Hasan Erdoğan, Akseki İlçesi'nde baba mesleği olan tahta kaşıkçılık işini 50-55 yıl yaptıktan sonra İstanbul’a gitti. İstanbul’da bir süre farklı işlerde çalışan Erdoğan astım hastalığına yakalandı ve yeniden memleketine döndü. Bademli Mahallesi'nde hastalığına faydası olacağı düşüncesiyle bol bol orman arazisi içinde vakit geçirmeye başladı. Burada kozalakları fark eden Erdoğan düzgün kozalakları toplayıp bir tane sepet yaptı. Sepeti İstanbul’da yaşayan oğluna gönderip pazar aradı. Gelen talep üzerine çam kozalaklarından sepet, avize, meyve tabağı, şekerlik ve tabak altlığı yapmaya devam etti.  

 

  "Her kozalaktan sepet olmaz" 

  Dağlara çıkıp yere düşen kozalakları tek tek seçerek topladığını anlatan Erdoğan, "Dağlara ve yaylaya çıkıp en iyi kozalakları bulurum. Desenlileri ayırırım. Hangi çam ağacının kozalağı güzelse onları topluyorum. Bu sanatın aslı kozalağı iyi seçmektir. Yaş kozalaktan sepet yapılmaz. Yere dökülen iyi kozalakları seçiyorum. Çuvallayarak eve getiriyorum. Bunları yan keskiyle kesiyorum. Hangisi hangi sepete uyar, onları tek tek ayırıyorum. Oldukça zor bir meslektir. Nakış işler gibi işlerim. Bunu yapan insanın sabrı bol olacak. Sanatı beğenen alır. Bu her insana ihtiyaç değil. İnsanlar beğendiği için alıyor. Yapımı oldukça zahmetli. Her insan bunu yapamaz" diye konuştu. 

 

  "Hepsini tek tek telle bağlıyor" 

  Kozalakları sadece telle bağladığını anlatan Erdoğan, “Kozalakları birbirine bağlamada kesinlikle yapıştırıcı kullanmıyorum. Kozalakları yumuşak kiremit teli ile bir birine titizlikle bağlıyorum. Kesinlikle bozulmaz. Bir vazoya bile 50 sene ömür veririm. Hepsinin yapılışı ayrıdır” diye konuştu. 

  Kendisini 2 kez İstanbul Büyükçekmece ilçesinde festivale davet ettiklerini ve 65 ülkenin arasında el sanatlarından üst üste iki yıl birincilik ödülü aldığını anlatan Erdoğan, sepet ve diğer ürünlerin fiyatının büyüklüğüne göre değiştiğini, sepetleri 50-200 lira arasında sattığını sözlerine ekledi. 

(İHA)

Editör: TE Bilisim