EŞİK’in yayınladığı bildiri şu şekilde:
“Başta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere devlet kurumlarının, 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremlerin ardından kaybolan, kimsesiz kalan veya yakınlarına henüz ulaşılamayan çocuklarla ilgili göz yumdukları, işledikleri ve teşvik ettikleri suçlara dair tüm sorumlular hakkında derhal soruşturma başlatılmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın laik yasalar yerine şeri hükümlerle yönetilen bir ülkedeymişiz gibi açıklamalar yapmasına derhal son verilmelidir.
Depremlerin hemen ardından ortaya çıkan korkunç yıkımı gören herkes, bölgedeki çocukların güvenliğinden endişe etmeye başladı. Çocukların depremin süren yıkıcı etkisinden korunması için, koruyucu aile olmak da dahil kamuoyunda bazı sorular ortaya atıldı. Başta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olmak üzere hiçbir devlet kurumu, kamuoyunun bu sorularını hukuka uygun ve anlaşılır şekilde yanıtlamadı. Çocukların güvenliği ve üstün yararı, kamunun bilgilenme hakkı görmezden gelindi. Hukuka uygun olmayan bilgilerin ortaya saçılmasına devlet tarafından göz yumuldu. Halen depremden etkilenen çocuklarla ilgili bir kayıt sistemi olup olmadığı, Bakanlığın refakatsiz çocuk tanımıyla ne kastettiği, bu durumda olan kaç çocuk olduğu, çocukların bulundukları yerler veya çıkarıldıkları enkazın adresi, yaş aralığı, sağlık durumu gibi bilgilerinin tutulup tutulmadığı bilinmiyor. Ancak durum bundan ibaret değil!
Şeffaf olmayan bir şekilde Devlet dışı kurumlara gönderilen kaç çocuk var? Bakanlık bu durumla ilgili ne yapacak?
Bakanlık, çocukların devlet dışı kurumların evlerine, tarikatların yurtlarına yerleştirildiği iddialarına uzun süre yanıt vermedi. Bağımsız sivil toplum örgütleri, bu iddialara dair delilleriyle birlikte arka arkaya suç duyurusunda bulunmaya başladılar. Yapılan suç duyuruları ve toplumsal baskı sonucunda, İstanbul’da 20 ila 60 depremzede çocuğun bir vakıf tarafından “ayarlanan” evlere yerleştirildiği iddiası, Bakanlığın 18 Şubat’ta yaptığı açıklamayla doğrulandı. Durum, çocukların yanında annelerinin olduğu ve Suriyeli oldukları gibi gerekçelerle açıklanmaya çalışıldı. Adı geçen kurum ise konuyu tamamen yalanladı.
Çocuklara ilişkin yasal düzenlemelerin ve uygulamaların tümü, çocuğun üstün yararı ilkesi gözetilerek yapılmak zorundadır. Hukuk dışına çıkılamaz. Refakatsiz, mülteci, yoksul çocukların yasal düzenlemelere aykırı şekilde devlet dışı kurumların, tarikatların evlerine yerleştirilmeleri kabul edilemez. Aile onayının olması veya çocuğun Suriye vatandaşı olması bu durumu değiştirmez. Bakanlık derhal görevini yerine getirerek bu ve benzer durumdaki çocukları devlet kurumlarına yerleştirmeli, tüm süreç kamuoyuyla paylaşılarak şeffaf ve hesap verebilir şekilde yürütülmelidir.
Diyanet’in evlat edinme hakkındaki açıklamaları Anayasa’ya ve Medeni Yasa'ya aykırı, Ceza Yasası'na göre suç!
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın depremden etkilenen çocukların evlat edinilip edinilemeyeceğine ilişkin bir soruya sitesinden verdiği yanıt skandal olmasının ötesinde suç teşkil etmektedir. Tepkiler üzerine söz konusu yanıt Diyanet sitesinden kaldırıldı. Diyanet konu hakkında 18 Şubat’ta yaptığı açıklamada, tepki verenleri suçladı ve hukuka aykırı söylemini sürdürdü.
Diyanet’in evlatlık ile ilgili her iki açıklamasında da yer alan ifadeler başta laiklik, hukuk devleti ve eşitlik maddeleri olmak üzere Anayasa’ya, Medeni Yasa’ya ve Türkiye’nin de taraf olduğu çocuk hakları ile ilgili uluslararası sözleşmelere açıkça aykırıdır. Ceza Yasa’sı anlamında da suç oluşturmaktadır.
“Dinimizde evlatlık müessesi yoktur” denerek evlat edinenlerin ve evlatlıkların durumu, dine aykırı ya da din dışı olarak nitelendirilmektedir. “Kimsesiz çocukları büyütmek üzere yanlarına alanların” bunu “evlat edinme olarak algılamamaları” söylenerek hem var olan böylesi aileler hem de yeni kurulacak evlatlık ilişkileri açısından ayrımcı ve önleyici bir propaganda yapılmaktadır.
Evlat edinenle evlatlık arasında bir evlenme engeli doğmadığı iddia edilmektedir.
