28 Mayıs’ta yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu öncesi CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu, Diyarbakır’dan Milletvekili seçilen Sezgin Tanrıkulu, Ankara Milletvekili Levent Gök, CHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi, Deva Parti ve Saadet Partisi il yönetimleri ve milletvekili adaylarıyla ile birlikte Diyarbakır’da Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde basın toplantısı düzenledi.
"RECEP TAYYİP ERDOĞAN SANDIKTAN CUMHURBAŞKANI UNVANIYLA ÇIKAMAMIŞTIR"
Basın toplantısında konuşan Levent Gök şunları söyledi:
"14 Mayıs’ta Millet İttifakı’nı oluşturan partiler ve Cumhur İttifakı’nın karşısında olan bütün partiler, devasa bir kamu gücüyle mücadele etmişlerdir. Bir yanda Cumhurbaşkanlığı olanakları, bir yanda bakanların tümünün milletvekili adayı olarak gösterilip bakanlıkların bütün olanaklarının kullanıldığı, kamu gücünün hoyratça iktidar partisine tahsis edildiği, kaymakamların, valilerin, herkesin iktidar partisi ve Cumhurbaşkanı lehine propaganda yaptığı, buna karşı yapılan propagandaların bir çok yerde engellendiği, medyanın bütün gücüyle Cumhur İttifakı’na ve Cumhurbaşkanı’na açıldığı, muhalefetin sesinin duyurulmadığı bir seçim süreci sonunda 14 Mayıs’ta sandığa giderken Cumhurbaşkanı unvanıyla giden Recep Tayyip Erdoğan akşam sandıktan Cumhurbaşkanı unvanıyla çıkamamıştır. 14 Mayıs’ın tartışılması gereken en önemli gerçekliği budur. Gece saatlerinde sayım ve dökümün bu şekilde biteceğinin anlaşılması üzerine parti genel merkezi üzerinde sanki seçimi kazanmış gibi bir bayram havası yaratarak tüm toplum üzerinde bir algıyla daha geceden itibaren toplumu esir alan bir anlayışla karşı karşıyayız. Bu anlayış, Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını kazanamaması gerçeği karşısında kendisini topluma sanki seçimden kazanıp çıkmış gibi bir algıyı yaratmak istemesiyle oluşmuştur. Ortada unvanını koruyamamış bir cumhurbaşkanı var, yalın gerçeklik bu.”
"YASAMA İLE YÜRÜTME ARASINDA DENGE VE DENETİM DÜZENEĞİ ORTAYA ÇIKACAK"
CHP İstanbul Milletvekili ve Anayasa Hukukçusu İbrahim Kaboğlu ise şunları söyledi:
"Eğer biz pazar günü Cumhurbaşkanlığını alırsak o zaman çok ciddi bir biçimde yasama ile yürütme arasında denge ve denetim düzeneği ortaya çıkacak. Yasama yasa yapacak, Anayasa andı üzerine kamu yararı doğrultusunda hukukun üstünlüğü gereklerini öne çıkaran demokratik ve insan haklarına saygı çerçevesinde yasalara yapacak, yürütme ise bunları uygulayacak. Yürütme yalnızca bunları uygulamayacak, yürütme Anayasa Madde 104’ün cumhurbaşkanlığına tanıdığı kapsamda cumhurbaşkanlığı kararnameleri yoluyla da düzenleme yapabilecek. Bu bakımdan aslında birbirinden ayrı olması, yasama çoğunluğuyla yürütme gücünün birbirinden ayrı olması, bir istikrarsızlık nedeni değil, aslında belki de denge ve denetim düzeneğinin sağlanmasıyla bir istikrar sonucunu doğuracak olan bir sonuç olacaktır. Bu bakımdan kamuoyunda yaratılmak istenen bilgi kirliliğine dur demek gerekir çünkü, 'Meclis'teki çoğunluk bizde, cumhurbaşkanlığı da bizde olsun ki istikrar sağlansın' şeklindeki söylemler tamamen yanlıştır."
“ANAYASA MADDE 127’DE KAYYUM YOKTUR, KAYYUM ANAYASA’YA AYKIRIDIR”
Bir gazetecinin Zafer Partisi ile yapılan mutabakat metninde kayyum uygulamalarının devam edeceği algısının oluştuğu yönündeki sorusunu cevaplandıran Kabaoğlu, "Anayasa Madde 127’de kayyum yoktur. Kayyum bir OHAL KHK’sinde öngörülen bir düzenlemedir, o sonradan yasalaştı, Anayasa’ya aykırıdır. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yürüklüktedir, bu anayasa yürürlükte olduğu sürece kayyum uygulaması Anayasa’ya aykırı olur. Burada zaten o belgede de kayyum sözü geçmemektedir, önemli olan mahkeme kararıdır. Anayasa’ya göre de mahkeme kararıyla alınsa bile bir kişi, meclis üyelerinden biri seçilir, dolayısıyla Anayasa’ya aykırı uygulama söz konusu olamaz" dedi.
"YURTTAŞLARIMIZIN ALGI OPERASYONLARINA YANIT VERMEMELERİ LAZIM"
CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da kayyum uygulamasının kalkması için Erdoğan rejimine son vermek gerektiğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
"Öncelikli görevimiz Erdoğan rejimine son vermektir. Bu rejime son vermediğimiz sürece kayyum uygulaması devam edecek, bunun bilinmesini istiyorum. Önümüzde seçimler var, yerel seçimler var, o seçimlerden sonra da kayyum uygulaması devam edecek. Oysa ortak politikalar metninde çok açık bir biçimde kesinleşmiş mahkûmiyet kararı olmadan hiçbir seçilmişin görevden alınmayacağına dair düzenleme var, dünkü protokol metninde de bu aynı şekilde ifade edilmiş. Yurttaşlarımızın buna bakması lazım, dolayısıyla iktidar medyasının algı operasyonlarına yanıt vermemeleri lazım.
"KAMU GÖREVLİLERİ MUHTARLARA VE KANAAT ÖNDERLERİNE BASKI YAPIYOR"
Hem Diyarbakır’dan hem de bölgeden çok sayıda şikâyet alıyorum, kamu görevlilerinin özellikle muhtarları ve kanaat önderlerini çağırarak veya onlara giderek onlara baskı yaptığı, telkinde bulunduğu yönünde çok sayıda şikayet alıyorum. Bunları takip ediyorum. Diyarbakır’da da kamu görevlileri özellikle kırsal alanda ilçelerde muhtarları ve kanaat önderlerini çağırıyorlar, 'neden bu ilçede Erdoğan’a az oy çıktı, neden bu sandıkta Kılıçdaroğlu’na fazla oy çıktı, bunun sonuçlarını biliyor musunuz' gibi tehdit içeren telkinlerde bulunuyorlar. Ben bir kez daha buradan bu kamu görevlilerini, sadece Diyarbakır’dakilerini değil bölgedeki bütün kamu görevlilerini buradan uyarıyorum, suç işliyorsunuz, daha sonra kimse sizlere sahip çıkmaz. Çok genç kamu görevlileri var, geleceklerini hesaplamayan kamu görevlileri var, buradan onların büyükleri olarak, bir hukukçu olarak, bir siyasetçi olarak bir kez daha uyarıyorum, son üç günde bu telkinler içerisine girmeyin, hepsini takip ediyoruz, hepsini not ediyoruz."
ANKA