Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği, türban tartışması nedeniyle Tıp Fakültesi'nin değişik bölümlerinde ve Eğitim Fakültesi'nde görev yapmakta olan öğretim üyeleri hakkında soruşturma açıldığını hatırlatarak, "Prof. Dr. Gülser Kayır'ın başına gelenler eğitim sistemimizde ve üniversitelerde sürdürülmekte olan bu gerici operasyonun bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Üstelik Prof. Kayır'ın akademik çalışmalarında kadın hakları ve kadının özgürleşmesi konuları ağırlıklı yer tutmaktadır" denildi.
Açıklamada, "Gerici cephe aydınlanmacı özelliğini koruyan üniversiteleri tehdit olarak kodlamakta ve sapla samanı birbirine katan ideolojik bir saldırı yürütmektedir. Böylece aydınlanmayı, laikliği, kadın haklarını savunan öğretim üyelerinin üniversiteden tasfiyesi amacını taşıyan bir operasyonun tetiği çekilmiş bulunmaktadır" görüşüne yer verildi.
"Akdeniz Üniversitesi'nde türban sorunu üzerinden öğretim üyelerine yönelik Rektörlük baskısı artarak sürüyor. Daha önce Tıp Fakültesi'nin değişik bölümlerinde ve Eğitim Fakültesi'nde görev yapmakta olan öğretim üyeleri hakkında türbana ilişkin tutumları nedeniyle soruşturma açılmıştı. Bu soruşturmaların nedeni öğretim üyelerinin türban konusundaki mevcut yasaları uygulama kararlılıklarıydı. Bilindiği gibi türban en son olarak 2008 yılında Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla bir kez daha üniversitede yasaklanmıştı. Hal böyle iken üniversite yönetimi ve dekanlıklar türbanlı öğrencilerin kampüse ve derslere türbanla girişlerine izin vermiş-göz yummuştu. Hukuk açıkça çiğnenmiş ve fiilen yeni bir hukuk yaratılmıştı. Tam bu süreçte Tıp Fakültesi Dekanı ve Rektör hakkında görevlerini kötüye kullandıkları gerekçesiyle suç duyurusunda da bulunulmuştu. Suç duyuruları sonrasında başlayan hukuksal süreç hala işlemektedir. Bu konuda en son yaşanan olay İİBF Kamu Yönetimi Bölümü öğretim Üyesi Prof Dr Gülser Kayır'ın başına gelenlerdir.
Prof Kayır'ın final sınavına türbanla gelen öğrencilere kuralları hatırlatması üzerine dört öğrenci başını açmış, birisi ise sınavı terk etmiştir. Kız öğrenciyle birlikte de üç erkek öğrenci sınava girmemiştir. Sınava türbanla gelen öğrenciler yıl boyunca yapılan derslere ve sınavlara başları açık girmişlerdir.
Olaydan hemen sonra öğrenciler bazı basın organlarıyla ve Rektör ile görüşmüşlerdir. Bunun üzerine Prof Kayır üzerinde bir yıpratma politikası yaşama geçirilmiştir.
Basın Prof Kayır'ı "özgürlüğe karşı olma", "ayrımcılık yapma", "eğitim hakkını engelleme" söylemleriyle hedef tahtasına yerleştirmiştir. Rektör henüz Fakülte Yönetim Kurulu toplanmadan sınava gir(e)meyen öğrencilerin sınav haklarının Fakülte Yönetim Kurulu tarafından verileceğini belirtmiştir. Nitekim pazartesi günü Yönetim Kurulu olağanüstü toplanarak oy çokluğuyla yalnızca sınava girmeyen dört öğrenciye değil, sınava girdiği halde geçer not alamayan bir kız öğrenciye daha özel sınav hakkı vermiştir. Böylece İİBF Fakülte Yönetim kurulunun aldığı kararlarda ne kadar bağımsız olduğu da net olarak ortaya çıkmıştır. Üstelik sınav dersin hocası olan Prof Kayır tarafından değil, Toplumbilim dışından üç kişilik bir kurul tarafından yapılmıştır. Ortada bir kez daha tam bir hukuksuzluğun ve bilimdışılığın bulunduğu kesindir.
Türkiye'de eğitim sisteminin genel olarak ne duruma sokulduğu herkesin bilgisi dahilindedir. 4 + 4 + 4 denilen yeni eğitim sistemiyle ilköğretim eğitim programı tümüyle gericileştirilmiş, ilkokul düzeyinden başlamak üzere kız öğrencilerin başlarını kapatmalarının yolu fiilen açılmıştır. Pek çok ilköğretim okulunun İmam Hatip Okulu haline getirilmesinin zemini yaratılmıştır. Anayasa'ya aykırı olmasına rağmen üniversitelerde türban serbestleştirilmiştir. Kürtaj tartışmaları gericiliğin boyutlarının ne kadar genişlediğinin ve iktidarın kadın haklarının ne derecede düşmanı olduğunun bir diğer göstergesi olarak gündeme girmiştir.
Hükümet toplumsal yaşamı dini kurallar üzerinden şekillendirmek konusunda kural, hak, hukuk dinlememekte, evrensel kazanımları hiçe saymaktadır. Oysa asıl ayrımcılık kadın ve erkeği ayrı statülerde değerlendiren bu görüşlerde, kurallardadır.
Çok sayıdaki üniversitede yüzlerce öğrenci ve onlarca öğretim üyesi hakkında eğitim hakkını ve aydınlanmayı savundukları için açılmış soruşturmalar devam etmektedir. Parasız eğitim talep etmek tutuklanmanın gerekçesi haline gelmiştir.
Prof Dr Gülser Kayır'ın başına gelenler eğitim sistemimizde ve üniversitelerde sürdürülmekte olan bu gerici operasyonun bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Üstelik Prof Kayır'ın akademik çalışmalarında kadın hakları ve kadının özgürleşmesi konuları ağırlıklı yer tutmaktadır. Gerici cephe aydınlanmacı özelliğini koruyan üniversiteleri tehdit olarak kodlamakta ve sapla samanı birbirine katan ideolojik bir saldırı yürütmektedir. Böylece aydınlanmayı, laikliği, kadın haklarını savunan öğretim üyelerinin üniversiteden tasfiyesi amacını taşıyan bir operasyonun tetiği çekilmiş bulunmaktadır.
Prof Kayır mevcut hukuku savunduğu için hedef tahtasına konulmuştur. Bu yapılırken de en temel hukuk normları bile çiğnenmektedir. Öğrenci ve belli çevrelerden oluşan bir komplo saldırıyı planlamakta ve sürdürmektedir. Anlaşılan yıl boyunca hukuk kurallarına uyan öğrencilerin sınava türbanla gelmeleri bu komplonun ilk ayağıdır. Basın ve Rektörlük ise zaten hazır durumdadır. Basın öğretim üyesini yasakçı diye hedefe yerleştirmekte, Rektör ise fakültelere ne yapacaklarını dikte ettirmektedir.
Gerçekleştirilen komplonun farkında olduğumuzun herkes tarafından bilinmesini isteriz ve Prof Kayır'ın yanında olduğumuzu herkese duyururuz.
Derneğimiz aydınlanmacı tutumundan, parasız eğitim ilkesinden asla taviz vermeyecektir."