Evlatlığın kendi öz anne babasının yerine, evlat edinenlerin nesebine (nüfusuna) kaydedilmesine itiraz edilmektedir.
Evlatlık olarak büyütülen çocukla, evlat edinenler arasında birbirlerine mirasçı olma hakkı da söz konusu değildir diyerek Medeni Yasa’daki miras hakkı yok sayılmakta; çocuklar arasında da ayrımcılık yapılmaktadır.
Medeni Yasa’nın evlat edinenle evlatlık arasındaki evlenme yasağı ile ilgili 129. maddesi, soybağının evlat edinme yoluyla da oluşacağı hakkındaki 282. maddesi ve evlatlığın, evlat edinenin mirasçısı olduğunu düzenleyen 314. maddesi son derece açıktır. Diyanet’in bu düzenlemeleri bilmemesi mümkün değildir.
Devletin sorumluluğu ve bireyler arasındaki ilişkileri düzenlemede tek referans norm hukuktur. Evlat edinmek de dahil toplumsal yaşama ilişkin konularda dini dayanak sunmak, Anayasa’ya ve laiklik ilkesine açıkça aykırıdır. Herkes, kişisel yaşamında kendi inancına göre hareket edebilir ama Anayasa ve hukuk herkesi bağlar.
Adeta paralel devlet yapılanmasına dönüşen Diyanet, ülkeyi ikili hukuk sistemine sürüklemeye çalışıyor
6 Şubat’tan beri tanık olduğumuz ihmaller, açığa çıkan hukuksuzluklar, birebir yaşadığımız insani olmayan uygulamalarla toplum vicdanında açılan yaralara tuz basan böyle bir açıklama yapma cüretini bulan Diyanet depremin yaralarını saramaz. Yurtdışında toplanan deprem yardımlarının büyükelçilikler aracılığı ile Diyanet Vakfı’na yönlendirilmesi, bu kurumun hukuk dışı tavrına ve söylemine paye verilmesi anlamına gelir.
Depremde kimsesiz kalan çocukların evlat edinilmesi konusunda Diyanet’in ilk konuştuğu konunun evlilik olması, ortaya çıkardığı anlayış bakımından çocukların cinsel istismarının ve zorla evlendirilmelerin neden önlenemediğini açıkça göstermektedir. Altı yaşından itibaren yıllarca cinsel istismara maruz kalan H.K.G’nin dosyası kamuoyuna yansıyalı henüz üç ay bile olmadı. Bu olay nedeniyle 3 Ocak 2023’te TBMM’de çocuk istismarının önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun yapması gereken ilk iş, Diyanet’in bu ve benzeri açıklama ve söylemlerini ele almak olmalıdır. Biliyoruz ki bu açıklama, Diyanet'in çocukların cinsel istismarının önünü açan ilk açıklaması da değil. Daha önce de Diyanet Vakfı yayınlarında “evlilikte alt sınırın kızlarda 9, erkeklerde 12” olarak belirtildiği ortaya çıkmıştı. Bu açıklamaların tümü Ceza Yasası’ndaki suça teşvik, suçu ve suçluyu övme gibi pek çok düzenlemeyi ihlal etmektedir.
Diyanet, yıllardır başta kadın ve çocukların hayatları olmak üzere birçok konuda Anayasa’yı ve yasaları yok sayan, bunlar yerine kimi şeriat yorumlarını geçirmeye çalışan bir politika izlemektedir. Son yıllarda devasa bir bütçe ve örgütlenmeyle ve neredeyse tüm bakanlıklarla yapılan protokoller yoluyla adeta paralel bir devlet yapılanmasına dönüşen Diyanet, açıkladığı fetvalar ile de fiili olarak paralel bir hukuk inşa etmeye çalışmaktadır. Yaptığı propagandalar ve örneğin 4-6 yaş çocuklarını Kuran kurslarına gönderen ailelere çocuk başına yapılan 150 TL.’lik para yardımı gibi politikalarla bir kısım vatandaşı ülkenin laik hukukuna değil, kendi belirlediği bir çeşit şer’i hukuka uygun yaşamaya teşvik etmekte ve fiili olarak ülkeyi ikili hukuk sistemine doğru götürmeye çalışmaktadır.
Eşitlik İçin Kadın Platformu olarak herkese sesleniyoruz;
Deprem sadece bazı illeri, bazı vatandaşları, bazı çocukları etkilemedi. Deprem yirmi yıldır devletin içini boşaltan iktidarın tüm ülkenin üzerine yıkılmasına neden oldu. Çocukları, hepimizin güvencesi olan laiklik ve hukuk güvenliği ilkelerini, seçim güvenliğini, eşit ve şiddetsiz bir ülkede yaşama umudumuzu iktidarın hukuk tanımaz tavrına teslim edemeyiz. Hukuka sahip çıkmaktan, toplumsal dayanışmayı büyütmekten ve birlikte mücadele etmekten başka yolumuz yok.
Katliamı bize kader diye sunamaz, bu yıkımın siyasi sorumluluğunu üzerinizden atamazsınız. Toplumsal dayanışmayı baskıyla yok edemezsiniz!”
Haber Merkezi