Dün Antalya Anadolu Lisesi'nde öğretmenlerin görevden alınmaları protesto edilirken bugün Hacı Dudu Mehmet Gebizli Anadolu İmam Hatip Lisesi önündeki eyleme de çok sayıda eğitim sendikasının yanı sıra siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları katıldı.
Hürriyetçi Eğitim Sendikası, Eğitim İş Sendikası ve Eğitim Sen Sendikası Başkan ve Temsilcilerinin katıldığı eylemde Cumhuriyet Halk Partisi Antalya İl Başkanı Nail Kamacı, CHP Antalya Kadın Kolları Başkanı Necla İnci Bayrak, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Songül Başkaya, Birleşik Emekliler Sendikası Antalya Şube Başkanı Hilmi Kancı, Antalya eski Milletvekili Tuncay Ercenk gibi isimler eylemde ön safta yer aldı. Görevine son verilen öğretmenlerden de katılım olan eylemde 'torpil döneminin' bitmesi istendi.
Öğrencilerin Eyleme Katılması Engellendi
Bugünkü eyleme öğrenciler dışarı çıkarak destek veremedi. Edinilen bilgiye göre; okul kapısının idareciler tarafından kilitlendiği ve öğrencilerin de bu konu uyarıldığı kaydedildi.
"Cumhuriyet'in Eğitim Anlayışının Tasviye Operasyonu"
Grup adına basın açıklamasını Eğitim İş 2 Nolu Şube Başkanı Önder Güneş yaptı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın uyguladığı proje okulları politikasına sert sözlerle tepki gösteren Güneş, “Bu bir eğitim projesi değil, Cumhuriyet’in eğitim anlayışını tasfiye operasyonudur” dedi.
2014 yılında dönemin bakanı Nabi Avcı ile başlayan proje okulları uygulamasının, bugün 2318 okula ulaşarak büyüdüğünü ancak içeriğinin boşaltıldığını belirten Önder Güneş, uygulamanın, öğretmen güvencelerinin kaldırılması, liyakat ilkesinin yok sayılması ve kurumsal kültürlerin tahrip edilmesi anlamına geldiğini kaydetti.
31 Öğretmen Görevinden Uzaklaştırıldı
Hacı Dudu Mehmet Gebizli Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde görev süresi dolan 58 öğretmenden 31’inin görev süresinin uzatılmadığını ifade eden Güneş, “Antalya’daki 89 proje okulunda birçok öğretmen hiçbir somut kriter olmadan görevlerinden uzaklaştırılıyor” açıklamasını yaptı.
Bugünkü uygulamaların mimarının, 2014’te müsteşarken 'Mevzuatlar engel oluyor ama siyasi iradeyle hareket edeceğiz' diyen şimdiki Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin olduğunu aktaran Güneş, proje okullarıyla birlikte bakanın 80 bine yakın öğretmeni doğrudan seçip atama yetkisine sahip olduğunu hatırlattı.
Eğitim-İş’ten Net Mesaj: Proje Değil, Adalet İstiyoruz!
Önder Güneş'in açıklamasının tamamı şöyle:
"Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu felsefesi, eğitimin kamusal bir hak olduğu ve tüm çocuklara eşit, bilimsel, laik, parasız ve nitelikli biçimde sunulması gerektiği anlayışı üzerine inşa edilmiştir. Ne yazık ki bu anlayış, özellikle son 20 yıldır sistemli bir biçimde tasfiye edilmektedir. Bugün geldiğimiz noktada, kamusal eğitim ideali yerle bir edilmiş, Millî Eğitim Bakanlığı anayasal sorumluluğu olan eğitimde fırsat eşitliğini sağlama görevini açıkça reddeder hâle gelmiştir.
Bu ret, sadece sözde değil; uygulamada da kendisini göstermektedir. Bunun en somut örneği ise "proje okulları" adı altında sürdürülen politikadır.
