Kumluca, Finike ve Demre ilçelerinde yaşanan sel felaketi ile ilgili Antalya İl Koordinasyon Kurulu, 15 Aralık Perşembe günü saat 10.00’da İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi’nde bir araya geldi. Basın açıklamasına TMMOB Antalya İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri ve Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Antalya Şube Başkanı Derya Ünver, Şehir Plancıları Odası (ŞPO) Antalya Şube Başkanı Funda Yörük, Makina Mühendisleri Odası (MMO) Antalya Şube Başkanı Prof. Dr. İbrahim Atmaca, Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Antalya Şube Başkanı Bayram Ali Çeltik, İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası (HKMO) Antalya Şube Başkanı Okan Hançer, EMO Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Kaymaz ve Kimya Mühendisleri Odası’nı temsilen Sacit Tayfun katıldı.
“HASAR TESPİT ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR”
TMMOB Antalya İl Koordinasyon Kurulu adına basın açıklamasını okuyan Çevre Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Derya Ünver, “12 Aralık 2022 tarihinde şiddetlenen yağmur ile birlikte Kumluca, Finike, ilçelerinde yaşanan sel felaketinden etkilenen tüm vatandaşlara TMMOB adına geçmiş olsun. Bölgede metrekareye 207 kg, yüksek yerlerde ise 300-350 kg yağışın düşmesi sel ve beraberinde Gavur, Üleşik, Salur ve Baysı dereleri olmak üzere 4 dere yatağı taşkınını beraberinde getirdi. 14 mahallenin etkilendiği sel felaketinde 5 köprü yıkıldı ve 5 köprü hasar aldı. Sel ve taşkın nedeniyle hasar tespit çalışmaları devam etmekle birlikte Antalya Valiliği tarafından 100 adet konut, 497 adet araç 920 adet işyeri ve 12 bin 500 dönüm sera alanının hasar gördüğü açıklandı. Maalesef ki serasına giden bir vatandaşın kalp krizi nedeniyle yaşamını yitirdiğini öğrendik. Acılı ailesine ve baş sağlığı dileriz” dedi.
“AFETİN BİLANÇOSU AĞIR”
Doğal afetlerin bilançolarının her zaman ağır olduğunu söyleyen Başkan Ünver, “Taşkınlar dünyada yaşanan en önemli afetler arasında yer almakta olup ülkemizde de can ve mal kaybı açısından tüm afetler arasında ikinci, meteorolojik afetler arasında da birinci sırada yer almaktadır. Taşkınların insan yaşamı üzerindeki olumsuz etkilerine ek olarak, ciddi ekonomik zararlara, çevresel zararlara ve sosyo-kültürel zararlara da yol açmaktadır. Bu kapsamda, memba-mansap ilişkisi göz önüne alınarak yapısal ve yapısal olmayan tüm önlemlerin birlikte değerlendirilmesiyle çalışmaların planlanması gerekmektedir. 2019 yılında Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından Batı Akdeniz Havzası Taşkın Yönetim Planı hazırlanmıştır. Bu planda 1956 yılından 2018 yılı sonuna kadar Finike ve Kumluca Bölgesinde 33 taşkın yaşanmış yani her 2 yılda 1 bölge taşkınla karşı karşıya kalan riskli bir alan” ifadesini kullandı.
“PLANSIZ KENTLEŞME”
Başkan Ünver, havzada meydana gelen taşkınların oluşma sebeplerini ise şöyle özetledi: “Dereler üzerinde bulunan sanat yapılarının membadan gelen rusubat ya da halkın attığı atıklar yüzünden tıkanması ve tam kapasite çalışamıyor olması, bazı mevcut sanat yapılarının yetersiz olması, plansız kentleşme nedeniyle dere yataklarına yerleşim yapılması, dere yataklarından malzeme alınarak dere akış rejiminin ve dere yatağı morfolojisinin bozulması, dere yataklarına malzeme boşaltılarak derenin kapasitesinin azaltılması, iklim değişikliğinin etkileriyle birlikte meydana gelen ani yağışlar ve mansap şartının sağlanmamasıdır.”
