Jeofizik Mühendisleri Odası (JFMO) Antalya Şube Başkanı İhsan Erman Kaptanoğlu, “6 Şubat tarihinde ülkemiz, önce saat 04.17’de Şehitkamil-Gaziantep’te moment büyüklüğü 7,7 olan depremle ardından yaklaşık dokuz saat sonra 13.24’te Ekinözü-Kahramanmaraş’ta 7,6 moment büyüklüğünde iki depremle sarsıldı. Depremler yer kabuğunun 5-7 km derininde gerçekleşmesi ve yarattıkları enerjinin çok büyük olmasından dolayı, alınmayan önlemler ve niteliksiz yapı stoku da eklenince 10 ilimizde yıkıma sebep oldu. Türkiye Deprem Tehlike Haritası’na baktığımızda Hatay’dan başlayıp Bingöl’e kadar uzanan Doğu Anadolu Fayı’nın kırmızı ile işaretlendiği ve yüksek ivme değerlerine sahip olduğu görülmektedir. Özellikle Kahramanmaraş ve çevresindeki tarihsel depremlere bakıldığında deprem tekrarlama periyotlarının dolduğu ve bölgede artık büyük bir deprem üretme potansiyelinin mevcudiyeti yerbilimciler tarafından yetkililere aktarılmıştı. 2020 yılında AFAD Başkanlığı bu sebeple İl Risk Azaltma Planlarında, Kahramanmaraş ilini pilot il seçmiş ve bir çok kurumu bu planlara dahil etmiş ve sorumlu kılmıştır. Mühendislerin konut tasarımı için kullandıkları maksimum deprem tasarım ivmesi (PGA475) değerlerine bakıldığında Gaziantep ve Kahramanmaraş İli için 0,15 ile 0,60 g arasında değiştiğini görüyoruz ancak yaşanan depremlerin, deprem istasyonlarında, kaydedilen ivme değerlerinin ise bu değerlerin yaklaşık 2,5-3 katına kadar çıktığı AFAD kayıtçıları tarafından ölçülmüştür. İki büyük depremin ardından Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Bölgesel Deprem ve tsunami İzleme Merkezi ilk depremden 15 dakika sonra tsunami uyarısı vermiş, saat 12.59’da tsunami tehlikesinin geçtiğini bildirmiştir” diye konuştu.
“JEOFİZİK MÜHENDİSİ İSTİHDAM EDİLMELİ”
JFMO Şube Başkanı İhsan Erman Kaptanoğlu, “Hatay’ın İskenderun İlçesinde kıyı şeridinde yer yer deniz suyu taşkınları gözlemlenmiş olup, bu su baskınlarının tsunami etkisi ile değil, bölgede meydana gelen yer yer 0,5-1,5 metreyi bulan çöküntüler (düşey yer değiştirmeler) ile meydana geldiği uydu görüntüleri aracılığı ile de desteklenmiştir. İmar Affı ile mühendislik hizmeti almamış, kaçak, deprem anında yıkılması neredeyse kesin olan, vatandaş kontrollü(kontrolsüz) yapılara izin verildi. Bu yapılar maalesef içerisinde oturanlara mezar olmuştur ve mezar olmaya devam edecektir. Artık göstermelik Deprem Tatbikatlarının bırakılması ve kamuda denetimi sağlayacak istihdamın sağlanması gerekmektedir. Karayolları Genel Müdürlüğü gibi önemli bir kurumda bile Jeofizik Mühendisi istihdamı yoktur. Çöken-göçen yolların neden bu hale geldiği Jeofizik Mühendisi istihdam etmeme liyakatsizliğinin bir sonucudur. Antalya Merkez Belediyeleri içerisinde, “Zemin ve Temel Etüt Çalışması” kontrolünü yapan sadece 1 adet Jeofizik Mühendisi vardır. Bu çok acıklı bir durumdur. Her defasında liyakatten bahseden siyasiler bu acı tabloların sorumlusudur! Antalya, deprem riski bakımından Akdeniz’de yer alan faylarla bağlantılı olarak risk altındadır. Bu yüzden dolayı ivedi bir şekilde Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya iline bağlı diğer ilçeler Jeofizik Mühendisi istihdamı etmek zorundadır. Bu bir ihtiyaç veya lüks değil, zorunluluktur! Sizler aracılığıyla değerli başkanlarımıza seslenmek bizim sorumluluğumuzdur” diye konuştu.
