Boğaçayı
ile ilgili bilgi veren Çevre Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Derya
Ünver, “Boğaçayı, Karaman ve Çandır kollarından beslenerek yağışlı dönemlerde
yüksek debilere ulaşan; kurak dönemde ise su akışı olmayan bir yapıya sahiptir.
2018 yılında çayın denizle buluştuğu noktadan karaya doğru 750 metrelik kısım
kazılarak deniz suyunun çay yatağı içine alınması ve kurak dönemde de göl
niteliğinde bir rekreasyon alanı oluşturulmuştur” dedi.
“AKARSUYUN DENİZE SERBEST AKIŞI ENGELLENDİ”
Başkan
Derya Ünver, “Normal olarak akış sonunda denize karışan çayın yatağında yapılan
bu değişiklikler ile akarsuyun denize serbest akışı engellenmiş ve çayın son
kısmı durgun suya dönüştürülmüştür. Bu nedenle ekosistemde değişiklikler
gerçekleşmektedir” dedi.
“SÜRDÜRÜLEBİLİR ÇÖZÜMLERE İHTİYAÇ VARDIR”
Sucul
bitkilerin, ötrofikasyon nedeniyle, özellikle yaz döneminde hızla büyüdüğünü
söyleyen Başkan Ünver, “Bu bitkilerin hasadı yapılmadığı taktirde zamanla dibe
çökerek çürümesi ve oksijensiz ortam oluşması söz konusudur. Beraberinde kötü
koku, sinek, haşere gibi birçok probleme sebep olmaktadır. Büyükşehir
Belediyesi sucul bitkileri keserek Boğaçayı’ndan uzaklaştırmaktadır. Şu an için
bu bir zorunluluk olsa da sürdürülebilir çözümlere ihtiyaç vardır” diye
konuştu.
“DOĞANIN YAPISINA MÜDAHALE EDİLDİ”
Başkan Derya Ünver konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi: “Boğaçayı’nda doğanın yapısına müdahale edildiğinden dolayı doğanın buna vereceği tepkiler, hangi canlı türlerinin hayatta kalacağı, hangilerinin yok olacağı, ekosistemin nasıl değişeceğini görmek zaman alacaktır.
Boğaçayı
taşıdığı rusubatla Konyaaltı sahilini beslemekteydi. Bu proje ile rusubat
(sediment) taşınımı da engellenmiş bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak kıyı
alanındaki sedimentlerin dalga hareketleri ile denize taşınmasının, dolayısı
ile kıyı alanlarının daralmasının söz konusu olacağı yönünde bilimsel
açıklamalar mevcuttur. Müdahale edilmediği taktirde ilerleyen yıllarda bu
sorunla karşı karşıya kalınması kaçınılmaz olacaktır.”
Çevresel
sorunlar ile karşılaşıldığında Boğaçayı örneğinde olduğu gibi “boru sonu
çözüm”ler yerine bütüncül ve önleyici çözümlere doğru ilerlemeye ihtiyaç
duyulmaktadır. Boğaçayı’nda da bilimsel çalışmalarla modellemeler yapılarak sürdürülebilir
çözümler üretilmelidir.”
Fadime YİĞİT