Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca hazırlanan değişiklik 13 Ocak Günü 32428 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştı. Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikte, depreme dayanıksız yapılara uygulanacak güçlendirme çalışması yapılabilmesinin önü açılmıştı. 2000 yılı öncesi yapılan binaların birçoğu büyük bir risk oluştururken, yapılan değişiklikte, Yangın Yönetmeliği, Enerji Yönetmeliği, Asansör Yönetmeliği gibi yönetmeliklerin güçlendirme uygulamasının önünde engel oluşturmadığı yasa olarak yürürlüğe girmişti. Yasal olarak engel olmayan yönetmelikleri yerel yönetimlerin engel olarak tanıdığını belirten İMO Antalya Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan, “Kentsel dönüşüm ile riskli binaların hepsinin dönüşmesi hem zaman hem de maliyet açısından büyük bir zorluk. Çevresel zararlarda göz önüne alındığında güçlendirmenin önün açılması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
“MUAFİYET HAKKI UYGULANMALI”
İMO Antalya Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan, Akdeniz Gerçek’e yapılan açıklamada, “Bugün riskli bir yapı güçlendirilmek istendiğinde bazı mevzuat engelleri çıkıyor. Ülkemizdeki yapı stoğumuzun büyük kısmı 2000 yılı öncesinde yapılmış ve bu yapı stoğunun büyük bir kısmı riskli. Riskli yapı tespiti yapıp bu binaları kentsel dönüşümle dönüştürülmesi hem rant ortaya çıkarıyor, hem de ekonomik anlamda bu kadar binayı yıkıp dönüştürmek çok mümkün değil. Bu anlamda bakanlıkta yönetmelik değişikliği yaptı ve bu değişiklikle birlikte güncel mevzuatlardan eski binalar güçlendirilirse muafiyet hakkı kazandı. Muaf tutulan mevzuatlarda Yangın Yönetmeliği, Enerji Yönetmeliği, Asansör Yönetmeliği gibi yönetmelikler güçlendirmenin önünü tıkıyor” dedi.
“VATANDAŞ BİNASINI YIKMAK İSTEMİYOR”
Başkan Mehmet Soner Akdoğan, “Bir bina güçlendirilmek istendiğinde mimari bir ön onay alınması gerekiyor. Eskiden asansör boyutları farklıydı, 7 kat üstü yapılarda yangın merdiveni yoktu, enerji verimliliğinden söz edilmiyordu. Bu gibi durumlarda mevzuat konunun önünü tıkıyordu. Bu kadar riskli yapı stoğu var ve bunların depreme karşı dirençli hale getirilmesi gerekiyor. Bunun yapılabilmesi içinde mevzuattaki engellerin çözülmesi lazım. Bununla ilgili Bakanlık, ‘Bizim önceliğimiz binanın depreme güvenli hale gelmesi’ dedi ve bu mevzuatlardan mimari ön koşulu muaf tuttu. Bakanlık, ‘Siz eğer yapınızı güçlendirmek istiyorsanız, güçlendirmeye esas teşkil eden statik projeyle ruhsata başvurabilirsiniz’ diyor. Ancak bir çok kurum 2000 yılı öncesi yapılmış yapıları, 2000’den sonra yapılmış yapılara uydurmaya çalışıyor. Bunlar mevzuatsal olarak mümkün değil. Örneğin yangın merdiveni isteniyor ama yapının yangın merdiveni koyacak yeri yok. Bu yapıyı yıkıp dönüştürmek istediğinizde bunu dönüştürebilecek bir emsal yok ya da vatandaş binasını yıkmak istemiyor. Bu anlamda bizim kurumlarımızın bu güçlendirmenin önünü açması gerekiyor. Bu yönetmelik uygulanmalı” dedi.
“GÜÇLENDİRMEYE İNANALIM”
Başkan Akdoğan, “Antalya’da 2000 öncesi yapı stoğunun büyük bir çoğunluğu riskli. Bunla alakalı yaptığımız çalışmalarda C-25 olması gereken beton ortalaması 6-10 megapaskal seviyelerinde gözüküyor. Riskli yapı stoğunu bir şekilde ortadan kaldırmamız gerekiyor. Riskli yapı stoğunu iki şekilde ortadan kaldırabiliriz. İlki ya yapıları güçlendireceğiz ya da kentsel dönüşümle yıkıp yenileyerek. Bugün kentsel dönüşümde yapılan emsal artışlar hepimizin malumu. Burada çok ciddi rantlar dönüyor. Biz güçlendirmenin bir seçenek olarak masaya konulması gerektiğini söylüyoruz. Mevcut haliyle riskli bir binada bu mevzuatı uygulamayarak insanları kentsel dönüşümle yapmıyorsan, insanları riskli binalarda oturmaya mecbur bırakıyorsunuz. Güçlendirmenin önü açılmalı. Bugün yapı stoğumuzun büyük kısmı riskli iken, bu kadar yapının yıkılarak dönüşebilmesinin çevresel etkilerini değerlendiriyor muyuz? Moloz yığınları, asbest, kirlilik, çevreye zararları değerlendirildiği zaman iklim krizinin etkilerinden bahsederken bu kadar atığın olumsuzluğundan da söz etmemiz gerekiyor” diye konuştu.
“NÜFUS ARTIYOR, ALTYAPIYA BÜYÜK YÜK GELİYOR”
Başkan Akdoğan, “Şehrin tüm dinamikleri gözden geçirilmeli. Bugün uygulanan kentsel dönüşüm politikalarıyla mahallelerimizdeki nüfus yoğunluğunu arttırıyoruz. Altyapıya gelen yük artıyor ve bina atıklarının çevreye verdiği etkilerle kent daha yaşanmaz bir hale dönüşüyor. Ada bazlı dönüşümlerde yüksek emsaller ile ekstra rant oluşturuluyor. Kendi talepleriyle binasını güçlendirmek istenen vatandaşların bu talebi mevzuat bahane edilerek engellenmemeli. Bununla ilgili bazı idarecilerimiz güçlendirmeye inanmıyor. Dünyada gelişmiş ülkelerde güçlendirme projeleri yapılıyor. Bizim deprem yönetmeliğimizin 15’inci bölümünde de mevcut binaların değerlendirilmesi ve güçlendirilmesi ile ilgili esaslar belirtilmiştir. Çok değerli akademisyenler bunların üzerinde çalışmış ve güçlendirme mevzuatını oluşturmuşlar. Bugün bir kuruma gidildiğinde ‘Ben güçlendirmeye inanmıyorum’ deniliyor. Bu söylem, ‘Ben bilime inanmıyorum’ demek gibi bir şeydir. Bu kentin güçlendirme uygulamalarına ihtiyacı var. Bu konu bir an önce masaya yatırılmalı, konuşulmalı ve uygulanmalı. Buna öncülük eden belediyede bu kente büyük bir hizmet etmiş olacaktır. Umarım belediyelerimiz çağrılarımızı dikkate alır. Bugün birçok vatandaş binasını güçlendirmek için ruhsat almaya çalışıyor ama karşısında asansör, yangın yönetmelikler şart koşuluyor. Bu yönetmelikler uygulanabiliyorsa uygulansın ama uygulanamıyorsa bu yönetmelik şart koşulmamalı” ifadelerini kullandı.