Eski Dışişleri Bakanı ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Karayalçın, Ankara Kent Konseyi'nin düzenlediği “04.17: Türkiye'de Deprem Gerçeği ve Kriz Yönetimi” temalı toplantıya katıldı. Sözlerine depremlerde yaşamını yitiren yurttaşları rahmet anarak başlayan Karayalçın şöyle konuştu:
“İçinde bulunduğumuz ortam açısından da bu devir teslim töreninin ve Ankara’nın öne çıkmasının önem taşıdığı kanısındayım. Ankara, yıkımları zafere dönüştürebilen bir kenttir. Kurtuluş Savaşı’nda böyle olmuştur, şimdi de böyle olacağına inanıyorum. Kentleşme alanında düşünebileceğimiz hemen hemen tüm kavramlar Ankara’da geliştirildi. Türkiye’nin kentleşmeyle ilgili en önemli projeleri Ankara’da uygulandı. Türkiye’nin ilk yeni kentini kurdu Ankara. Yenişehir projesi, Yenimahalle projesi, Batıkent projesi uygulandı. Özellikle Batıkent’in, şimdi deprem gören kentlerde, o kentlerin yeniden kurulması sürecinde çok büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum deneyimiyle.
Aslında kentsel dönüşüm projelerinin deprem sonrasında çok fazla bir etkisi olmaz. Kentsel dönüşüm projeleri deprem öncesinde işe yarayan projeler. Özellikle İstanbul’da beklenen deprem açısından bu deneyimin değerlendirilmesi gerekiyor. Kentsel dönüşüm yalnızca depremsellik bağlamında düşünülemez, düşünülmemelidir. Bu bağlamda düşünülmesi son derece yanlıştır. Evet, konutları depreme dayanıklı duruma getirilmesi gerekmektedir ama kentsel dönüşümde asıl amaç nitelikli bir kentsel yaşamın elde edilmesidir. İkisinin birlikte düşünülmesi ve birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
“KENTSEL DÖNÜŞÜME TABİ TUTULACAK BİNALARIN SAYILARININ 10’AR YIL ARAYLA DEĞİŞMESİ BİLE SORUNUN BÜYÜKLÜĞÜNÜ GÖSTERİYOR”
Türkiye sık sık, özellikle deprem sonrasında kentsel dönüşümü tartışıyor. Kentsel dönüşüme tabi tutulacak konut sayısında da olağanüstü farklılıklar olduğunu üzülerek gördüğümü, izlediğimi belirtmek istiyorum. Van depreminin ardından kentsel dönüşüm projesi gündeme getirildi. Aslında o, kentsel dönüşümle ilgili olarak Türkiye’nin yaptığı dördüncü yasal düzenlemeydi ama Van depreminden sonra çıkarılan bu yasa, temel yasa olarak alındı. Türkiye’nin temel kentsel dönüşüm yasası olarak değerlendirdi. Yasanın hemen ardından dönemin başbakanı ve çevre ve şehircilik bakanı, Türkiye 6.5-7 milyon konutun dönüştürülmesi gerektiğini söylediler. Bu sayı, 2018 yılında Türkiye’nin cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçmesiyle birlikte değiştirilmese bile dikkatler farklı bir büyüklüğe çekildi. O dönemin çevre ve şehircilik bakanı 1.5 milyon konutu telaffuz etti. Bu büyük depremden sonra ise sayın Cumhurbaşkanı, tekrar 6.5-7 milyon konutun kentsel dönüşüme tabi tutulması gerektiğini ifade etti. Dört yasanın çıkmasına karşın kentsel dönüşümle ilgili hepimizin mutabık kaldığımız bir tanımlamanın yapılamamış olması bile, sayıların 10’ar yıl arayla değişmesi bile aslında sorunun büyüklüğünü gösteriyor.
“KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJELERİNDE FİNANSMAN İMAR ARTIŞLARIYLA SAĞLANMAMALI”
Kentsel dönüşüm projelerinde finansman, imar artışlarıyla asla sağlanmamalıdır. İmar hakları artışı yoluyla kentsel dönüşüm projelerinin finansmanı demek aslında bir başka kentsel dönüşüme zemin hazırlamak demektir. Kaş yapalım derken göz çıkartmak demektir. Özellikle İstanbul’un uyguladığı Fikirtepe projesinin bugünkü durumunu dikkate alırsak yanlışlığın nelere mal olduğunu çok daha kolay görebiliriz. Asla bu yönteme başvurulmamalıdır. Proje finansmanı yolu tercih edilmelidir.
Hak sahiplerinin muhatabı müteahhit olmamalıdır. Hak sahiplerinin muhatabı kamu olmalıdır, büyükşehir belediyesi olmalıdır. Hak sahibiyle müteahhidi bir araya getirmek biraz önce söylemiş olduğum sonucu üretmek anlamını taşımıştır.”
(ANKA)