CHP’nin üst düzey yetkilileri Gamze Taşcıer, Deniz Yavuzyılmaz, Mustafa Sarıgül, Müzeyyen Şevkin ve Baran Bozoğlu, Erzincan İliç’teki maden faciasının yaşandığı bölgeye bir ziyaret gerçekleştirdi. Heyet, maden sahasında bir basın toplantısı düzenledi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, yoğun yağışlar nedeniyle arama kurtarma çalışmalarının yapılamadığını belirtti. Ayrıca, ‘pasa’ adı verilen ve kimyasal atık içeren milyonlarca tonluk kayan kütlenin ve çamur nehri oluşturan kimyasal atıkların bölgede büyük bir tehlike oluşturduğunu ifade etti. Yığının istiflenmesi ve depolanması için belirli prosedürlerin olduğunu, ancak bu prosedürlerin doğru bir şekilde uygulanmadığının facianın gerçekleşmesinden anlaşıldığını söyledi. Yığının nasıl ve hangi eğimle istifleneceği konusunda bilimsel kurallar olduğunu, ancak bu kurallara uyulmadığını belirtti. Su drenajının yapılması gerektiğini, ancak bu konuda da sorunlar olduğunu ifade etti. Ayrıca, yığınların hangi yüksekliğe kadar bir arada istifleneceği konusunda da kurallar olduğunu, ancak bölgedeki dağların yükseklik seviyesine kadar bir istifleme yapıldığını gözlemledi.

ÇED olumlu belgesini imzalayan kişi, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum

CHP’nin belirttiğine göre, maden faciasının yaşandığı bölgede siyanür ve sülfürik asit içeren milyonlarca tonluk bir yığın oluşmuş ve bu yığın, 9 madencinin altında kalmış durumda. Fırat Nehri’ne doğru büyük bir tehlike oluşturan bu durum, maden sahasının kısıtlanmasına ve vatandaşların bölgeye girişinin engellenmesine neden olmuş. Bölgede bir siyanür atık havuzu bulunuyor ve bu havuzla kütlenin kaydığı bölüm arasında sadece 50 metrelik bir mesafe var. Bu altın maden sahası, ‘madencilik nerede yapılmamalı’ sorusunun yanıtı olarak görülüyor. Nihai ÇED raporlarını imzalayan, ÇED olumlu kararı veren ve ÇED olumlu belgesini imzalayan kişi, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum. Bu kapasite artışı, felaketlere yol açmış durumda.

Ortadoğu coğrafyasını da etkileyebilecek bir çevre ve sağlık krizine yol açabilir

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, maden faciasının sadece Türkiye’yi değil, potansiyel olarak Ortadoğu coğrafyasını da etkileyebilecek bir çevre ve sağlık krizine yol açabileceğini belirtti. Taşcıer, burada yaşanan iş kazasının ne ilk ne de son olacağını, denetim eksikliği ve bilimsellikten uzak bir yönetim anlayışı nedeniyle benzer olayların yaşanabileceğini ifade etti. Taşcıer, önceliklerinin 9 işçinin sağlıklı bir şekilde kurtarılması olduğunu, arama kurtarma ekiplerinin can güvenliğinin sağlanması gerektiğini ve maden ocağının gerekli önlemleri almamış olmasının büyük bir risk oluşturduğunu vurguladı. Bu durumun, CHP’li vekillerin Meclis’te birçok kez uyardığı ve araştırma önergesi verdiği bir konu olduğunu belirtti.

Siyanür havuzları olası 7 büyüklüğündeki bir depremde büyük risk taşıyor

CHP Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin, Erzincan’ın Kuzey Anadolu fay zonu üzerinde yer aldığını ve 1939 ve 1997 yıllarında büyük depremler yaşandığını hatırlattı. Şu anda bulundukları alanın doğrudan Ovacık-Malatya fay zonu üzerinde olduğunu belirtti. Jeoloji mühendislerinin defalarca uyarılarına rağmen, bu işletmenin fay zonunun ortasına kurulduğunu ifade etti. Şevkin, buradaki siyanür havuzlarının olası 7 büyüklüğündeki bir depremde büyük risk taşıdığını vurguladı.

CHP PM üyesi Baran Bozoğlu, maden faciasının ardından vatandaşların somut bilgiler beklediğini, ancak bu bilgilerin hala paylaşılmadığını belirtti. Kırıklar ve çatlaklar bilinmesine rağmen harekete geçilmediğini ve Türkiye’nin atıklarını yönetemediğini ifade etti. 3 Ekim 2023’te bu tesise çevre izni verildiğini ve 2019’da yapılan ÇED kapasite artış sürecinde toksik atık depolama alanının 83 milyon tona çıkarıldığını belirtti. Bu durumun büyük bir risk oluşturduğunu ve bu kapasite artışına hangi kriterlere göre onay verildiğini sorguladı. CHP Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül, duygusal anlar yaşadığını ve en büyük arzusunun 9 cana ulaşmak olduğunu belirtti.

Burada ihmal ve hatalı işlemler var

Deniz Yavuzyılmaz, işçilerin göçük meydana gelmeden önce yarılma olduğunu iddia ettiğini ve bu konuda bilgi alıp almadıklarını sordu. Bölgeye ulaştıklarında Vali ile bir toplantı yaptıklarını ve çatlakların işçiler tarafından görüldüğünü, bu nedenle sekiz işçinin orada bulunduğunu belirtti. Şirketin bir acil durum eylem planını harekete geçirip geçirmediğini sordu ve bu planın görülmesini istedi. Kendilerine, savcılığın bu planı ve diğer belgeleri incelemeye aldığını belirtildiğini ifade etti. Bu tür tesislerin acil durum eylem planlarının olup olmadığını, varsa güncel ve dünya standartlarına uygun olup olmadığını ve bu planın hızlı ve doğru bir şekilde hayata geçirilip geçirilmediğini belirtti. Eğer geçirilmiş olsaydı, şu anda dokuz madencinin bu çamur deryasının altında olmayacağını belirtti. Belli ki burada ihmal ve hatalı işlemler var ve bunların temeli altın madenciliğinin bu kadar vahşi bir şekilde yapılmaması gerektiğidir. Maalesef buna izin veren bir hükümet anlayışı olduğunu ve sonuçlarını acı bir şekilde yaşadıklarını belirtti.

Kaynak: ANKA