Bir
şeyler yazarlar mı diye bekledim.
Beklentim
boşuna çıktı.
Ergenekon
davasının “çöküşü” ile ilgili değerlendirme yayınlanmadı.
O
nedenle
Bir
iki cümle yazmayı düşündüm.
Biz…
Dünde…
Siyasi dava…
Bugün
de
siyasi
dava dedik.
Hep
söyledik
“Bu
dava bir masal davasıdır”
Ayrıca…
Davanın
kumpas olduğu konusunda hep inatlaştık.
“Bu
kuyudan su çıkmaz” diye bağırdık. Kumpas davası diye haykırdık.
Laf
anlatamadık…
Davaya
müdahil oldular.
Bu
sürecin…
İktidarın
başı Savcısı, muhalefeti ise avukatı olduğunu iddia etti.
Savcı...
Bize
gözlerini kapattı, kulaklarını tıkadı.
Bilmem
Kaç duruşma yapıldı?
Her
duruşmada Silivri komşu kapısı oldu.
Ben
de
Birkaç
duruşma için Silivri yollarına düştüm.
Tutsakların
yargılanmadığına, yadırgadıklarına tanık oldum.
İnsan
hakları hak hukuk ve adalet bu süreçte yok oldu, yerine baskı ve zulüm geldi.
Adalete “Gizli tanık” kavramı getiren yargılama
süreci, yaşamımızda kapanması çok zor derin izler bıraktı.
Bu
yönüyle de hem gizli, hem de izli bir davaydı.
xxx
Aradan
kaç yıl mı geçti?
Tam
12 yıl…
O
gün doğan çocuklar bugün 12 yaşında…
Ergenekon
kumpas davası da bu çocuklarla yaşıt…
12
yıldan beri
Neler
yaşadık neler…
Canlarımızı
kaybettik birer ikişer…
Özgürlüklerimiz
yok oldu.
Güneş doğmadı.
Sabah
olmadı. Karanlıkta kaldık.
Yıllarca…
Gündüzde
geceyi yaşadık
Zülfi
Livaneli’nin hani bir şarkısı var ya;
“Güneş
topla benim için”
Biz
güneşi…
İstanbul’da Ergenekon, balyoz, Oda TV gibi
davalarının tutsakları için topladık…
Birlikte
aydınlanalım diye…
Ne
var ki…
Elimizden
güneşi aldılar.