Büyük Önder ATATÜRK'ün de söylediği gibi “Hiçbir mazeret
başarının yerini tutamaz.”sa da; yine de Öncelikle, seçilen Büyükşehir, İl,
İçe, Belde Belediye Başkanları ile İl Genel Meclisi ve Belediye Meclisi
üyelerini kutlarım.
--16 Nisan 2017'de yapılan 7. Anayasa Referandumu ile
Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetim sistemi/şekli, Çok Partili Demokratik
Parlamenter sisteminden, 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçmek üzere,
değiştirildi.
--1994'de başlayıp, 1998–1999 ve 2001'de de süren
Ekonomik Krizler, uluslararası sistem kurucularının da katkı ve desteği ile
aşıldı. Kasım'da Türkiye'ye davet edilen Kemal Derviş, ekonomik krizin
faturasını halkın emekçi kesimlerine ödetmek için 22 yıldır sürdürdüğü Dünya
Bankası'ndaki görevini bırakarak, 3 Mart 2001'de Bülent Ecevit Hükümeti'nde
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olarak Türkiye'ye geldi ve acı reçeteleri
uyguladı.
--Bankacılık dahil bir çok kurum, uluslararası sistemin
güvenini sağlayacak kadar güvenli hale getirildi.
--Sıra, siyasi sürecin güvence altına alınmasına
gelinmişti ki, tam bu arada imdada MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı
Devlet Bahçeli yetişti. Hala nedeni anlaşılamayan(!?) bir "erken
seçim" istedi.
--Ekonominin yerli ve uluslararası aktörlerinin
bazılarının desteği ile, 14 Ağustos 2001'de ADALET VE KALKINMA PARTİSİ (AK
Parti) kurulur/kurdurulur ve yaklaşık 1 yıl sonra da Recep Tayyip Erdoğan'ın
önderliğinde, 3 Kasım 2002'deyapılan ERKEN Genel Seçimlerine girilir.
--Birden yıldızı parlatılan Cem Uzan, Genç Parti'yi
kurar, merkezden ve merkez sağdan %7.24 oy alır. CHP ile AK Parti, %10'luk
seçim barajını aşar ve R.T.Erdoğan liderliğinde ki AK Parti 365 milletvekili
çıkararak tek başına iktidara gelir.
--Uluslararası sistemin, AB Uyum Yasaları vb diye
istedikleri ve Kemal DERVİŞ'li Hükümetlerin çıkardıkları yasalar ile zapturap
altına alınan ekonomik ve siyasi sistem, Erdoğan'ın siyasi yasaklı olmasından
dolayı, 18 Kasım 2002'de 58'inci Abdullah Gül'lü AK Parti Hükümetlerine teslim
edilmiştir.
--Bu süreç içinde dünyada ki parasal bolluk, uluslararası
kapitalist sistemin Ülkenin ekonomik ve stratejik kurumları dahil her şeyine
olan iştahı ile uyumlu AK Parti iktidarları, yoksullaştırılan kesimlere de
makarna paketleri vererek, "kim ne istedi ise veren" bir konumda
sürüp gitmiştir.
--Artık iş o kadar çığırından çık mıştır ki, çiftçinin
bin bir emek ile ürettiği, satar iken de kimsenin yüzüne bile bakmadığı
"hıyar"ı yoksulluğa öğle pazarlanmıştır ki, bırakın Tanzim Satışları,
sanal alış-veriş mağazalarının bile en gözde ürünü olmuş çıkmıştır.
--Tarihi, 1071 Malazgirt Savaşı, 1453 İstanbul'un fethi
sanan ve Ülkeyi Uluslararası sermayeye 20 Aralık 1881'de "Duyun-u
Umumiye"yi kurdurarak ülke borçları için, ülkenin geleceğini ipotek ederek
ödeyen II.Abdülhamid'i tanrı sananların iktidarları çok manidar bir tarih olan
31 Mart 2019'a kadar sürmüştür.
--Bugün, her ne kadar şaka gibi 1 Nisan olsa da, her şey,
herkesin gözü önünde yapılmakta ve artık "mızrak da, çuvala
sığmamaktadır."
