Selma Güzel yaptığı açıklamada şunları ifade etti;
Kurulduğu ilk günden bu yana çalışma yaşamında eşitlik ve adalet mücadelesinin ancak ülkenin demokratikleşmesiyle mümkün olduğunu savunan BES’li ve KESK’li kadınlar olarak, tüm kamu emekçisi kadınları bu yıl yedincisi gerçekleşecek toplu iş sözleşmesi sürecinde taleplerimizi birlikte yükseltmeye ve haklarımıza sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Emeğimizin yok ve görünmez sayıldığı, yarı zamanlı, esnek, sözleşmeli, ücretli ve taşeron çalışmanın yaygınlaştırıldığı, güvencesizliğin yollarının adım adım döşendiği, eşit işe eşit ücret kazanımını yok sayan uygulamaların yaygınlaştığı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin derinleştiği koşullarda, bu süreçlerden en çok zarar görenler biz kadınlar oluyoruz.
Bir yandan emeğimiz örgütlenme özgürlüğümüzü engelleyen kamu rejiminin parçalı istihdam modeli ile değersizleştirilirken bir yandan da “iş ve aile yaşamını uyumlaştırma” propagandasıyla ev içi işler ve bakım emeği kadınların sırtına yükleniyor. Çocuk, yaşlı, engelli ve hasta bakımı için insana yakışır hizmet verebilecek kurumlar açması gereken devlet, kamu kreşlerini, bakımevlerini kapatıyor; evde bakım ücreti adı altında çok düşük ücretlerle bakım sorumluluğunu kadına yüklüyor.
Bizi eve hapseden bu gibi uygulamalar yetmezmiş gibi yıllardır verdiğimiz kadın mücadelesiyle elde ettiklerimiz de tek adam ve yeni pazarlıklarının hedefine konuyor. Ataerki krizlerle, süregelen cinsiyetçi politikalarla, kadın ve LGBTİ+ düşmanı söylemlerle yaşam alanlarımızı daraltmaya çalışıyor.
Tüm bunlarla birlikte kadın yoksulluğu giderek daha da derinleşiyor. Çünkü bir yanda artan kadın işsizliği, parçalı istihdamın örgütlülüğün önüne koyduğu engel, diğer yanda İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan, 6284’ü rafa kaldırmanın telaşına düşen tek adam rejimi var olan eşitsizlikleri daha da büyütüyor. AKP/MHP iktidarının kadın düşmanı politikaları ile birlikte erkek yargının cezasızlık politikaları katilleri, tacizcileri, tecavüzcüleri cesaretlendiriyor. Kadına, çocuklara yönelik şiddet artıyor, şiddet failleri cezasız bırakılıyor. Kadın ve emeği bir de bu yolla güvencesizleştiriliyor.
Her geçen gün laik, bilimsel eğitimden uzaklaşarak, eğitim politikalarını değiştiren iktidarın amacının siyasetine uygun toplum tasarısını hayata geçirmek, kadını aileye bağımlı erkeğe tabi kılmak olduğunu biliyoruz.
1 Ağustos 2023’te başlayacak 2024-2025 yıllarını kapsayan 7. Dönem TİS görüşmelerinde bizi bekleyen masanın geçen altı dönem olduğu gibi her yönüyle antidemokratik, kadını yok sayan, sadece yüzdelik maaş artışının tartışıldığı bir masa olacağı açıktır.
Erkeklik dışında oluşları yok sayan bu manzarada gerçekleşecek TİS’te söz yandaş konfederasyonda olduğundan kadın taleplerinin masaya gelmeyeceği geçmiş TİS görüşmelerinden de anlaşılacağı üzere nettir.