“SUYA DUYARLI KENTSEL TASARIMLARA GEÇİLMELİ”
Ünver konuşmasının devamında, “Finike ve Kumluca’daki risklerinin ekonomik zararlarına baktığımızda; Taşkınlar gerekli tedbirlerin alınmaması halinde insan ölümlerine, çevresel zararlara neden olmakta ve genellikle taşkınlara maruz kalan bölgenin ve hatta ülkenin ekonomik gelişmesine engel olmaktadır. Bu etkileri asgari düzeye indirmek için iklim değişikliği baskılarını da göz önüne alarak suya duyarlı kentsel tasarımlara geçilmeli ve taşkın sebeplerini ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar tüm sorumlu kurum ve kuruluşlarca yapılmalıdır” diye konuştu.
Başkan Ünver’in konuşmasının ardından ise oda başkanları konuyla ilgili görüşlerini dile getirdi.
“KIRMIZI KOT PROJELERİ UYGULANMALI”
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası (HKMO) Antalya Şube Başkanı Okan Hançer toplantıda yaptığı konuşmada, “Sel ve afetlerde oluşan maddi ve manevi kayıpların önüne geçmek istiyorsak, Antalya’nın alt yapı sorununu gündeme almalıyız. Antalya genelinde altyapı konusunda eksiklikler var ve bu eksiklikler kentsel alanlarda ve kırsal alanlarda ayrı ayrı değerlendirilerek ele alınmalıdır. Kentsel alanlarda öncelik de kırmızı kot projeleri uygulanmalıdır. Kırsal alanlarda toplulaştırma projeleri gündeme alınmalıdır” dedi.
“ANTALYA’NIN HARİTASI GÜNCELLENMELİ”
“Altyapı konusu idarelerce maliyet unsuru olarak görülmemelidir” diyen Başkan Hançer, “Altyapı en az üst yapı kadar önemlidir. Kentler için bir lüks değil zaruri bir ihtiyaçtır. Bir kentin üstünü planlamak ne kadar önemli ise alt yapısını planlamakta aynı şekilde önemlidir. Bizler maalesef üst yapı ile imar planları ile ilgilenirken alt yapıyı unutuyoruz. Bu kentin altyapısını da planlamamız gerekiyor. Çünkü orada da yaşayan bir şehir var. Aynı zamanda bu kamu kaynaklarının verimli kullanılması ve israf edilmemesi açısından da oldukça önemlidir. Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası olarak tekrar söylüyoruz ki, Antalya'da kot algısında uygulamada ve projelendirme de ciddi anlamda eksiklikler var ve bu eksiklikler de altyapı sorunları olarak karşımıza çıkıyor. Afetler de maddi ve manevi kayıplara yol açmaktadır. Son olarak önerimiz şudur ki, Antalya'nın öncelikle hali hazır haritasının güncellenmesi zaruri bir ihtiyaçtır. Ardında kırmızı kot projelerini 19 ilçede özellikle imara yeni açılan bölgelerde parselasyon planları ile eş güdüm içerisinde hazırlanmalıdır. Daha sonra bir yapılaşma olduğu zaman hazır olarak servis edilmelidir” ifadelerini kullandı.