2014 yılında, dönemin Bakanı Nabi Avcı tarafından 44 okulda başlatılan ve başlangıçta “ulusal ve uluslararası projelerin yürütüleceği özel okullar” şeklinde sunulan bu model, bugün itibariyle 2318 okula ulaşmış, kapsamı büyütülmüş ancak içeriği boşaltılmıştır. Proje okulları adı altında yapılan şey, açıkça eşitsizliğin kurumsallaştırılması, öğretmenin hukuki güvencelerinin yok edilmesi, eğitimde liyakatin ve yerleşik kültürlerin tahrip edilmesidir.
Bugün önünde basın açıklaması yaptığımız okul Antalya’da en büyük kıyımın yapıldığı okuldur. Hacı Dudu Mehmet Gebizli Kız Anadolu İmam Hatip Lisesinde görev süresi dolan 58 öğretmenden 31’inin görev süresi uzatılmamış, meslektaşlarımız açıkta kalmıştır. Anlayış şu bizden değilseniz, bizim gibi düşünmüyorsanız değil bu okulda çalışmak yaşamaya bile hakkınız yok. Antalya’daki 89 proje okulunda görev yapan birçok öğretmen arkadaşımız hiçbir kriter olmaksızın okullarından uzaklaştırılmıştır.
Bu sürecin mimarı, bugünün Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin. Daha 2014 yılında, dönemin müsteşarıyken söylediği şu sözler bugün yaşadıklarımızın habercisiydi: “Mevzuatlar bize engel oluyor. Ama biz siyasi iradeyle hareket ediyoruz. Mevzuatlara rağmen bildiğimizi yapacağız.”
Ve yaptılar. Bugün öğretmenler kıyıma uğruyor, sürgün ediliyor. Okulların yıllardır oluşan iklimi darmadağın ediliyor. Öğrencilerin sınava aylar kala alıştığı öğretmenlerinden koparılması, eğitimde istikrarı yok ediyor. Bu bir proje değil, bir tasfiye operasyonudur.
Bu itiraf, aslında bütün bu sürecin siyasi ve ideolojik bir projenin ürünü olduğunu göstermektedir. Proje okulları uygulaması ile bakan, 80 bine yakın öğretmeni doğrudan kendisi seçme ve atama yetkisini elinde toplamaktadır. Yani artık öğretmenlerin bilgi birikimi, başarı belgesi, akademik unvanı ya da hizmet puanı değil; bakanın onayı belirleyicidir. Bu da açıkça, mülakat düzeninin öğretmen atamalarındaki yeni biçimidir.
Bugün yüzlerce öğretmenimiz, yıllardır görev yaptığı, okulun kültürüne katkı sunduğu, öğrencileriyle aile gibi olduğu okullardan gerekçesiz ve ani bir şekilde sürülmektedir. İzmir Atatürk Lisesi gibi Cumhuriyet değerleriyle özdeşleşmiş köklü kurumlarda, bir gecede 60 öğretmen görevden alınmıştır. Norm kadro fazlası bahanesiyle, on yıllardır emek veren öğretmenler başka ilçelere, bazen 100 kilometre öteye gönderilmek istenmektedir. Bu sadece hukuka aykırı değil, aynı zamanda eğitimin ruhuna, okul kültürüne, öğrenci-öğretmen ilişkisine ihanettir.
Şimdi soruyoruz:
-Öğretmenin oradan alınmasının objektif gerekçesi nedir?
-Yıllarca görev yapan, başarı belgesiyle ödüllendirilmiş, yüksek lisans ve doktora sahibi öğretmenler hangi kriterle yetersiz görülmüştür?
-Yerlerine atanacak kişilerin liyakatini kim ve neye göre belirlemiştir?
