Şair, yazar ve kültür emekçileri, PTT’nin kitap kargo ücretini 5 TL’den 20,75 TL’ye çıkarmasına karşı şair Kaan Eminoğlu’nun öncülüğünde bir araya gelerek “İtiraz Ediyoruz” bildirisi yayınladı. Kaan Eminoğlu, “PTT bir kamu kuruluşu ve kamu menfaatini öncelemesi gerekir. Belki kargo gönderirken zarar ediyor olabilir ama bu zarar bizim kültür hayatımıza verdiği zarardan daha büyük olmayacaktır” dedi.

319d36fa-8965-42dc-81b0-ca1ef342b9e0-w

PTT, sosyal amaçlı hizmetler kapsamında sunduğu kitap taşıma ücreti tarifesinde 2023 yılı itibarıyla değişikliğe gitti. Kitap, dergi, mecmua, gazete ve fotokopi ile çoğaltılmış diğer yayın materyallerini 5 liraya taşıyan PTT, yüzde 315 zam uygulayarak kargo ücretini 20 lira 75 kuruşa çıkardı.

Sosyal medya hesabı üzerinden kamuoyu oluşturarak konuyu gündeme taşıyan şair Kaan Eminoğlu, bir imza kampanyası başlattı. “İtiraz Ediyoruz” bildirisine edebiyat dünyasından 100’ü aşkın şair, yazar ve akademisyen imza attı.

Şair Kaan Eminoğlu, konuyla ilgili olarak ANKA Haber Ajansı’na açıklama yaptı. Eminoğlu, şunları söyledi:

“5 LİRADAN 20 LİRA 75 KURUŞA ÇIKTI”

“PTT Kargo 2023 yılı itibarıyla kargo tarifesinde bir değişikliğe gitti. PTT Kargo’nun kültür-sanat hizmeti olarak kitap gönderimine uyguladığı özel bir tarife vardı. Yazılı süreli yayın ve basılı kâğıt, fotokopi gibi materyalleri 5 liraya bir yerden başka bir yere gönderebiliyorduk. Daha sonra bir tarife değişikliğine gittiler, bu değişikliğin ardından bu ücret 20 lira 75 kuruşa çıktı. Tabii şu an dergilerin, kitap evlerinin maaliyetlerini düşündüğümüz zaman bu zam, yayın sektörünü, edebiyat dünyasını, kültür hayatımızı derinden etkiledi. Olumsuz bir etki yarattı burada.

“DERGİLER ÇOK ZOR DURUMDA KALDI”

Özellikle edebiyat dergicileri çok zor duruma düştüler çünkü şu an bir edebiyat dergisi -ortalama fiyat olarak söylüyorum- 30-35 lira civarında. 30-35 liraya satılan bir edebiyat dergisinin yüzde 50’lik bölümünü derginin satışını yapan internet sitesi ya da bayi alıyor. Bir de bunun üzerine kargo ücreti eklendiği zaman dergilerin maaliyetlerini karşılamaları mümkün olmuyor. Eskiden de dergiler zaten mevcut satış rakamlarıyla kendilerini zar zor çeviriyorlardı. Bir de böyle büyük bir zam gelince dergiler çok zor durumda kaldılar.

“TÜRKİYE’DE EDEBİYAT KAMUOYUNU YÖNLENDİRECEK BİR KURUM MAALESEF YOK”

İnsanların birbirlerine kitap gönderememesi, kültürel aktarımın zorlaşmasına sebep oldu bu durum. Bundan dolayı da edebiyat dünyasında büyük bir rahatsızlık oldu. Ben tek tük sesler duydum, bu sesleri bir araya getirmeye çalıştım. ‘Bir imza kampanyası düzenleyelim, basınla paylaşalım, sesimiz daha gür çıksın’ dedim. Çünkü farklı dünya görüşünden insanlar, ayrı ayrı ses çıkarıyorlar ama bu ayrı ayrı sesler çok etkili olmuyordu. Bu sesleri birinin organize etmesi lazımdı. Türkiye’de edebiyat kamuoyunu yönlendirecek bir yazar sendikası, derneği, vakfı maalesef yok. Tabelası var ama öyle bir vakıf, yazar derneği, sendikası olmadığı için bunun kişisel girişimlerle olması gerekiyordu. Ben de Türkiye’nin önde gelen edebiyatçılarına ulaştım, kendilerine konuyu aktardım, yazdığım bildiriyi onlara gönderdim, desteklerini istedim. Onlar da altına imza attılar, destek oldular.