--Her ne kadar Devlet, tek bir yapı sanılsa da, ilk defa
Devlet'in ne olduğu, öyle her aklına esenin, aklına estiği gibi düzenlememesi
gerektiği, hem halk, hem de yönetenlerce anlaşılacaktır.
--Herkes, "Mahkeme'nin, Kadı'ya Mülk olmadığı"
nı anlayacaktır.
--Artık şimdi iki devlet vardır. Biri yerel, diğeri de
genel, merkezi devlet.
--Genel-Merkezi Devleti elinde bulunduran siyasi yapı,
yerelde çok önemli yerleri kaybetmiştir. En büyük iller, artık muhalefetin
yönetimine geçmiştir.
--Bütçe ve yasal yönetim süreçleri(Bakanlıklar), merkezi
idarenin elindedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin tüm uyum yasaları
çıkartılmadığından, bu güne kadar uygulamada çıkan sorunlar, "kol kırılır,
yen içinde kalır" mantığı ile AK Parti Yönetim ve Hükümetlerince idare
edilmiştir.
--Bugün, herkesin keyfi yerinde iken, bu keyfe tuz biber
ekmenin alemi yok ama, başında dediğim gibi, ben olanları değil, olacakları
altı ay öncesinden düşünürüm. Olduğu gün de, ne yapacağımı bilirim. Felaket
gelirken, ne yapacağını düşünmenin kimseye bir faydası yoktur. Sadece ölürken,
beyninde düşüncelerin ile gidersin. Oysa felaketten önce, çıkış yolarını
düşünmek, olduğu an da, o yöne koşmak gerekirdi.
--AK Parti için söylenecek sözün sonu gelmiştir. Bunu,
geminin farelerine sormak gerek. Ama, muhalefet için iki kere düşünmenin tam
vaktidir.
--Çünkü aldıkları yönetimler borç batağındadırlar ve çok
farklı bir yönetim anlayışı ve süreci için de örgütlenmişlerdir. Bu yapı ve
anlayış ile muhalefetin AK Partinin geldiği noktadan ötesine gideceği bir yol
yoktur, olamaz da!..
--O yüzden, yaklaşık 20 yıldır yönetim süreçlerinin
dışında olan ve kalan bir anlayış, düşünce ve felsefenin bu yönetim sürecini
anlamdan, yönetime kalkması, felakete davetiye çıkarmaktan başka bir şey
değildir.
--O yüzden, Ülkenin geldiği bu ikili yönetim şekil ve
anlayışının farkında olunmadan yönetime kalkışılması, uygulamada bir çok
yanlışı getirecek ve nasıl 1989 yerel seçimleri soncunda elde edilen başarının
büyüsü, bir İSKİ SKANDALI ile yerle bir edildi ise, bu kez beş benzemez ile
oyuna oturacak bir bir oyuncunun masadan vukuatsız kalkması pek de kolay
olmayacak
--Hani, Alis Harikalar Diyarında diye bir masal(ki masal
değil bir yönetici kitabıdır) vardır. Alis, ormanda yolunu kaybettiği için,
arkasından gittiği tavşanın, bir yol ayrımına gelindiğinde, "Alis'in hangi
yoldan gideyim?" sorusuna, tavşanın "nereye gitmek istiyorsun?"
sorusuna, Alis'inde "bilmiyorum" yanıtına, TAVŞANIN verdiği yanıt
önemlidir.
--NEREYE GİDECEĞİNİ BİLMİYOR İSEN, HANGİ YOLDAN
GİDECEĞİNİN NE ÖNEMİ VAR Kİ?
--Seçim slogan ve vaatleri seçmene selam olarak iyidir
de, sahiden, NEYİ, NASIL ve KİMLER ile yapacaksınız?
--Sayın Başkanlar ve yöneticiler.
--Düşündünüz değil mi?