kardeşimizin sorumluluğunu yüreğimizde taşıyoruz. Tercihini hangi yönde kullanırsa kullansın, sandığa giden vatandaşlarımıza karşı mesuliyet duygusuyla hareket ediyoruz. Nasıl 21 yıldır milletin emanetine sadakatle sahip çıktıysak, bundan sonra da bu emanete gölge düşürmeyeceğiz. Türkiye’yi hedeflerine ulaştırmadan, gelecek nesillere üzerinde mutlu, müreffeh yaşayabilecekleri bir ülke bırakmadan huzura ermeyeceğiz. Bunun için, yürütmesi, yasaması, yargısı ile, devletin organları arasında uyumlu bir iş birliğinin tesisi çok mühimdir. Özellikle bizim gibi bunun sıkıntısını çekmiş bir ülke için bu durum hayati derecede önemlidir.

Kendini milli iradenin üstünde gören zihniyetin yargıdaki, yürütmedeki, bürokrasideki temsilcileri hukukun kendilerine verdiği yetkiyi ülkenin önünü açmak için değil, statükoyu korumak için kullandı. Merhum Ecevit’in önüne fırlatılan Anayasa kitapçığı bunun adeta sembolü olarak hafızalarımıza kazınmıştır. Bu yasakçı ve statükocu tavırdan hak ve özgürlükler dahil Meclis’te milli iradenin takdiriyle geçen reformlar da payını almıştır. Türkiye maalesef bu süreçte altın değerindeki yıllarını kaybetmiştir. Milletimiz ekonomik maliyeti on milyarlarca doları bulan faturalarla karşı karşıya kalmıştır.

Türk demokrasisi aynı dönemde yarışa başladığı diğer pek çok ülkeden geriye düşmüştür. Terörün, vesayetin, yoksulluğun, bölgeler arasındaki gelişmişlik farkının yıllarca çözülmemesinden sebeplerinden biri maalesef budur.

“NE ANAYASAMIZIN VERMEDİĞİ BİR YETKİYİ KULLANDIK NE DE MİLLETİN EMANETİNİN GASP EDİLMESİNE GÖZ YUMDUK”

Gizli açık birçok antidemokratik operasyonun hedefi olduk. Tüm bu girişimleri son 21 yılda hep hukuk, demokrasi ve meşruiyet zemininde kalarak bertaraf etmeye çalıştık. Ne baskılar karşısında boyun eğdik ne de hukuk devleti ilkesinin yara almasına müsaade ettik. Ne Anayasamızın vermediği bir yetkiyi kullandık ne de milletin emanetinin gasp edilmesine göz yumduk. Yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki fay hatlarını kapatarak tüm alanlarda tarihi nitelikte reformlara, eserlere, yatırımlara imza attık. 21 yılda ülkemizde büyük bir zihniyet devrimi gerçekleştirdik. Uzun uğraşlar sonucunda devletin tüm kurumlarının hedef birliği, anlayış ve gaye birliği içerisinde ahenkle çalışmasını temin ettik.

Türkiye prangalarından kurtuldukça her alanda büyük bir ivme yakaladı. Vatandaşımız yıllar sonra hasretini çektiği hizmetlere böyle kavuştu. Demokrasimiz bugün tüm dünyanın gıptayla baktığı olgunluk seviyesine böyle ulaştı.

“SEÇİMLERİN SONUÇLARINDAN BİRİ DE CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNİN MİLLETTEN YENİDEN GÜVENOYU ALMIŞ OLMASIDIR”

Dünyada yaşanan krizlere rağmen, ekonomimiz her yıl ortalama yüzde 5,5 oranında büyümeyi böyle sağladı. İstihdamdan turizme, ulaşımdan eğitime, sağlıktan savunma sanayine kadar her alanda Türkiye başarıdan başarıya işte böyle koştu. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte tüm bu kazanımlarımızı tahkim edebileceğimiz bir yönetim modeline kavuştuk. Yeni sistemin avantajlarını, başta salgın dönemi olmak üzere, son yıllarda yaşadığımız tüm krizlerde bizzat müşahede ettik. 50 binden fazla canımızı toprağa verdiğimiz 6 Şubat depremleriyle mücadelemizde de yeni yönetim sisteminin katkılarını tekrar tecrübe ettik. Bu gerçeğin insanımız tarafından da kabul ve takdir edildiğini görüyoruz. 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinin sonuçlarından biri de Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin milletten yeniden güvenoyu almış olmasıdır. Bu seçimler, eski sistem tartışmalarına son noktayı koymuştur.

5 yıllık tecrübelerin ve uygulamaların ışığında sistemin işleyişini daha da iyileştirecek adımları elbette atacağız. Türkiye’nin şahlanış dönemine liderlik edecek kurumsal bir yapıyı mutlaka tesis edeceğiz. Bunları yaparken, ülkemizin, milletimizin ve demokrasimizin uğruna bedel ödeyerek elde ettiği kazanımlara halel getirmeyeceğiz.”

 ANKA