Toplantıda Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Cerrahı Prof. Dr. Bülent AYDINLI, Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fak. Öğrt. Üyesi Prof. Dr. Sabri YILMAZ ve A. Ü. Organ Nakli Koordinatörü Öğrt. Üyesi Nilgün BİLAL ayrı ayrı sunum yapmak suretiyle organ nakli ve bağışı konusunda meclis üyelerini bilgilendirdi. Toplantıda uzun ve etkili bir sunum yapan Prof. Dr. Bülent Aydınlı özetle şöyle konuştu; “Organ nakli fonksiyonlarını yerine getiremeyen organların bir yenisi ile değiştirilmesidir. Organ nakli kaynakları canlı verici ya da beyin ölümü olan insanlardan elde edilen organlardır. Ülkemizde daha fazla canlı vericilerden organ nakilleri yapılmakta iken batı toplumlarında bu, beyin ölümü olan kişilerden elde edilen organlar ile daha fazla yapılmaktadır. Tüm diyaliz hastaları böbrek nakli alıcı adayıdırlar. Karaciğerde ise hepatit B, C ve alkol, karaciğer yetmezliğinin en büyük sebeplerindendir ve sonuçta siroz ve karaciğer tümörlerine sebep olabilmektedir. Bu yüzden bu hastalar karaciğer nakline ihtiyaç duyabilmektedir. Asıl önemli olan toplumda organ bağışı bilincini yerleştirebilmemizdir. Böylece canlı vericileri olmayan ve bekleme listelerinde hayatlarını kaybeden birçok canımıza da yaşayacakları topluma katkı sunabilecekleri bir hayat verebiliriz”.
“ORGAN BAĞIŞI YETERSİZ”
Toplantıda daha sonra söz alan Öğrt. Üyesi Nilgün Bilal, organ naklinin tarihi, sosyal ve kültürel seyrini özetleyerek, şu görüşlerini dile getirdi; “Organ Nakli, tarihçesi mitolojiye kadar dayanan, tarih boyunca insanlığın ilgisini çekmiş ve bilim dünyasının üzerinde çalıştığı bir tedavi biçimidir. Temel mantığı insan vücudunda çalışmayan , sağlıklı yaşam için ihtiyaç olan organ veya dokunun yerine konulması anlamına gelen organ nakli tedavisi günümüzde tıbbın en önemli alanlarından biridir. Bu tedavi biçimini diğer tedavi biçimlerinden ayıran en önemli özelliği ise, bu tedaviyi yapabilmemiz için başka bir insana ait organ ya da dokunun bağışlanmış olması gereğidir. Yani organ nakli yaparak hastaları sağlığına kavuşturabilmemiz için başka bir insanından alınması gereken bağışlanmış organ veya dokuya ihtiyaç bulunması, organ naklini tıbbi bir tedavi biçimi olması yanında sosyal, hukuksal, yasal, dinsel birçok faktörü içeren bir sosyal sorun haline getirmiştir. Çünkü ülkemizde organ nakline ihtiyacı olan binlerce hastanın sağlığına kavuşması için yeterince organ bağışı yapılmaması bu hastaların yaşama veda etmesi ya da sağlıksız koşullarda yaşam sürdürmesine yol açmaktadır. Organ bağışı; kişinin hayatta iken özgür iradesi ile ölümümden sonra organ ve dokularını hastaların tedavisi için kullanılması için bağışladığına dair bir vasiyette bulunmasıdır. 18 Yaşını doldurmuş, akli dengesi yerinde her birey bu vasiyeti yapabilir ve ölümünden sonra bekleyen binlerce hastanın yaşamasına olanak sağlayabilir. Bu davranış bir insanın yapabileceği en büyük iyilik, sevap ve ölümünden sonra bırakabileceği değeri biçilemeyen bir mirastır.”
“Beyin ölümü tam ve geri dönüşümü olamayan gerçek bir ölümdür” diye konuşan Nilgün Bilal, ülkemizde yaşayan ve 18 yaşını doldurmuş her bir vatandaşımızı organ bağışı yapmaya davet ediyoruz diyerek sözlerini tamamladı.
Prof. Dr. YILMAZ; “DİN BU KONUYA EVET DİYOR”
Toplantının son konuşmacısı A.Ü. İlahiyat hocası Prof. Sabri Yılmaz’dı. Prof. Yılmaz şunları söyledi;
"İslam dinin temel kaynakları Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber’in uygulamalarını içeren Sünnet’te, organ ve doku nakli konusunda açık bir hüküm bulunmamaktadır. İlk dönem İslam bilginleri de kendi devirlerinde böyle bir mesele söz konusu olmadığı için organ bağışı ve organ nakli meselesine dair herhangi bir hüküm vermemişlerdir. İlerleyen dönemlerde hayatın akışı içinde ortaya çıkan sorunlara, eğer Kur’an ve Sünnet’te söz konusu sorunlara dair açık bir hüküm yoksa, İslam bilginleri toplum ve bireyin maslahatı yani faydasını gözeterek çözüm üretmeye çalışmışlardır.
Günümüzde ise İlahiyat alanındaki uzmanlar ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumlardaki yetkililer de (Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, 3.3.1980 tarih ve 396/13 sayılı kararı) bu ve benzeri meseleleri maslahat yani fayda-zarar açısından değerlendirerek İslam dininin temel hedefleri (makasıdü’ş-şeria) çerçevesinde çözüm üretme yoluna gitmektedir.
Makasıd konusuna temas edilen eserlerde İslam dininin hükümlerinin nihaî gayesinin insanların maslahatlarını gerçekleştirmek, yani yararlı sonuçların elde edilmesini ve zararlı olanların giderilmesini sağlamak olduğu vurgulanmakta, bu hususta da İslâm âlimleri arasında görüş birliğinin bulunduğu ifade edilmektedir.
Doku ve organ nakli, başka şekilde tedavi imkanı olmayan hastaların hayatlarının kurtarılması ve yaşamlarına devam edebilmeleri için yegane çare olarak önümüzde durmaktadır. O halde, tıbbi ve etik kurallara uymak şartıyla, hayati bir uzvu kurtarmak için başka çare yoksa doku ve organ nakli yolu ile hastayı tedavi etmenin dini açıdan sakıncası olmadığı hatta gerekli olduğu ifade edilebilir. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de “Bir kişinin hayatını kurtaran bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” (el-Mâide, 5/32) mealindeki âyet-i kerime buna ışık tutmaktadır."
Yaklaşık üç saat süren toplantı, soru cevapların ardından sona erdi.