Buna karşılık biz kadınlar, altı dönemdir yaptığımız gibi yaşamlarımıza, emeğimize, kimliğimize sahip çıkmayı sürdürerek, kadın temsilinin olduğu, kadın taleplerinin ayrı başlıkta görüşüldüğü bir masanın kurulması konusundaki ısrarımızı sürdürüyoruz. Sizleri de taleplerimize sahip çıkmaya, kendi iş kollarımız için Büro Emekçileri Sendikasında, diğer iş kolları için KESK’e bağlı sendikalarda örgütlenmeye, yıllardır yılmadan sürdüğümüz eşitlik, özgürlük, emek, barış, laiklik, demokrasi mücadelemizi birlikte yükseltmeye çağırıyoruz.
Çalışma koşullarımızı iyileştirecek olanın İstanbul Sözleşmesi’ni feshederek, 6284 Sayılı Kanun’u mevzuattan çıkarmaya çalışarak hayatlarımıza kastedenlerin ve onların sözcülerinin hakkımızda vereceği hükümden değil, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulamada kalmasından, kadını, çocukları ve LGBTİ+’ları erkek şiddetinden koruyacak kanunlar yapılmasından ve 6284 Sayılı Kanun’un korunmasından geçtiğini biliyoruz. Bu nedenle ne İstanbul Sözleşmesi’nden ne de 6284 sayılı kanundan vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha yineliyoruz.
Çalışma yaşamında her türlü şiddet ve taciz yasaklansın, şiddete karşı etkin mekanizmalar geliştirilsin istiyoruz!
Mobbinge, şiddete, tacize ve istismara uğrayan kadın emekçilerin tayin ve yer değişikliği taleplerinin herhangi bir belge ibrazı istenmeksizin kabul edilmesini istiyoruz!
Kamuda çalışan erkek emekçilerin kadınlara ve çocuklara dönük şiddet uyguladığının tespiti durumunda, olayın işyerinde geçip geçmemesine bakılmaksızın, adli soruşturmanın yanında etkin idari soruşturmanın da yürütülmesini istiyoruz!
Çalışma yaşamında şiddet ve tacize doğrudan odaklanan ilk uluslararası belge olma niteliği taşıyan, çalışma yaşamındaki şiddet ve tacizi önlemeye katkı sunacak 190 sayılı Şiddet ve
Taciz Sözleşmesi’nin onaylanmasını, sözleşmenin gereğinin yerine getirilmesini istiyoruz!
Uluslararası standartlarda, nitelikli sığınma evleri açılmasını, trans kadınlar da dahil olmak tüm kadınların sığınma evlerine erişebilmesinin sağlanmasını istiyoruz!
Kadınların kendilerini güvende hissettiği, eşitlik ve adaletin hâkim olduğu bir çalışma ortamının mümkün olduğunu biliyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konusunda meslek içi eğitimler düzenlensin diyoruz!
Kamu kurumlarının tümünde toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldıracak ve kadınların yönetim düzeylerinde yer almalarını sağlayacak cinsiyet eşitliği politikaları benimsensin ve hayata geçirilsin diyoruz!
Bizler kadın mücadelesinin en önemli günlerinden olan, taleplerimizi tüm kadınlar bir araya gelerek dile getirdiğimiz 8 Mart’ın Kadınların Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü’nün iş günü değil; ücretli izin günü sayılmasını istiyoruz!
Esnek, sözleşmeli ve taşeron gibi güvencesiz çalışma biçimlerinin çalışma yaşamında adaletin sağlanmasını, örgütlenme özgürlüğünü ve eşit işe eşit ücret ilkesinin hayata geçirilmesini engellediğini görüyoruz,
Güvenceli, tam zamanlı hak kayıpları yaratmayan çalışma esas alınsın, eşdeğer işe eşdeğer ücret politikası uygulanarak parçalı istihdam politikalarından vazgeçilsin diyoruz!
İktidarın kendi siyasi planlarına göre gece yarısı kararnameleriyle bir anda uygulamaya koyduğu OHAL/KHK’lerini kabul etmiyoruz.
KHK’lerin iptal edildiği, KHK’lerden kaynaklanan tüm hak kayıplarının giderildiği demokratik, eşitlikçi bir ülke için mücadele ediyoruz.
Kadın emekçilerin, hamilelik dönemi, doğum izni ve emzirme gibi durumlar gözetilerek uygun düzenlemelerin yapılmasını istiyoruz!