-Aynı okulda yıllarca çalışan öğretmenleri bir gecede sürgün etmek hangi pedagojiye, hangi hukuk devletine, hangi kamu vicdanına sığar?Devlet memurluğu güvencedir. Devlet memurluğu, siyasi iktidara göre değil; anayasa ve yasalara göre görev yapma sorumluluğudur. Bugün proje okulları aracılığıyla yapılan şey, bu güvenceyi ortadan kaldırmak, öğretmenleri itaate zorlamaktır.
Eğitim-İş olarak bir kez daha altını çiziyoruz: “Proje okulu” adı altında yürütülen bu uygulama, bir okul geliştirme projesi değil; siyasi iktidarın kendi memurunu, kendi neslini ve kendi toplumunu yaratma projesidir.
Köklü okulların emekle, alın teriyle, yılların birikimiyle yetiştirdiği öğretmenler bir bir tasfiye ediliyor. Bu sadece bir personel değişimi değil; bir hafızanın, bir kültürün, birikimin ve Cumhuriyet’in eğitim anlayışının sistemli biçimde tasfiyesidir.Neden mi? Çünkü onların hedefi açık: Liyakatsizliği teşvik ederek biat eden kadrolar yaratmak, düşünmeyen nesiller yetiştirerek sorgulama kültürünü ortadan kaldırmak, Cumhuriyet'in temelini oluşturan laik, bilimsel ve kamusal eğitimi çökertmek.
Kırk yıllık bir öğretmeni, yıllarını eğitime ve öğrencilerine adamış bir insanı, tek bir yazıyla, tek bir imzayla görevden almak kolay. Ama onun öğrencilerinin yüreğinde bıraktığı izi, düşünce dünyasında açtığı kapıları, hayata dokunuşunu silmek imkânsız. Gerçek öğretmen, sınıflarda sadece ders anlatmaz; geleceği şekillendirir, insan inşa eder.
Bugün sistemli bir şekilde görevden uzaklaştırılan o öğretmenler, aslında Cumhuriyet’in devrimci eğitim mirasını temsil ediyor. Ve artık çok açıktır ki, yavaş yavaş aşındırdıkları Cumhuriyet’in en derin, en hayati damarına ulaştılar: Eğitime.Çünkü biliyorlar ki Cumhuriyet’i yıkmanın en kestirme yolu, onu var eden eğitim devrimini yok etmektir. Köy Enstitülerinden bugüne taşınan ilerici eğitim anlayışını tasfiye etmek; özgür, eşit, laik bir toplum idealinden vazgeçirmek demektir.
Ama unuttukları bir şey var: O öğretmenler yalnızca bir meslek grubunun değil, bir halkın vicdanıdır.
Buradan hem Millî Eğitim Bakanlığı’na hem siyasi iktidara sesleniyoruz:
-Tüm öğretmenler için eşit ve adil atama sistemi istiyoruz!
-Tüm öğrenciler için eşit ve nitelikli eğitim hakkı istiyoruz!
-Öğretmenlerin sürgünle terbiye edilmediği, eğitimde liyakat ve hukuk ilkesinin esas alındığı bir sistem istiyoruz!Eğitim-İş olarak biz, hiçbir öğretmenimizin yalnız olmadığını bir kez daha hatırlatıyor, bu hukuksuz atamalara karşı her türlü yasal mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz.
Proje değil, adalet istiyoruz!
Bu adaletsizliğe karşı yalnız biz değil, halk da sessiz kalmıyor. Ülkenin dört bir yanındaki birçok köklü okulda, öğrenciler ve mezunlar, yıllarını eğitime vermiş öğretmenlerine sahip çıkmak için eylemler başlatmıştır.
Gençlerimiz, kendilerine ışık tutan öğretmenlerinin yanında durarak yalnızca bir hak ihlaline değil; Cumhuriyet’in eğitim anlayışına da sahip çıktıklarını haykırmaktadır. Bu dayanışma, karanlığa karşı yanan umut ateşidir. Ve biz o ateşi birlikte büyüteceğiz."