Saadet Partisi Antalya İl Başkanı Ramazan Düzen, gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
Düzen, “Dehşet verici bir adaletsizlik, yoksulluk ve yoksunluk ile karşı karşıyayız diyerek; “En temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldi insanımız. Maalesef bu ekonomik şartlar gençlerimizi ise çok daha derinden etkilemektedir. Kredi Yurtlar Kurumu (KYK), kredilerin ödeme tutarını 30 Haziran’da açıklayacak fakat kredi hesaplama uygulamalarından yapılan hesaplar aşağı-yukarı gelecek tsunaminin habercisi adeta. Üniversite hayatı boyunca toplamda 25 bin Lira alan bir gencimiz yaklaşık 75 bin Lira, 30 bin Lira alanlar ise ortalama 100 bin Lira borç ödeyecek! El insaf! Bu vicdansızlıktır! Kürsülerde ‘faize karşıyız’ diyenler, bu rakamlara ne diyecekler? Gençlerimizin çoğu zaten üniversiteden mezun olunca iş bulamıyor, bulanlar ise çok düşük maaşlarla çalışmaya başlıyor, bu kadar borcu nasıl ödeyecekler? Medyayı satın almak için yandaş holdinglere Ziraat Bankası’ndan kredi tahsis ediliyor, milyonlarca dolarlık kredi borçları siliniyor ve bunun için de para bulunabiliyorsa; gençlerimiz için de bu kaynak bulunabilir ve de bulunmalıdır” dedi.
“SIKINTIYI MİLLET ÇEKİYOR”
Bütün istatistiklere göre iktidarın sınıfta kaldığını ifade eden İl Başkanı Ramazan Düzen, “Ve bunun sıkıntısını iktidar değil, milletimiz çekiyor, biz çekiyoruz, bu ülkede yaşayan herkes çekiyor. Eğer bu sıkıntıları iktidar çekiyor olsa umurumda bile olmaz derim şahsen... ‘Kendi düşen ağlamaz’ deriz. Ama öyle değil ki! Aldıkları kararlar sebebiyle ülkemiz bugün bu sıkıntılarla karşı karşıya... TÜİK’e göre bile, bile diyorum, sırf resmi rakamları kullanırken; ‘bile’ edatını kullanmak zorunda kalışımız dahi iktidar adına utanç verici. Devlet kurumları böyle olursa, iktidarın doğru karar verme ihtimali olmaz! Çünkü gerçekleri görmüyor, hatta görmemek için çaba sarf ediyorlar. TÜİK’e göre; yüzde 67’ye düşen Tüketici Güven Endeksi, hesaplandığı 2004 yılından bugüne en düşük seviyesinde. 2021 yılına ait ‘Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’nın verilerine göre; en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik kesim toplam gelirin yüzde 47’sini alırken, en düşük gelire sahip yüzde 20’lik kesimin payı yüzde 6! Borçluluk oranı da sürekli artıyor, her 10 kişiden 7’si borçlarını ödemekte güçlük çekiyor. Hanelerin yüzde 60’ı ‘evden uzakta bir haftalık tatil masraflarını’, yüzde 38’i ‘iki günde bir et, tavuk veya balık içeren yemek masrafını’, yüzde 20’si ‘evin ısınma ihtiyacını’, yüzde 63’ü de eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını ekonomik olarak karşılayamadığını beyan ediyor” diye açıkladı.
DÜZEN’DEN İKTİDARA UYARI
Halkın desteğini kaybeden Erdoğan ve ortaklarının yeniden ‘beka’ söylemine sarılmak için fırsat kolladığını ifade eden Düzen, “Görünen o ki Cumhur İttifakı, Suriye ve Yunanistan üzerinden ‘olağanüstü durumlar’ meydana getirmek istiyor. Açık ve net bir şekilde ifade etmek istiyorum; hiç kimse kendi ikbali ve iktidarı için ülkemizi bu zor günlerinde böylesine tehlikeli yollara sokma gafletinde bulunmasın! Türkiye, iktidarın külhanbeyi rolleri, sürekli değişen ‘dostum-küstüm’ hitapları nedeniyle çok bedel ödedi. Bu bedeli artırmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Biz, terörle başarılı ve etkin bir şekilde mücadele edilmesini sonuna kadar destekliyor, bu konunun siyasi malzeme yapılmasına sonuna kadar karşı çıkıyoruz! Şahsiyetli bir dış politikaya evet, dış politika konularının seçimlere alet edilmesine hayır diyoruz” diye konuştu.
KAZANMAK İÇİN HER YOL MÜBAH DEĞİL
Ülke tarihinin en önemli seçimine yaklaştıklarını kaydeden Düzen, konuşmasını şöyle noktaladı: “Bu seçimlerde bir vatandaşımızın dahi oyunun zayi olmaması için ciddi bir çalışma içerisindeyiz. Herkes şundan emin olsun; sandıklara sonuna kadar sahip çıkarak millet iradesinin eksiksiz ve doğru şekilde tecelli etmesini sağlayacağız. Seçimin daha adil ve eşit şartlarda geçmesi için bazı hususları ifade etmek istiyorum: Önümüzdeki seçim sürecinde; Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim çalışmalarında devletin imkânlarını, Cumhurbaşkanlığı forsunu kullanmamalıdır. Anadolu Ajansı ve TRT, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi muhalefet partilerine ambargo uygulamaktan vazgeçmelidir. Özellikle seçim döneminde AK Parti lehine izledikleri yayın politikalarından vazgeçmelidirler. İçişleri, Adalet ve Ulaştırma bakanları tıpkı 2017 öncesinde olduğu gibi seçimlerden 3 ay önce istifa etmelidir. RTÜK, iktidarın medya üzerindeki kontrol ve baskı aparatı olmamalıdır. Kamu kuruluşları ve bankaları üzerinden iktidara yakın medya kuruluşlarına kaynak aktarımı yapılmamalıdır. En önemlisi de, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Devlet Bahçeli olmak üzere; iktidar kanadı toplumumuzu kutuplaştıracak, huzurumuza kast edecek söylemlerde kesinlikle bulunmamalıdırlar. İktidar ve ortakları, seçimleri kazanmak için her yolun mübah olmadığını bilsinler.”
Haber Merkezi