Gezen Objektif: Toroslardaki pekmez deposu: ARSAKÖY
Hep derim, “Eğer bir yere gidiyorsam, farklı bişeyler görmeliyim. Antalya’nın sıcağı, palmiyesi, kızılçamı ve frenk yemişini görmek için niye gideyim. O yüzdendir ki Fethiye, Marmaris tarafı beni heyecanlandırmıyor. Ama burası istisna.
Bugün sizi farklı bir yere taşımak istedim. Çok uzak olmayan ama dokusu farklı olan bir yer. 2022 yılı 12 Eylül günü Elmalı bölgesinin zirvesi olan Akdağ’ın çevresinde tur atarken içinden geçmiştik Arsaköy’ün. Bugün çardakların altına kadar girdik.
Arsaköy, son yıllarda Fethiye- Elmalı sınırında yazlık sitelerin yapılması ile birlikte adını duyurup rakamları uçuran bir köy. Biz işin orasında değiliz. Buradaki dokuya talıkdık.
Hep derim, “Eğer bir yere gidiyorsam, farklı bişeyler görmeliyim. Antalya’nın sıcağı, palmiyesi, kızılçamı ve frenk yemişini görmek için niye gideyim. O yüzdendir ki Fethiye, Marmaris tarafı beni heyecanlandırmıyor.
Fethiye’deki Yakapark hoşuma gitmişti, yine Yakaköy yakınlarındaki yerinde ömrünü tamamlamış katran ormanları da, ama buradaki üzüm popülasyonu apayrı bir güzellik gibi gelmişti gözüme.
Elmalı’daki tarlamızdan kalkıp Kaş’ın Sütleğen’i üzerinden ulaştık Arsaköy’e. Ev sahibimiz, mihmandarımız Fethiye halinde komisyonculuk yapan Bayram.
Önce Bayram’ın buradaki evine uğruyoruz. Bir yandan bahçe sularken diğer yandan çay demliyoruz. Tam bahçede su işi bitti derken, yağmur atmaya başlıyor. Taraçanın altında çay keyfini katladıktan sonra dalıyoruz üzüm çardaklarının altında gezinmeye.
Bizim köyün üzüm çardaklarını bilirim, Özdemir köyünün çardaklarını da. Özdemir dediğim bizim Gilevgi. Müğren üzümü ağaç gibidir ya, Gilevgi’de sanki ağaca destek olsun diye yapılmış küçük çardaklar var. Tefenni, de her evin cumbasına asma sardırıyorlar, o ayrı bir tarz. Burada çardaklar oldukça yüksek. Üstü asma, altı bahçe. Soğandan bibere, mısırdan fasulyeye kadar çardağın altında zerzevatın her türküsü var.
Burada yetişen üzümün cinsini sordum, “Arsa Üzümü” diyorlar. Klasik Anadolu yaklaşımı. Likya Bağlarının laboratuvarına mı götürüp baksam diye düşündüm bir an. Ya da Burak Özkan’ı alıp buraya mı getirsem.
Yıllarca bizim coğrafyada inkar edilen şarap kültürü burada da geçerli. “Burada yetişen üzüm hem sofralık, hem de pekmezlik. Geleneksel yöntemlerle yapılan pekmez çok güzel” diyor Bayram. Ama bu mevsimde o pekmezi tadamıyorum.
Çocukluğumuzda, nohut büyüklüğüne gelen koruk salkımlarını sıyırır, kapalı bir kapta bol tuzla sallar, keyfle yerdik. Bu mevsimde üzümler o aşamaya bile gelmemiş. Hasat mı? Ekim ortasıymış. O mevsimde gene gidilecek. Sapsarı üzüm bağlarının da, kan kırmızı üzümleri de, damıtılan pekmezi de, asma yaprağı ile pekmez köpüğünü de o zaman datmamgerek. Tamam, beraber gideriz de senin işin bitmiyor ki.