“AKP: ‘SEÇİM GÜNDEMİ YOĞUN OLDUĞU İÇİN İLGİLENEMEDİK”

Süreçle ilgili de şöyle bir bilgi vermek istiyorum: Dün beni AKP eski Milletvekili Mehmet Ali Bulut Bey aradı. Kendisi de ‘Edebiyat Ortamı’ dergisinin sahibi ve Server Basın Yayın İlim ve Sosyal Dayanışma Vakfı’nın Başkanı. Mehmet Ali Bulut Bey, AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş ile görüştüğünü söyledi. PTT Kargo’nun indirime gitmesi konusunda bir uzlaşıya vardıklarını, hükümetin de bununla ilgili çalışma yapacağını söyledi. Ancak şimdi seçim gündemi çok yoğun olduğu için bununla ilgilenemediklerini söyledi bana. Sürecin nasıl ilerleyeceğini bilmiyorum, bana söylediklerini aktarıyorum şu an için. Benim de imza kampanyasındaki öncü rolümü desteklediğini, böyle faaliyetlere devam etmem gerektiğini söyledi.

“EDEBİYAT DÜNYASINDAN BİRÇOK KİŞİ ARADI”

Bursa’da da edebiyat çevresi desteklerini ilettiler. Edebiyat dünyasından birçok kişi aradı. Bazı isimler iletişim kopukluğu olduğu için mesajımı geç gördüler. Kendilerine ulaşmada sıkıntı yaşadığım isimler oldu. Onlar da mesajımı geç gördükleri için bildiriye imzacı olamadılar ama desteklerini ilettiler. Varlık dergisinin genel yayın yönetmeni Mehmet Erte, şair Hüseyin Haydar, Kaynak Yayınları genel yayın yönetmeni Tunca Arslan, şair Ali Ekber Ataş gibi birçok değerli isim daha sonradan imzacı olduklarını söylediler ama basına paylaştığım bildiride onlar yer alamadı.

“BU KAMPANYA ZIT KUTUPLARDAKİ EDEBİYAT DÜNYASINI BİRLEŞTİRMİŞ OLDU”

Bu kampanya edebiyat dünyasını birleştirmiş oldu. Bu yanıyla da çok memnunum çünkü birbiriyle çok zıt kutupta olan, dünya görüşü olarak hayata zıt pencereden bakan birçok insan ortak noktada buluştu. Bildirinin imzacılarına bakarsanız eğer çok farklı dünya görüşünden insanların bir araya geldiğini görürsünüz. Ben bu yanıyla da bu girişimi çok değerli ve anlamlı buluyorum. Çünkü edebiyat dünyasının bir araya gelmesi özellikle son yıllarda kutuplaşmanın çok arttığı bir ortamda mümkün olmuyordu. Böyle bir kampanyayla bunu başardığım için de çok memnunum. Basının da ilgi göstermesi çabamı daha değerli kıldı.

“EDEBİYATÇILAR PATATES ZAMMINA İTİRAZ ETMİYORLAR DA NEDEN KARGO ZAMMINA İTİRAZ EDİYORLAR?”

