2024-2025 Eğitim Öğretim Yılı başlangıcında eğitimde yaşanan bir çok soruna dikkat çeken Veli-Der Antalya Şubesi'nin yaptığı basın açıklamasına Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Genel Merkez Yönetim Kurul Üyesi gazeteci Songül Başkaya da destek verdi. Veli-Der Antalya Şube Başkanı Tülin Koç, “Okulların açılışıyla birlikte, eğitim sisteminin yıllardır çözülmemiş/çözümü ertelenmiş; başta sağlıklı ve dengeli beslenme, sağlıklı suya erişim, okula ulaşım, MESEM ve çocuk işçiliği, müfredatın içeriği, okullarda laiklik karşıtı uygulamalar ve benzeri sorunlara, yenileri de eklenerek, velilerin ve çocukların üzerinde ağır bir yük oluşturmaktadır. Daha okullar açılırken, ilk etapta okul aile birlikleri tarafından, veliler “kayıt parası” adı altında, Anayasaya aykırı olarak bağış yapmaya zorlanmaktadır. Bu konuda kamu okulları, özel okullarla adeta yarışmaktadır.  Bunun dışında bir öğrencinin kıyafet, çanta ve kırtasiye masrafı, sınıf seviyelerine ve okul kademelerine göre 3 bin ila 6 bin lira arasında değişkenlik göstermektedir. Bu durum orta ve dar gelirli aileleri kara kara düşündürmektedir. Çünkü bu masraflar okulların açıldığı ilk günlerle sınırlı değildir. Kırtasiye giderleri, belirli gün ve hafta etkinliklerinde yapılan harcamalar, beslenme ve kantin giderleri, ulaşım giderleri gibi masraflar eğitim öğretim süresi boyunca devam etmektedir.  Kırtasiye ve belirli gün ve haftalarda yapılan etkinlikler için giderler yaklaşık ayda 3 bin lirayı bulmaktadır. Servis ücretleri ise, 2024-2025 öğretim yılı için, Antalya bazında yapılan yüzdelik zamlarla aylık 1.740-1890 lira. Yine bir öğrencinin beslemesi için yapacağı kantin masrafı günlük en az 100 liradır. Bir öğrencinin ailesine bir aylık eğitim maliyeti, (öğrencinin servis yerine toplu taşım araçlarını kullandığını var sayarsak) 5 bin ila 10 bin lira aralığındadır. Ülkemizde asgari ücretin standart ücret haline geldiği, yani çalışanların yüzde 60’ının 17.000 lira aldığı düşünülürse bu ailelerin çocuklarını okutmak için ne kadar zorlandığını tahmin etmek zor değildir” dedi.


HER 3 ÇOCUKTAN 1’İ YOKSUL,HER 5 ÇOCUKTAN 1’İ AÇ       
 

Veli Der Antalya Şube Başkanı Tülin Koç, “Ülkemizde her 3 çocuktan 1’i yoksul, her 5 çocuktan biri okula aç gidiyor. Düzenli sosyal yardım alan aile sayısı yaklaşık 4 milyon. Ailesinin yanında temel ihtiyaçları karşılanamayan çocuk sayısı 171 bin 895. Bu sayının 2025 yılında 200 bini bulacağı öngörülüyor. Özellikle dezavantajlı bölgelerdeki okullarda, öğrencilerin yetersiz ve dengesiz beslenmelerinden kaynaklı bodurluk, kansızlık, öğrenme güçlüğü, bağışıklık sisteminin zayıflamasına bağlı olarak sık sık hastalanma, zihinsel ve fiziksel gelişimlerinde yavaşlama ya da durma gibi sağlık sorunları yaşamaktadırlar.  Bu çocukların her biri yetersiz beslenme yani açlık ile mücadele ediyor. Bu nedenle “ücretsiz okul yemeği” programı hayati önemde ama siyasi iktidarın gündeminde yok!  Veliler olarak, yaklaşık 4,5 yıldır Bakanlıktan, okullarda sağlıklı ve nitelikli bir öğün yemek ve sağlıklı içilebilir su talebimiz karşısında Bakanlık sessiz kalmayı yeğlemekte; ısrar edildiğinde ya tasarruf tedbirleri kapsamında kısıtlamaya gidildiğini ya da kaynak yetersizliğini gerekçe göstermektedir. Evde sağlıklı beslenemeyen çocukların hiç değilse okulda aç kalmamasını hedefleyen Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu olarak 21-22 Eylül tarihlerinde Ankara’da yapacağımız ‘’Ücretsiz Okul yemeği Hemen Şimdi!’’ gündemli çalıştayımıza katılmaları için Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığı temsilcilerine çağrıda bulunuyoruz” dedi.

