İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, dün Ankara Kent Konseyi Gençlik Meclisi’nin “Katılımın Gücü, Gençliğin Sözü” programında gençlerle bir araya gelerek gençlerin sorularını yanıtladı. Açılış konuşması yapan Yavaş, şunları söyledi.

“Hem genç dostu bir kent nasıl olmalı hem de seçimlerde gençler bütün adaylardan, bütün siyasi partilerden nasıl bir ülke bekledikleri konusunda interaktif bir çalışma yapıldı. Ben onun çıktılarını aldım, masama koydum ve dedim ki ‘madem gençler bunu böyle istiyor, yarın seçim meydanlarına çıkarsak mutlaka bunları benim dillendirmem lazım’ dedim. Bizi izleyin, televizyonlara çıkınca unuttuğumuz bir şey olursa tekrar bizi ikaz edersiniz. Çünkü, siyasetçi sizlerin adına kenti yöneten veya ülkeyi yöneten insanlardır. Dolayısıyla hep şunu söylerim, madem sizin adınıza ülke yönetiliyor, o zaman sizlerin talepleri doğrultusunda yönetmesi lazım. Kendi başına yönetmemesi lazım, bunu yapması içinde önce insanlar ne istiyor, gençler ne istiyor, kadınlar ne istiyor? Nasıl bir ülkede yaşamak istiyor? Sıkıntıları ne, şikayetleri ne bunları dinlemeli ki ona uygun çözümler üretmeli. Kulak vermeli diye düşünüyorum. Bu nedenle tarz itibarıyla biz sokaktaki oy veren insanların hepsinin sadece oy vermekle kalmıyor, vergileri de veriyor. Sizin paranızı harcıyoruz biz. Siz talep edeceksiniz, bu ülkede ona göre yönetilecek.”

“6 YIL EVVEL SİZİN YAŞ GRUBUNDAKİ GENÇLER BULDU”

Akşener de açılış konuşmasında şöyle konuştu:

“Sizi görünce 15 yıl üniversitede ders vermiş bir hoca olarak birden kendimi amfide hissettim. Siz bıktınız ama ben özlemişim. Partimizin bir özelliği var, o da şu; partimizin adını bundan 6 yıl evvel sizin yaş grubundaki gençler buldu. Aranızda olduğum için çok mutluyum, sayın başkanımın ve arkadaşlarının daveti için de çok teşekkür ediyorum.”

“GENÇ MİLLETVEKİLİ SAYIMIZ SON DERECE DÜŞÜK. BU SEÇİMDE SAYILARI YÜKSEK OLACAK”

Bir genç, Akşener’e; “TBMM’de gençlikle ilgili bulunan komisyon, gençlik ve spor gibi çok kapsamlı bir alan içermekte. Gençlik ve gençlik hakları söz hakkı sahibi olamamaktadır. Partinizin ve genç milletvekillerinin, parti bazlı kutuplaşmadan tamamen gençlik için bir komisyon çalışmanız var mıdır” sorusunu sordu. Akşener şu yanıtı verdi:

“TBMM’de 37 milletvekilimiz var bizim, çok aktif çalıştılar; sayıları az olduğu için herkese söz düştü. Daha ziyade sosyal konularda, sosyal haklar, sosyal eksiklikler onların tamamlanması, ekonomik eksikliklerin tamamlanması, yoksulluğun giderilmesi üzerinden çok çalıştı arkadaşlarımız. Orada bir eksiğimiz var bizim, genç milletvekili sayımız son derece düşük. Bu seçimde sayıları yüksek olacak. Orada bir iyimser ayrıcalık da yapacağız. Her sorudan ben bir tavsiye çıkarıyorum. Parti içinde bu var, bahsettiğiniz konu, bahsettiğiniz kuruluş, bahsettiğiniz komisyon var. Sadece gençlerin çalıştığı var ve benim de onların yardımcısı olduğum özerk bir biçimde yürüyen bir yapımız var. Ama onu Meclis bünyesine henüz aktaramadık. Çok az kaldı, o işi halledeceğiz.”