Doğum öncesi ve sonrasında izinler ebeveyn ve çocuklar lehine düzenlensin; Kadınlara doğum öncesi 8 hafta ve sonrası 24 hafta olmak üzere en az 32 hafta doğum izni verilsin. Doğum sonrası ücretli-ücretsiz izin, süt izni kullananların sosyal ve özlük haklarında kayba uğraması engellensin, işyerlerinde süt sağma odası bulunsun ve sütün saklanması için buzdolapları temin edilsin,
Hamileliğin tespit edildiği andan itibaren, süt izinlerinin bitimine dek kadınlara nöbet, saha, arazi, vb. görevler verilmesin, hiçbir fazla çalışma dayatılmasın,
Uygulamada keyfiliğe yer vermeyecek şekilde 2 gün regl izni hakkı bulunmasına yönelik düzenlemeler yapılsın,
Regl döneminde kullandığımız ürünlerdeki vergi kaldırılsın, başta okullar olmak üzere tüm kamu kurumlarında ücretsiz ulaşılabilsin,
HPV aşısı ulusal aşı takvimine eklensin, 45 yaşına kadar ücretsiz olarak uygulansın İSTİYORUZ!
Kadın yönetici oranının arttığı, meslekte yükselmelerinin desteklendiği işyerleri İSTİYORUZ!
Genel anlamda ev ve bakım (çocuk, yaşlı, hasta vb.) sorumluluklarını yalnızca kadına yükleyen anlayıştan uzaklaşılsın, uygulamada ve zihniyette bu anlayışı ortadan kaldırmaya yönelik politikalar geliştirilsin,
Analık izni bitiminden çocuğun ilköğretim yaşına kadar anneye ve babaya ayrı ayrı en az 6’şar aylık ücretli ve devredilemez ebeveyn izni hakkı verilsin,
Kadın erkek olduğuna bakılmaksızın en az 50 çalışanın bulunduğu işyerlerinde nitelikli, ücretsiz, bilimsel, gerektiğinde 7/24 hizmet verecek kreşler açılsın, istihdam biçimine bakılmaksızın tüm çalışanların bu kreşlerden yararlansın DİYORUZ!
Tüm kamu kurumlarında yüzde üç engelli kotası hayata geçirilsin, engelli kamu emekçileri içindeki kadın istihdamı artırılsın. Bunun adımlarından biri olarak da engelli kız çocuklarının eğitime erişimindeki engeller başta olmak üzere toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yeniden üreten tüm sorunlar çözülsün İSTİYORUZ!
Eğitim alanında müfredat toplumsal cinsiyet eşitliği esas alınarak yeniden düzenlensin, okul öncesinden itibaren tüm kademelerde ve üniversitelerde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği zorunlu ders olarak okutulsun İSTİYORUZ!
Toplumsal cinsiyet perspektifinin yer bulduğu, mutabakat metninde kadın taleplerinin konfederasyon kadın temsilcileri ile birlikte ayrı bir başlık altında, kadına yönelik politikaların da görüşüleceği bir masanın kurulması için, demokratik, cinsiyet eşitliğini esas alan bir çalışma yaşamı ve toplum için mücadele etmeyi sürdürüyoruz.
Tüm Kamu Emekçisi Kadınları Taleplerimizi Yükseltmeye Ve Bu Sistemi Değiştirmeye Çağırıyoruz!
Tüm kamu emekçisi kadınları da bizimle bu yolda yürümeye davet ediyoruz.
Haklar yasalardan öne gelir! Grevli TİS Hakkı, Demokratik Bir Çalışma Yaşamı Mücadelemiz Sürüyor, Sürecek!
Emeğimize ve Haklarımıza Sahip Çıkalım!
Örgütlenelim, Direnelim ve Değiştirelim!
Sesimizi, Sözümüzü ve İtirazlarımızı Birlikte Büyütelim!
YAŞASIN KADINLARIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELESİ!.”
Buse YEŞİL