‘Edebiyatçılar patates zammına itiraz etmiyorlar da neden kargo zammına itiraz ediyorlar?’ diye sorular soruldu. Ama ben bu soruları da çok haklı bulmuyorum açıkçası. Çünkü edebiyatın toplumsal dayanağı eskisi gibi değil. Biz artık kitleleri peşinden götürebilecek ya da toplumsal destek bulabilecek insanlar değiliz. Bu bildiriye imza atan çoğu insanın ismini kamuoyu yeni duymuştur. Biz dar bir çevrede, edebiyat dünyasında birbirimizi tanıyoruz ama halkla ilişkimiz çok zayıfladı. Edebiyatın yerini alan televizyon, sosyal medya ve daha sonra tekel yayınevlerinin kötü edebiyatı pompalaması, gerçek edebiyatçıların halktan kopmasına sebep oldu. Kültür dünyasıyla halkın arasında bir uçurum oluştu. Kültür dünyası gücünü halktan almadığı zaman sesini yükseltmekte zorlandı yani ‘patates zammı’na itiraz edemez hale geldi. Çünkü bu insanlar zaten geçimlerini çok zor sağlayan, ay sonunu getiremeyen insanlar. Onlar da gücü nispetince, yaptıkları işi doğrudan etkileyen bir konuyla ilgili olarak itirazlarını dile getiriyorlar. Bunu şöyle düşünebiliriz; nasıl işçiler maaşlarının ya da özlük haklarının iyileştirilmesini talep ediyorlarsa edebiyat dünyasındaki kültür emekçileri de aynı şekilde kendilerini ve yaptıkları işi doğrudan etkileyen bir konuyla ilgili taleplerini dile getiriyorlar.

“EDEBİYAT DÜNYASININ HÂLÂ İTİRAZ KÜLTÜRÜNÜN OLDUĞUNU KAMUOYUNA GÖSTERMEK İSTİYORUM”

Ben bunu şu açıdan da çok değerli olduğunu düşünüyorum, bu bir reflekstir aslında. İlhan Selçuk’un çok sevdiğim bir sözü var, ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni şairler kurdu’ diyor. Gerçekten şair refleksi ülkemizin kuruluşunda çok önemli bir rol oynamıştır. Onların fikirleri, atılımları, insanlara moral ve motivasyon sağlamaları, sanata yön verirken aynı zamanda topluma da yön vermeleri çok değerli adımlar olmuştur. Bu refleksi korumamız lazım. Şu an için edebiyat, toplumsal tabanda bir desteği bulamadığı için toplumsal sorunlara eskisi kadar değinemiyor olsa da bu gibi atılımlarla kendi işini doğrudan etkileyen konularda bu refleksi koruduğu zaman, ileride daha büyük itirazlara da vesile olacaktır. Bu sebeple bunun ‘Diğer zamlara neden itiraz etmiyorsunuz’ diyerek değersizleştirilmemesi gereken kıymetli bir adım olduğunu düşünüyorum. Edebiyat dünyasının hâlâ itiraz ve tepki kültürünün olduğunu, reflekslerin canlı olduğunu kamuoyuna göstermek istiyorum. Umarım bunda başarılı olmuşumdur.

“PTT BİR KAMU KURULUŞU, KAMU MENFAATİNİ ÖNCELEMESİ GEREKİR”

PTT bir kamu kuruluşu ve kamu menfaatini öncelemesi gerekir. Belki kargo gönderirken zarar ediyor olabilir ama bu zarar bizim kültür hayatımıza verdiği zarardan daha büyük olmayacaktır. PTT, bizim kültür hayatımızı desteklemeye devam ederse bunun maddi kazancı uzun vadede çok daha fazla olacaktır. Yöneticilerle bizim aramızda bir mantalite farkı olduğunu da görüyorum. Onlar kısa süreli kâr-zarar hesabı üzerinden hareket ediyorlar. Bizse daha uzun süreli düşünüyoruz. Oradaki menfaatimizin kültür dünyamıza vereceği katkıyla, bilginin, estetiğin, sanatın dolaşımıyla ilgili ileride bize daha büyük bir kazancı olacağını gördüğüm için böyle bir kararın yanlış olduğunu düşünüyorum. Burada maaliyet hesabı yapılamaz diye düşünüyorum.

“BU KAMU MENFAATİNİN GEREKLİLİĞİDİR”

Dün eski AKP Milletvekili Mehmet Ali Bey ile konuştuğum zaman, kendisi de PTT’nin kargo ücretlerinin 2 lira gibi sembolik bir ücret olması gerektiğini söyledi. Bulut, ‘Çünkü bu bir kültür hizmetidir, kültür hizmeti de çok değerlidir. Şu an bilgi çağındayız ve bilginin dolaşımına devletin de katkı sunması gerekir. Bir kamu kuruluşunun buna öncülük etmesi çok önemlidir’ dedi. Ben de katılıyorum buna, biz zaten bunu özel firmalardan istemiyoruz. Özel firmalar, kısa süreli kârlarının peşinde, PTT bir kamu kuruluşu olduğu için ondan bunu talep ediyoruz. Kamu menfaatinin gerekliliğinin bu olduğunu gördüğümüz için böyle bir talepte bulunuyoruz.

