Anayasa Mahkemesi’nin Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun bazı maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle açılan dava kapsamında dinlediği Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, “Öğretmenlerin ekonomik, özlük ve sosyal sorunlarına çözüm üretmek için öğretmenlerin birbiriyle yarıştırmaktan vazgeçilmesi gerektiğini, yarışı kazananların yalnızca kısmi maaşla ödüllendirilmesinin kabul edilemeyeceğini ifade ettik. Kariyer basamakları uygulamasının eğitim hakkı ihlaline de yol açmak olduğunun altını çizdik. Özellikle bu haliyle eğitim bilimine ve anayasaya aykırı olan, çalışma barışını bozan, öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştıran, öğretmen, öğrenci ve veliyi ayrıştıran, kategorize eden bu kanunun iptal edilmesi gerekliliği son derece açıktır” dedi.

Anayasa Mahkemesi (AYM), dün Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun bazı hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle açılan davada Milli Eğitim Bakanlığı ve eğitim sendikası temsilcilerini dinledi. Sendikanın görüşünü Anayasa Mahkemesi'ne sunan Eğitim-İş Sendikası Genel Başkanı Kadem Özbay, şunları söyledi:

“Öğretmenin adının olduğu fikirlerinin yok sayıldığı sözde meslek kanunu Anayasa Mahkemesi’nde ilk kez görüşülürken meslek nöbetimiz esnasında ters kelepçe ile gözaltına alınmıştık. Demokrasi adına bir utanç yaşanmıştı. Geç de olsa 8 ay sonra Anayasa Mahkemesi’nin daveti üzerine sözlü görüşümüzü sunduk. Anayasa Mahkemesi’nin tarihinde bir ilk olan sözlü savunmamızda Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun eğitim bilimlerine ve yasalara aykırılıklarını anlattık. Eğitimcilerin gerçek ve haklı taleplerini ilettik. Alanlarda olduğu gibi gerekçelerimizi somut ve bilimsel dayanaklarıyla birlikte üst yargıda detaylı bir şekilde dile getirdik. Görüşmelerin başlangıcında sözlü açıklamaların tamamının tüm taraflarca dinlenilmesini talep ettik. Ancak bu talebimiz kabul görmedi. Anayasa Mahkemesi’nce Milli Eğitim Bakanı ve Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri ayrıca alındı ve devamında dört sendikanın olduğu ortamda Türk Eğitim Sen ve Eğitim Bir Sen yetkilileri birlikte içeriye alındı. Bizler; sonrasında içeriye girdik, ayrıca savunmamızı yaptık.

“EĞİTİM ORTAMLARINDAKİ BİRLİKTELİĞİN VE ÇALIŞMA BARIŞININ ÖNEMİNİ VURGULADIK”

Temelde eğitim emekçilerinin tamamına yakınının mesleki onuruna hakaret olarak gördüğü bu garabet kanunu birilerinin savunur hale gelmesi, olumlu adım olarak görmesi, bu garabet sistemi var edenlere tek bir laf söyleyemeyip faili başka yerlerde arayıp başka kişi ve kurumları hedef göstermeye çalışmasını hayretle izliyoruz ve kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Sözlü açıklamamızda özet olarak; devlet vatandaşlarına verdiği hizmette onların güveninin zedeleyici düzenlemeler yapamaz. Devlet hizmeti yanlış, eksik ve güven azaltıcı olamaz. İyi öğretmen, kötü öğretmen gibi bir algı yaratılmaması gerektiğini, eğitim ortamlarındaki birlikteliğin ve çalışma barışının önemini vurguladık. Öğretmenlerin ekonomik, özlük ve sosyal sorunlarına çözüm üretmek için öğretmenlerin birbiriyle yarıştırmaktan vazgeçilmesi gerektiğini, yarışı kazananların yalnızca kısmi maaşla ödüllendirilmesinin kabul edilemeyeceğini ifade ettik. Kariyer basamakları uygulamasının eğitim hakkı ihlaline de yol açmak olduğunun altını çizdik.  Özellikle bu haliyle eğitim bilimine ve anayasaya aykırı olan, çalışma barışını bozan, öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştıran, öğretmen, öğrenci ve veliyi ayrıştıran, kategorize eden bu kanunun iptal edilmesi gerekliliği son derece açıktır. Ancak yüksek mahkeme tarafından verilecek bir iptal kararında ayrıca kanun koyucuya yol gösterecek şekilde bir gerekçenin yer alması gerektiğini önemle vurguladık. Aksi takdirde bu kanun mesleğin onuruna bir saldırı olarak görüldüğü için sınava girmeyen ya da bilimsel kriterlere dayanmayan bu kriterler sebebiyle sınava başvuramayan kamuda yaklaşık 500 bine yakın, özelde de 200 bine yakın öğretmenimiz bu unvanlardan kaynaklanan ek ücret hakkını alamayacak. Önümüzdeki süreçte telafisi mümkün olmayacak yeni mağduriyetler yaratılacaktır.

“ÖĞRETMENLERİN SINAVA GİRMELERİNİN ASIL SEBEBİNİN DE EKONOMİK KAYGILARDAN KAYNAKLANDIĞINI GÖRMEKTEYİZ”

Hepimiz biliyoruz ki eğitimcisinin itibar görmediği bir ülkenin eğitim sisteminin iyi olma ihtimali ve eğitim sistemi iyi olmayan bir ülkenin dünya ülkelerinde itibar görme ihtimali yoktur. Ülkemizde öğretmenlerin geçinemedikleri, saygı göremedikleri, mesleki haklarını alamadıkları, maalesef ki kendi meslek kanunlarında bile görüşlerinin dikkate alınmadığını görüyoruz. Öğretmenlerin sınava girmelerinin asıl sebebinin de ekonomik kaygılardan kaynaklandığını görmekteyiz. Tüm öğretmenlerin ekonomik kaygılardan uzak, eşit işe eşit ücret ilkesine uygun, insanca yaşayacak bir gelire sahip olmaları mesleğinin gereğidir. Öğretmene sınavla uzmanlık vermek; zaten bir uzmanlık mesleği olan öğretmenliği de küçük düşürmektir. Öğretmenlerin uzmanlık belgesi diplomasıdır. Tüm dünyada başöğretmen unvanını bir liderin kurduğu tek ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nde başöğretmen kavramını da yerli yersiz kullanmak cumhuriyet kavramlarını ve bize emanetlerini değersizleştirmek anlamına gelecektir. Bu ülkenin tek başöğretmeni cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’tür.”

ANKA