“YÖNÜMÜZÜ BİLİME DÖNMELİYİZ”
Kent planlamalarıyla ilgili öneri ve uyarılarda bulunan Şehir Plancıları Odası (ŞPO) Antalya Şube Başkanı Funda Yörük ise “Antalya’da sürekli devam eden su baskınları ve afetlerle karşı karşıyayız. Bizim yeni planladığımız alanlarda mutlaka Antalya'nın morfolojik yapısı ile beraber yerleşim alanlarıyla, doğal yapısıyla ile ilgili konulara öncelikle dikkat etmemiz gerekiyor. Planlamaları bu doğrultuda yürütürsek eğer, dere yataklarının üzerinde yapılarla, yollarla ya da taşmalarını sağlayacak başka tesislerle kapatmazsak, Antalya'da dereler denizlere ulaşabilir ise belki sellerle ilgili bu yaşadığımız afetler ve gördüğümüz zararlar daha bir azalacaktır. O yüzden kent planlamalarımızda öncelikle rantın değil, daha çok doğal yapının korunduğu ve özellikle de birçok yerde yeni planlama yapılmış ve yapılaşma başlayan noktalarda da bu konulara dikkat edilmeli. Ayrıca planları yaparken alt yapıyla birlikte düşünerek yapmak zorundayız. Bilimsel olarak bütün verilerini tamamladığımız alanlarda altyapı ile üst yapıyı birlikte yürütemediğimiz ve doğal yapıyı da korumadığımız için maalesef ülkemizde sel felaketlerini yaşamaya devam edeceğiz gibi görünüyor. Bir an önce ivedilikle yönümüzü bilime dönmeliyiz. İlime dönmeliyiz. Sistemsel olarak bu çalışmalarda bizim amacımız doğayı korumak, iklimsel verilere dikkat etmek ve planlamaları da bu yönde devam etmek gerekiyor” dedi.
“ALTYAPI YATIRIMLARI ÖNEMSENMİYOR”
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan, ise “Altyapı yatırımları maalesef politikacılar, ilgili yerel idareciler tarafından çok önemsenmiyor. Bu da esasında gözle görülmediği için bir başarı olarak gösterilmiyor. Altyapıya yapılan yatırımlar esasında ekonomik olarak ilk etapta yüksek maliyeti var gibi görünüyor ama altyapısı hazırlanmamış yerlerin imara açılmasından sonra buralarda yapılan altyapı çalışmaları çok daha fazla ekonomik külfet getiriyor. Sel felaketine gelecek olursak tüm kentlerde 2019'dan sonra İlk Risk Afet Azaltmak Planı diye bir uygulamaya geçildi. Antalya özelinde de 4 farklı başlıkta afet bekleniyor. Bunların birincisi ve en önemlisi meteorolojik ve hidrolojik hareketler. İkincisi yangın, üçüncüsü deprem, dördüncüsü yer hareketleri kaya düşmesi ve benzeri toprak kayması gibi. Esasında buradaki sorunu hepimiz biliyoruz. Bu bekleniyor ve sorunu da tespit etmişiz. Ama çözümü noktasında herhangi bir adım atılmıyor. Bugün bile alt yapısı hazır olmayan bölgeleri imara açıyoruz. Siz ne kadar çok betonlaşma yaparsanız o kadar çok sel riskini oluşturacaksınız. Bunun için de önlemler alınmalı. Dere yataklarına girilmemeli, buraların doğal yapısı bozulmamalı, alt yapı yapılmalı. Çoklu afetler dönemine giriyoruz. Bilimi daha çok dikkate alıp bu afetlerin önüne geçmeliyiz” dedi.
“SEBEBİ ORMAN”
“Doğa kendi sınırlarını tanıyor ve neler yapabileceğini bizlere söylüyor” diyen Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Antalya Şube Başkanı Bayram Ali Çeltik ise konuşmasında, “Dereli, Burdur, Kumluca üçünün ortak noktası var. Dereli’de sel felaketi yaşandı. Can ve mal kayıpları yaşandı. Geçen sene Burdur'da benzer bir durumda yine sel felaketi yaşandı. Bugün Kumluca. Sebebi orman. Ormandaki kütükler ve ağaç parçaları yağmurla birlikte dereye geliyor, dereler köprünün önünü tıkıyor, baraj gibi davranıyor ve su taşıyor sonucunda ise bu felaketleri yaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyet tarihinin en büyük yangınlardan birisi olan Manavgat yangını da bunlardan bir tanesi. Önceden orman köylüsü vardı ve çobanlar vardı. Hayvanlar ormanda hareket ediyordu. İnce taneli yaprakları eziyor ve toprakla karışıyordu. Eğer bu olsaydı Manavgat'a yangı olmayacaktı” dedi.