“BAZI YAZAR VE ŞAİRLER ÖNCÜLÜK YAPAMAYACAKLARINI SÖYLEDİLER”

Ben, kendi ilişkimin olduğu şair ve yazarlara ulaştım. Böyle bir fikrim olduğunu, söyledim. ‘Bildiriyi siz kaleme alın ben imzacı olayım’ dedim çünkü ben sonuçta genç bir edebiyatçıyım, benden yaşça büyük olanlar var buna öncülük etmesi gereken insanlar vardı. Ama bazıları korkudan olabilir -anlayışla karşılıyorum- ya da böyle bir şeye yeteri kadar hassasiyet göstermemekten olabilir, öncülük yapamayacaklarını söylediler. Onların isimleri bende saklı kalsın. O yüzden ben de dedim ki, bu bildiriyi ben kaleme alayım, siz imzacı olun. Onlar da kabul ettiler sağ olsunlar. Hemen hemen hepsiyle tek tek görüştüm. Bazıları da bana ulaştılar, Türkiye’nin her yerinden ismini bilmediğim insanlar telefon numarama ulaştılar destekçi olacaklarını, bildiride imzalarının olmasını istediğini söylediler.

“BU BİLDİRİ, MEDYANIN HALKIN MENFAATİNİN YANINDA OLUP OLMADIĞINI GÖSTERMESİ AÇISINDA BİR SAMİMİYET TESTİYDİ”

Bildiriyi gönderirken kesinlikle ideolojik bir ayrım yapmadım, şu anda basında bulunan bütün medya organlarına gönderdim. Bazıları yayınlamayı tercih ettiler, bazıları tercih etmediler. Kimse bana olumsuz bir şey söylemedi, yayınlamayı tercih etmeyenler gazete yönetimiyle haber editörleriyle görüşeceklerini söylediler. Yayınlamayı tercih etmeyenleri de ben edebiyat kamuoyuna duyuracağım, ‘bunlar bunlar yayınlamayı tercih etmediler’ diye. Günün sonunu bekliyorum. En azından kimin kültüre hizmet etmeye çalıştığını onların da görmesini istiyorum. Bu da bir aslında medyanın halkın menfaatinin yanında olup olmadığını göstermesi açısından önemli bir samimiyet testiydi diye düşünüyorum.

“TEPKİLER, OLUMLU BİR GÖNÜL KIRGINLIĞI ŞEKLİNDE GELDİ”

Ali Ekber Ataş diye bir şair büyüğümüz aradı. ‘Bizim ismimize niye yer vermedin’ dedi. Bana tepkiler, ‘Bildiride benim ismim neden yok’ diye olumlu bir gönül kırgınlığı şeklinde geldi. Ulaşmayı unuttuğum, mesajlarını geç gördüğüm, iletişim kopukluğu yaşadığım kişiler var. Ali Lidar mesela mesaj attı onunla bir bağlantı sorunu yaşamıştık.  Onlardan da özür diliyorum kesinlikle bir kötü niyet yok. Yoksa ben orda binlerce kişinin imzasının olmasından mutluluk duyardım.”