“STAJ BİR İSTİSMAR SAHASI. BUNLARIN HEPSİNİ 15 MAYIS’TAN İTİBAREN KALDIRACAĞIZ”

Bir başka gencin ücretsiz staj konusunda yaşanan mağduriyetlere ilişkin yapılan çalışmalarla ilgili sorusu üzerine Akşener şu yanıtı verdi:

“Böyle bir şey insan haklarına aykırı. Dolayısıyla çocuk işçi, ücretsiz staj sosyal adalete, fırsat eşitliğine, insan haklarına, emek dediğimiz o kavrama aykırı. Haksız işler. İşsizlik o derece yaygın ki istismar ediliyorsunuz. Staj da bir istismar sahası. Bunların hepsini 15 Mayıs’tan itibaren kaldıracağız. Millet İttifakı olarak hazırlanan Ortak Mutabakat Metni’nde hepsi var. Aynı zamanda partimizin bu konuda çok hassasiyeti var. 15 Mayıs’tan itibaren hepsi giderilecek.”

“HAKSIZLIĞA, HUKUKSUZLUĞA İSYAN EDEN GRUPLAR SİVİL TOPLUM KURULUŞUDUR”

Bir genç, Akşener’e “Türkiye’de faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının 20 yıldır baskılandığı ve özgürlüklerinin kısıtlandığı, bu alanda İYİ Parti’nin sivil toplum kuruluşlarına yönelik politikasının ne olduğu” sorusunu yöneltirken; Mansur Yavaş’a da sivil toplum örgütlerine yapılan destekleri sordu. Yavaş, şu yanıtı verdi:

“Hamamönü’nde restorasyon çalışmaları adı altında yenileme çalışmaları yapıldı. Oralarda hareket olsun diye bizden önceki dönemde bütün cemaatlere yer verildi. Şimdi cemaatlere de verilsin ama birçoğu şöyle algılar, sanki bedavaymış gibi bomboş. Üst hakkı ile çok uzun süreliğine verildiği için yasal olarak hiçbir şey yapamıyoruz. Mesela Kale’de TÜRGEV’e bir tane bina verilmiş, Ankara’nın en güzel ahşap binası… Gelmiyorlar, çalışmıyorlar, boş duruyor. Hamamönü’nde de benzer şeyler var ama bunlara yasal olarak bir şey yapma şansımız yok. Sivil toplum kuruluşu deyince hepsi işin içine girer. Sivil toplum kuruluşu, sadece kendi siyasi fikrini siyasi parti gibi başkalarına dayatan, bunu yaymaya çalışan bir şey değildir. Sivil toplum kuruluşu, toplumsal olaylarda da ön plana çıkıp fikrini açık bir şekilde söyleyen kişidir. Haksızlığa, hukuksuzluğa isyan eden gruplar sivil toplum kuruluşudur.

“BASKI, HAYATIN HER ALANINDA VAR, ARTIK KENDİLERİNDEN OLMAYAN HERKES DÜŞMAN”

Ülke o hale geldi ki, şu anda bir sivil toplum kuruluşa mensup olduğunu söyleyen birisi televizyondan, kürsüden ‘asacağız, keseceğiz, sizi yaşatmayacağız’ diyor. Ona kimse bir şey demiyor. İma yollu bir şey deniliyor, gece polis kapınıza geliyor. Böyle bir ülke olmaz. Bunu da çözecek sizlersiniz. Belki birtakım gençlerin birtakım kırgınlıkları var, sizin vasıtanız ile şunları söylemek istiyorum. Bugüne kadar gelen uygulamalara baktığımız zaman -belediyelerin engellenmesi dahil, yok sayılması dahil- 30 tane büyükşehir var, 1400 belediye var. 1400 belediyenin hepsi halen daha deprem bölgesinde. Ben diyemem ki şu var, şu yok diye. Ağzını açan, fikrini beyan eden herkes yok sayılmaya çalışılıyor. Baskı, hayatın her alanında var, artık kendilerinden olmayan herkes düşman. Sosyal hayatını baskılandığınız zaman sosyal çevrenizde ‘sana ne’ deyin. En güzel laf bu onlara söylenecek.”

“DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTÜ SAYISI SIFIRDIR TÜRKİYE’DE”

Akşener ise, gencin sorusuna şu yanıtı verdi:

“İşçilerin, öğrencilerin, herhangi bir sosyal grubun çıkarlarının korunması, dertlerine çare bulunması gibi bir saikle bir araya gelenlere sivil toplum örgütü denir. Bunların bir de siyasi baskıya doğru işi götürenleri vardır ki onlara da demokratik kitle örgütleri denir. Her iki yapıda bir ülkenin demokrasisisin, hukukun üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının da teminatıdır. Türkiye’de sivil toplum kuruluşları genellikle yardım kuruluşları olarak organize oldukları zaman nefes alırlar ama demokratik kitle örgütü gibi tarif edildiği andan itibaren otorite ile ters düşmek zorundadırlar. Otoriterden beslenmemek zorundadırlar, otorite ile gerektiğinde kavga etmek durumundadırlar. Dolayısıyla demokratik kitle örgütü sayısı sıfırdır Türkiye’de. Belediyenin verdiği yerde oturursanız demokratik kitle örgütü olamazsınız veya maymakamlıkların tahsis ettiği bir binada oturuyorsanız olamazsınız.

“EN BAŞARILI OLDUĞUMUZ KONU YARDIM KONUSUDUR”

Biz yardım konusunda uzman bir milletiz, biz herhangi bir afette yanlışlıkta, zararda, acıda, bütün kırgınlıklarını, büyün farklılıklarını, bütün ayrılıklarını unutup yan yana gelebilen bir milletiz. Dolayısıyla en başarılı olduğumuz konu yardım konusudur. Bu çerçeveden baktığınız zaman elbette ki bu STK’ların her biri ile görüş alışverişinde bulunmak, her siyasi parti için oy anlamında da önemlidir.

“TEK ADAM SİSTEMİNİ BU DEFA DEĞİŞTİREMEZSENİZ, DEĞİŞTİREMEZSEK ARTIK BİR DAHA HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNDEN, YARGININ TARAFSIZLIĞINDAN, ŞEFFAFLIKTAN BAHSEDEMEYİZ”

Maalesef Türkiye’de bir eksik yanımız var; siyasetçiyi hazır ola geçirebilecek, seçmeni velinimet edebilecek ve kutuplaşma yerine, projeler üzerinden rekabet ederek siyaset yapabilecek olan organizasyonların adı da demokratik kitle örgütleridir, Türkiye’de bu yok. Kutuplaştırıcı, birbirimize düşüren, Türkiye böyle bir yer oldu. Gençlere süfli, biz kadınlara sürtük, emeklilere şükürsüz… O ne biliyor musunuz? Ben bu ülkenin babasıyım, siz de benim için birer lüzumsuz evlatsınız hem maraba hem hayırsız evlatsınız. Bu bir sistem bahsettiğim bir kişi değil. Bu sistemde oraya, ben kendime çok güvenen bir insanım, dürüstlük konusunda yolsuzluk konusunda, bana birçok hakaret edilmiştir hırsız diyen olmamıştır çok şükür, beni oturtun kafayı yerim.

Tek adam sistemini bu defa değiştiremezseniz, değiştiremezsek artık bir daha hukukun üstünlüğünden, yargının tarafsızlığından, liyakatin lazım geldiğinden, şeffaflıktan, hesap verilebilirlikten bahsedemeyiz. Parlamenter sisteme geçişle ilgili bir daha bir cümle kuramayız. O nedenle bu seçimi almak durumundayız, sizin için almak durumundayız.” (ANKA)