OKUL TERKLERİ ALARM VERİYOR!

Başkan Koç, “Okul terkinin en önemli nedeni yoksulluktur. Eğer ailede okul çağında iki veya daha fazla çocuk varsa, biri veya birkaçı eğitimden çekilmektedir. Eğitimden çekilenler de genellikle kız çocuklarıdır Eğitim Reformu Girişimi (ERG), Eğitim İzleme 2023 yılı raporuna göre 2022-23 öğretim yılında zorunlu eğitim çağındaki yaklaşık 442 bin 643 çocuk eğitimin dışında kaldı. Bu rakam önümüzdeki yıl daha da artacaktır TÜİK rakamlarına göre çocuk işçi sayısı yüzde 22,1 Sadece bu rakamlar bile artık eğitimin hem ülkemizde hem de hane içinde alt basamaklarına indiğini gösteriyor. Okul terki demek çocuk işçi, çocuk evliliği, suça bulaşan çocuk, sokakta risk altında yüzlerce çocuk demektir. Ekvator, Moğolistan, Peru ve Mısır gibi ülkeler kendi bütçeleriyle öğrencilerine günlük ücretsiz bir öğün yemek sağlayabiliyor. Ülkemiz de, öğrencilerimizin ücretsiz bir öğün yemek ihtiyacını karşılayabilir. Ve bunun için Bakanlığın “kaynak yok” açıklamalarının aksine yeterli kaynak vardır. Fakat bu bir tercih meselesidir. Sağlığa, eğitime ve beslenmeye kaynak bulamayan iktidar, Kamu Özel İşbirliği kapsamında hazine garantili projeler ya da Kur Korumalı Mevduat gibi sermayeye para aktarma araçları söz konusu olduğunda rahatlıkla vergilerimizi kaynak kullanmakta ve ödemeler geciktirilmeksizin yapılmaktadır. Yine 23 yıldır devletten 220 milyon dolarlık ihale alan holdinglerin 128 kez vergi affından yana tercihini kullanabilmektedir. Bu durum, iktidarın tercihini yoksul emekçi halktan yana değil, sermayeden yana yaptığını göstermektedir” dedi.
 

Antalya Valisi Hulusi Şahin'den Adlıhan Dere'ye Tebrik Ziyareti Antalya Valisi Hulusi Şahin'den Adlıhan Dere'ye Tebrik Ziyareti

336 ÖĞRENCİ İŞ CİN*YETİNDE HAYATINI KAYBETTİ

Başkan Koç, “Bu tercih sadece okulda bir öğün yemek talebi konusunda değil, özellikle MESEM uygulamasında, barınma, taşımalı eğitim,  eğitimin dinselleştirilmesi gibi eğitimin diğer konularında da görülmektedir. 1977 yılında, örgün eğitimin dışına bir şekilde çıkmış gençlere mesleki eğitim ve beceri kazandırmak amacıyla kurulan ve açık öğretim kapsamında olan Çıraklık Eğitim Merkezleri (ÇEM) daha sonra Mesleki Eğitim Merkezi (MEM)adını almış; 20. Milli Eğitim Şurasında alınan kararla, bu okullar Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleriyle birleştirilerek örgün eğitim kapsamına alınmış ve ismi Meslek Edindirme Merkezi (MESEM) olarak değiştirilmiştir. Bu okulların işlevi, ortaokulu bitirmiş, lise eğitimini tamamlamış ya da tamamlayamamış gençlere meslek edindirmektir. Bu okulların resmi olarak işlevi bu olsa da gerçekte, ucuz işgücü olarak görülen çocuk işçilerin, ihtiyaca göre piyasaya transfer edildiği merkezlere dönüşmüştür. MESEM’e kayıtlı iki milyondan fazla ve büyük çoğunluğu 15 yaşın altındaki bu çocuklar, yasa gereği haftanın bir günü okula gitmekte, dört günü işletmelerde asgari ücretin üçte biri maaşla ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmaktadırlar.  Bu durum, altında Türkiye’nin de imzasının olduğu Evrensel Çocuk Hakları Sözleşmesine aykırı da olsa, İktidarın sermayeden yana tercihi nedeniyle MESEM uygulaması sürdürülmektedir. Çünkü öğrencilerin maaşları ve sigorta primleri, işsizlik sigortasından, yani çalışanlardan yapılan kesintilerden ödenmektedir. Yani patronların cebinden para çıkmadığı gibi, sendika, grev gibi teferruatlarla da uğraşılmamaktadır. Patronlar açısından MESEM uygulaması bulunmaz bir nimettir.  Ancak aynı uygulama çocuk işçiler açısından iş yerleri bir cehennemdir. Çünkü, asgari ücretin üçte biri gibi düşük bir ücretle çalıştırılan çocuklarımız her an iş cinayetlerine kurban gitme riski ile karşı karşıyadır. 2021’de MESEM programının hayata geçirilmesinden itibaren bugüne kadar 316’sı erkek, 20’si kadın olmak üzere 336 öğrenci iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir” dedi.