HAYDAR ERGÜLEN: “BU UYGULAMAYI SANSÜR OLARAK GÖRÜYORUM”

Bildirideki imzacılar arasında yer alan şair Haydar Ergülen şunları kaydetti:

“Bir sansür yasası gibi aslında, bir sansür türü gibi. Belki de bilerek yaptılar çünkü hem kitaplar çok pahalı hem dergiler pahalı, bazıları kapandı zaten yayımlanamıyor. Bu koşullarda bir de onlara bu kadar kargo parası vermek tamamen kitap dergi okuma kültürünü yok etmek demek. Bunu mutlaka devletin sübvanse etmesi gerekiyordu. Nasıl birçok üründe bunu yapabiliyor. Nasıl KDV’yi kaldırdılar kitaptan kargoda da bunu yapabilirler. Bir kitabın fiyatı 40 lira ise 40 lira da kargo parası alındığını biliyorum. Yakın zamana kadar bu dergilerin dağıtımlarında çok cüzi rakamlar söz konusuydu. Şimdi insanlar dergi yollayamıyorlar. Dergileri de kimse satın alamıyor. Ben bunu sansür olarak görüyorum. Bu sadece muhalif yayınlara uygulanan bir tarife de değil. Muhalif olmayan dergiler de aynı işleme tabi tutuluyor. Herkesin ortak olarak karşı çıkması gereken bir durum.”  

ALİ LİDAR: “PTT HER ŞEYE KÂR AMACIYLA BAKMAMALI”

Yazar Ali Lidar konuya tepkisini şöyle ifade etti:

“PTT Kargo ile biz uzun yıllardır kitap gönderiyoruz. Ben aynı zamanda öğretmenim okulda dergi çıkarıyoruz, Çınaraltı dergisi ve bu dergiyi Türkiye’nin her yerine gönderiyoruz. Dolayısıyla bu bir kültür hizmetidir. 5 lira gibi bir ücrete gönderiyorduk. Fakat Şubat’ın 1’i itibarıyla çok fahiş bir zam geldi. Bugün minimum kitap gönderimi 20 liranın biraz üzerinde. Kitap sayısına göre, belli bir kiloyu geçince 40 lirayı kadar buluyor. Bu da nereden baksanız neredeyse yüzde 300 gibi bir zam demek oluyor. Ülkedeki pek çok yazarı, dergiciyi çok rahatsız etti, bizleri zorluyor. Hem bir öğretmen hem de bir yazar olarak bir devlet kurumu olan PTT Kargo’nun bunu tekrar gözden geçirmesini istiyorum. Bu özel bir kargo firması olsa biz bunu konuşmayız. PTT her şeye kâr amacıyla bakmamalı başka misyonları da vardır diye düşünüyoruz. Tepkimiz de bu yüzden.”       

AHMET YILDIZ: “KİTAP DOLAŞIMI BİR ÜLKEDE BİTTİĞİ ZAMAN O ÜLKENİN KENDİSİ DE BİTER”

Bildiride imzası bulunmamasına rağmen Eminoğlu’na ulaşıp desteğini bildiren Gerçek Edebiyat yayın yönetmeni Ahmet Yıldız, kampanyaya desteğini şöyle anlattı:

“Kitap dolaşımı bir ülkede bittiği zaman, o ülkenin kendisi de biter. Bir ülkeyi hiçbir zaman yalnızca silahlı kuvvetlerle savunamazsınız. Türkiye’yi ancak edebiyatıyla, sanatıyla, içerde var olduğu sürece birbirleriyle kenetlendiği sürece ayakta tutabilirsiniz. Türkçeyi ayakta tutabilmek için, Türkçe’nin var olabilmesi için yazarların şairlerin olması, kitapların yazılması gerekiyor. Türkçe’nin yeniden işlenmesi zenginleştirilmesi, ölü sözcüklerin pasından tozundan temizlenip, ayıklanıp yeniden dolaşıma sokulmasını sağlayan insanlar yazarlar, şairlerdir. Bu insanlar birbirlerine kitap gönderemeyecekse, dergi çıkarıp abonelerine dergi gönderemeyeceklerse bu ülkenin hali ne olur? Ete, süte, benzine gelen zamlar da elbette ki yazar ve şairleri üzüyor. ‘Kitap kargo ücretlerine artış olunca mı aklınız başına geldi’ denilebilir yazar ve şairlere. Muhtemelen burada bir panikleme oldu. Panik şu bu zam, Türk toplumunun yok olması anlamına gelir. Yok olmasını tetikler. Kitap dolaşımını engeller. Bu engellendiği zaman da Türk toplumu artık yok demektir.”

ANKA

Editör: Haber Merkezi II