“FAY HARİTALARI İŞLENMELİ”
“Ege-Kıbrıs Yayı, Türkiye’nin güney kıyısı yakınlarında, Girit adasının güneyinden geçerek kuzeydoğu yönünde Rodos adasının güneyinden Fethiye Körfezi’ne doğru uzanır” bilgisini paylaşan Başkan İhsan Erman Kaptanoğlu, “Ayrıca Ege-Kıbrıs Yayı, Antalya Körfezi, Kıbrıs’ın kuzeyi ve İskenderun Körfezi arasında içbükey bir kavis yapar. Bu yayın kuzeybatıya doğru devamını, Antalya Körfezinden başlayan ve kuzeybatı doğrultusunda devam eden ters fay niteliğindeki Aksu bindirme fayı temsil eder. Yukarıda bahsettiğimiz Ege-Kıbrıs Yayı boyunca Afrika Levhası, Anadolu Levhasının altına doğru dalmaktadır. Afrika Levhası’nın, Anadolu Levhası’nın altına daldığı, Ege-Kıbrıs yayının kuzey yönünde gelişen ve sismik boşluk olarak tanımladığımız bölgede ve bu yayın ülkemiz tarafında kalan Akdeniz Körfezi’nde her yıl çeşitli büyüklüklerde çok sayıda deprem meydana gelmektedir. MTA’nın diri fay haritası karada yer alan fayları göstermekle birlikte, henüz Akdeniz’de özellikle Antalya Körfezinde tam manasıyla bir fay araştırması MTA tarafından yapılmamıştır. İvedilikle böyle bir çalışmanın yapılması, körfezde yer alan diri fayların tespit edilmesi ve diri fay haritalarına işlenmesi gerekmektedir. Böylelikle Deprem Risk Analizleri yapan biz Jeofizik Mühendisleri daha doğru sonuçlara ulaşmış oluruz” şeklinde konuştu.
“DEPREM BİLİNCİ ARTTIRILMALI”
“Odak noktasında oluşan depremin büyüklüğü, yerin yapısına göre şiddetlenebilir” diyerek zeminin önemini vurgulayan Başkan Kaptanoğlu, “Yer yapısı alüvyon ve suya doygun bir zemin ise hissedilen deprem büyüklüğü (şiddeti) daha yüksek değerlere ulaşacaktır. Kaya birimlerde ise zemin büyütmesi daha düşüktür. Biz Jeofizik mühendisleri olarak yapılaşmanın her aşamasında katkı koyabilecek modern yöntemlere sahibiz. Bize göre; Kentlerin yerleşeceği uygun alanların belirlenmesi için deprem etkilerini en aza indirmek amacı ile birinci aşamada derin yeraltı yapısal durumun jeofizik yöntemler ile belirlenmesi gereklidir. Biz buna makro-bölgeleme diyoruz. Birinci aşamaya göre uygun yerleşim alanlarında mikro-bölgeleme çalışmaları yapılarak özel durumlar hariç 30m derinliğe kadar yerin fiziksel özellikleri jeofizik yöntemler ile belirlenir. Daha sonra ki aşamada ise parsel bazında yerin fiziksel özellikleri detaylı ortaya konur. Deprem ve yerin özelliklerine bağlı uygun bir biçimde tasarlanan inşaatın yapım aşamalarında yine jeofizik yöntemler kullanılarak yapının projeye uygunluğu kontrol edilebilir. Mevcut betonarme yapıların depreme dayanıklı olup olmadığını belirlemek için gerekli yapı parametrelerini (yapı jeofiziği yöntemleri ile yapıya zarar vermeksizin belirlenmektedir. Sonuç olarak biz Jeofizik Mühendisleri olarak Deprem Master planında yerleşim yeri seçiminin her aşamasında olmalıyız ayrıca mevcut yapılar içerisindeki çürük yapıları hızlı bir biçimde ayırt edebilecek yöntemlere ve bilgiye sahibiz. ‘Antalya bir deprem bölgesi değildir’ söyleminden vazgeçip, ‘Deprem hayatımızın bir parçasıdır’ anlayışına geçmemiz gerektiği aşikardır. Çevremizdeki fay sistemlerinin durumu, son dönemlerde sık sık yaşadığımız depremler, bizdeki bu deprem bilincini arttırmalıdır” ifadelerini kullandı.
Buse YEŞİL