“DOĞAYA MÜDAHALE VAR”
Başkan Çeltik, “Akdeniz havzasında iklim değişiyor. İklim değişmesi de aslında çok normal ama biz insanlar olarak bunu yaklaşık bin kat hızlandırmışız. Bin kat hızlandırmak demekte beklemediğimiz şeylerin daha fazla karşımıza geleceği anlamına geliyor. Afetler birden çok ihtimalin bir araya gelmesinden kaynaklanıyor. Kumluca Belediyesi'ndeki yöneticiler baskından bir kaç saat önce dolu savarın işe yaradığına dair bir paylaşım yaptı. Aslında niyet çok iyi dolu yağmaması için çünkü dolu yağarsa portakal zarar görür. Ağaçlar ve insanlar zarar görür. Dolu savarı çalıştırıyorsunuz ses dalgası yaratıyor ve ses dalgası birlikte yağmur taneleri buz haline dolu haline dönmeden yağmur olarak akıyor. Yani burada doğaya müdahale var. Eğer dolu savar olmasaydı, ormanları temizleyip, kütükleri ortadan kaldırıp, dere yataklarını temiz tutsaydık acaba bu ihtimal olacak mıydı? İnsanlar hiçbir zaman bu afetlerden ders almıyor. Hala bu kentte yanlış planlama yanlış yapılaşma devam ediyor” diye konuştu.
“ÇÖZÜMLER GEÇİCİ OLMAMALI”
Sel felaketi yaşanılan bölgenin tarım bölgesi olduğunu ve toprağın verimi için yağışın önemli olduğunu belirten Makina Mühendisleri Odası (MMO) Antalya Şube Başkanı Prof. Dr. İbrahim Atmaca ise, “Bu mevsimde yağış beklenen bir şey. Fakat bildiğimiz bir gerçek var. İklim değişiyor. Bunu iklim krizi olarak isimlendiriyoruz ve artık daha çok ve kuvvetli yağışların bir anda olacağını da biliyoruz. Fakat biz iklim krizini ya da iklim değişikliği sürecini bunun bir sebebi olarak sayamayız. Bunlar yaşanacak ve daha önce de yaşandı. Eğer biz hala tekniğe ve bilime dayalı, köklü çözümler üretemezsek gerekli adımları atmazsak maalesef sonda olmayacak. Birkaç gündür bölgeye bakıyoruz yetkili veya yetkisiz birçok kişi botlarıyla orada alandalar. Tabii ki bu kötü bir şey değil manevi destek çok önemli bölgede. Fakat bulunacak çözümlerin palyatif olmaması gerekiyor. Bunun tekrarının olmaması için köklü çözümlerin üzerinde mutlaka durmamız lazım. Umarız daha toprağı doyurucu verimi arttırıcı yağışlar olur. Fakat önümüzdeki yıla kadar bizim bu kurulumuzun bir görevi olmalı. Bölgede acaba bugün yaşanan bu felaketin bir daha yaşanmaması için yetkililer neler yaptı? Biz bu bir yıl boyunca bunun hep beraber takipçisi muhakkak olacağız. Bir dere var dere ıslah çalışmaları yapıldı mı? Ya da altyapı ile ilgili yağmur suyu kanallarında bugünkü yaşanan felaketin bir daha yaşanmaması için gerekli revizyonlar yapıldı mı? Bölge ülkenin çok önemli bir tarım üretim merkezi. İhracatta pay sahibi bir yer. Köklü çözüm için yatırımların hızlıca bölgeye aktarılması muhakkak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“KÖKLÜ ÇÖZÜMLER BULUNMALI”
Kimya Mühendisleri Odası Antalya İl temsilcisi Sacit Tayfun ise “Sorunun özünde biz insanlar olarak kendimizi doğanın ne yazık ki üstünde görüyoruz. Hâlbuki insanlar olarak bizler doğanın içerisindeyiz. Doğa ile birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekir. Burada yaşanan çarpık yapılaşma, aşırı betonlaşma sonucunda sel felaketlerini yaşıyoruz. Biz küresel ısınmaya sebep oluyoruz, dünya kendini soğutmaya çalışıyor. Doğa kendini yenileyebiliyor. Burada sorun sadece biziz. Onun için köklü çözümler bulmamız gerekir” diyerek konuşmasını tamamladı. HABER/FADİME YİĞİT