15 Ağustos 2024 tarihinde, TBMM Genel Kurulu’nun olağanüstü toplantıya çağrılmasıyla birlikte, Can Atalay tarafından yapılan açıklamalar gündeme oturdu. Atalay, 16 Ağustos’ta gerçekleşecek toplantı öncesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) çağrıda bulunarak, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararın gereğinin yerine getirilmesi gerektiğini vurguladı.

Atalay'ın Açıklamaları

Can Atalay, yaptığı yazılı açıklamada, Anayasa Mahkemesi’nin 1 Ağustos 2024 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan kararına dikkat çekti. Atalay, bu karar doğrultusunda TBMM’nin 16 Ağustos 2024 Cuma günü gerçekleştirilecek olağanüstü oturumunu beklemeden, milletvekilliğinden kaynaklanan özlük haklarının 1 Ağustos 2024 tarihi itibariyle tesis edilmesi gerektiğini belirtti. Ancak, Atalay’ın dilekçesinin TBMM Başkanlığı’na sunulmasına rağmen, iki haftalık süre boyunca bu Anayasal zorunluluğun yerine getirilmediğine dikkat çeken Atalay, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

"Anayasa Mahkemesi’nin 1 Ağustos 2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan kararı doğrultusunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 16 Ağustos 2024 Cuma günü gerçekleşecek olağanüstü oturumu beklenmeksizin milletvekilliğinden kaynaklanan özlük haklarım 1 Ağustos 2024 tarihi itibariyle tesis edilmeliydi.

Buna ilişkin talebimizi içeren dilekçemiz, 2 Ağustos 2024 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunulmasına karşın, aradan geçen iki haftalık süre boyunca bu Anayasal zorunluluk yerine getirilmedi. Anayasa Mahkemesi, 'milletvekilliğimin düşürülmesi' işleminin, yok hükmünde olduğunu tespit etti. Anayasa Mahkemesi, ‘milletvekilliğimin düşürülmesi’ yönündeki eylemlerin 'fiili bir durum yaratmaktan ibaret' olduğunu tespit etti ve herhangi bir hukuki dayanağı olmadığına hükmetti.

Özetle Anayasa Mahkemesi, 'Can Atalay halen milletvekilidir, milletvekilliği hiçbir zaman hukuken sona ermemiştir' dedi. Bu durumda, yaratılan hukuka aykırı fiili durum sonucunda adımın 'milletvekilliği sona erenler' listesine yazılması, özlük haklarımın kesilmesi ve ‘İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’ üyeliğimin sona erdirilmesi halk iradesinin Anayasa Mahkemesi kararındaki tabir ile fiilen (de facto) yok sayılmasından ibarettir. Esas olarak bu kararın gereğinin yerine getirilmesinden ve Anayasal sınırlar içerisinde hareket edilmesinin sağlanmasından Meclis Başkanımız sorumludur. Anayasa’nın uygulanması veya ihlal edilmesi kendisinin sorumluluğu üzerindedir. Diğer yandan, Meclis’te yapılacak işlemlerin yahut gerçekleştirilecek oturumun, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden süreçler ile hiçbir ilgisi, bağlantısı yoktur. Diğer süreçler, hiçbir biçimde 16 Ağustos toplantısının gündemiyle bağlantılı olarak düşünülmemeli ve değerlendirilmemelidir.

AKP’nin Çifte Standardı: “Çevre Cezası Kesip, Milyonluk Teşvik Verdiler!” AKP’nin Çifte Standardı: “Çevre Cezası Kesip, Milyonluk Teşvik Verdiler!”

Talebim açıktır, 1 Ağustos 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi kararı ile 'milletvekilliğimin düşürülmesi' halinin yok hükmünde olduğu tespit edildiğine göre, hukuki durumum, 'milletvekilliğimin düşürüldüğünün' ilan edildiği 30 Ocak 2024 tarihinden hemen önce ne ise, halen odur. Ben hala Hatay halkının oyları ile seçilmiş bir milletvekiliyim ve Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesiyim.

Bu durumda yapılması gereken, adımın 'milletvekilliği sona erenler' listesinden çıkarılması, özlük haklarımın iadesi ve komisyon üyeliğimin tekrar tesis edilmesinden ibarettir. Anayasamızın açık ve emredici hükümleri doğrultusunda, Anayasa Mahkemesi’nin kararı Meclis’te okunarak milletvekilleri de bu konuda bilgilendirilecek ve özlük haklarım tesis edilecektir. Konu, bu kadar açık ve basitken aksi yönde öne sürülen her türlü gerekçe, yalnızca Anayasa’ya uymamanın bahanesi olacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, yeniden Anayasa’nın yok sayılması anlamına gelecek böylesi ağır bir sorumluluk altına sokulmayacağına inanıyorum."

Kaynak: Haber Merkezi