“ÇEDES KALDIRILMALI”

Başkan Koç açıklamasının devamında şunları söyledi: “Eğitim sistemimizin en önemli ve can alıcı sorunlarından biri de; İktidarın kendi ideolojisine uygun nesiller yetiştirmek amacıyla sık sık eğitim sistemiyle oynayarak laik, bilimsel, demokratik ve kamusal eğitimden uzaklaşmasıdır. 2012-2013 eğitim öğretim yılında 4+4+4 uygulamasıyla başlayan eğitimdeki geriye gidişler; sınav sistemlerinde yapılan değişikliklerle çocuklarımızın zorla imam hatiplere yönlendirilmeleri, tarikat ve cemaatlerle protokoller imzalanması, ÇEDES uygulamasıyla okullara imamların sokulması, zorunlu seçmeli din dersleriyle dini içerikli ders saatlerinin artırılması ve en sonunda tüm karşı çıkışlara rağmen çağdışı, bilim dışı müfredatın dayatılmasıyla bugünkü noktaya gelmiştir. Ayrıca, ailelerinden uzakta eğitim görmek durumunda olan çocuklarımızın barınma sorunu özellikle çözülmeyerek tarikat ve cemaat yurtlarına mecbur bırakılmaktadırlar. Bu yurtlarda çocuklarımızın başına neler geldiğini çok iyi biliyoruz. Bu durum kabul edilemez. Eğitim, sağlık, beslenme gibi en temel haklardan biri olan barınma hakkı devlet tarafından çocuklarımıza sağlanmalıdır.

“EĞİTİM HAKKI ENGELLENEMEZ”

Eğitim bir çocuğun en temel hakkıdır ve bu hak Anayasanın 42. Maddesiyle güvence altına alınmıştır. Hiç kimse -ki buna başta Bakanlık olmak üzere devletin bütün kurumları da dâhildir- çocukları eğitim hakkından mahrum bırakamaz, eğitim hakkını engelleyemez. Yani 42. madde uyarınca, eğitim herkese zorunlu ve devlet okullarında parasızdır. Bu durumda; bir çocuğun okula ulaşımından, kılık kıyafetine, kırtasiye giderlerinden okulda bir öğün sağlıklı ve dengeli beslenmesine, sağlıklı ve temiz suya erişimine kadar her türlü ihtiyacının ücretsiz olarak karşılanması gerekir. Bu, Anayasal zorunluluk olmasının yanı sıra sosyal devlet olmanın da gereğidir.    2024-2025 eğitim öğretim yılına başlarken eğitimin sorunlarına şöyle bir değindik. Gördük ki, sıkıntıların kaynağı; İktidarın kendi siyasal ihtiyaçlarına ve ideolojisine uygun, ancak Anayasa’ya, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununa ve Çocuk Hakları Evrensel Beyannamesi’ne aykırı olarak eğitim sisteminde yapılan köklü değişikliklerdir. Sistemde yapılan bu değişikliklerin yarattığı sorunların görülmesine, kamuoyundan gelen eleştiri ve tepkilere rağmen sorunların çözümüne yönelik hiçbir şey yapılmaması, sorun yaratan sistemde ısrar edilmesi, bunun bilinçli bir tercih olduğunun kanıtıdır. Peki, iktidar neden böyle bir tercih yapmakta ve bu tercihinde ısrar etmektedir? Bunun yanıtı, bir taraftan iktidar kendi bekası için, eğitim üzerinden toplum mühendisliği uygulayarak kayıtsız koşulsuz itaat eden bir toplum profili yaratmak isterken; diğer taraftan sermayenin ihtiyaç duyduğu ucuz çocuk işçi ihtiyacını karşılamaktır. Biz veliler olarak, çocuklarımızın, iktidarın kendi ideolojilerine uygun toplum yaratma projelerine alet edilmesine ve emeklerinin sermayeye peşkeş çekilmesine izin vermeyeceğiz. Millî Eğitim Bakanlığı’na her zaman olduğu gibi buradan sesleniyoruz. İktidarın bekası ve sermayenin talepleri için çocuklarımızın ve ülkenin geleceğini karartmaya yönelik gerici uygulamalardan vazgeçin; laik, bilimsel, demokratik, kamusal eğitime derhal geri dönünün.”

Muhabir: Arda Kır