Geleneksel medyadan dijitale geçişi hızlandırmak için yapılan internet sitelerinin ilan alma hakkı ile ilgili getirilen düzenlemede internet sitelerine verilen geçiş süresi 1 Ekim’de doluyor. Anadolu basını için kısa olan bu geçiş süresi ve henüz yakalanamayan kriterler (tıklanma, takipçi, görüntülenme vs) konusunda sektöreden talepler yükselirken, Basın İlan Kurumu (BİK) Genel Müdürü Erkılınç’ın ‘Taviz yok’ açıklamalarına Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkanı Kıvanç El’den tepki geldi.
“TEK BAŞINA ÇÖZMEK OLMAZ”
ÇGD Genel Başkanı Kıvanç El, “Burada 1 Ekim’de süre doluyor doğru ama bunun uzatılıp uzatılmayacağını tek başına belirlemek ayrı bir problemdir. Bu durumu taraflarla konuşarak çözmek gerek. Bir sistem kurulduğu söyleniyor ama bunu dünyanın en büyük yazılım şirketleri bile yapamadı. Bu kurulan sistem ne kadar sağlıklı işliyor bunun bilinmesi gerekiyor. Genel Müdür’ün kendi konuşması içerisinde, ‘Bir sağlıklı sistem kurduk ve bu sistemi işletiyoruz’ deniliyor ve buna dayanarak sürenin uzatılmayacağını söylüyor ama diğer taraftan da ‘şikayetleri alıyoruz’ diyor. Biz şikayette bulunan internet sitesi sayısının çok fazla olduğunu biliyoruz. Sistem çok sağlıklı işlemiyor; sağlıklı işlese ‘Şikayetleri alıyoruz’ denilmezdi” ifadelerini kullandı.
“BU UYGULAMA YARGIYA TAŞINIR”
BİK’in daha şeffaf olması gerektiğini belirten ÇGD Genel Başkanı Kıvanç El, “Doğal olarak şikayetler nedir? Genel şikayetler nelerden oluşuyor? Sorularına cevap verilmeli ve bu şikayetlere bakarak atılacak adımların şeffaf şekilde açıklanması gerekmektedir. BİK’in bu şikayetleri çözerek sistemi tam anlamıyla sağlıklı işletmesi gerekiyor. BİK’in bu sorunu tek başına çözmeye kalkması doğru değildir. Taraflarla, derneklerle, internet medya kuruluşlarıyla oturup konuşması gerekiyor. Bir diğer konu ise yapılan açıklamada, ‘Duayen gazeteciler de mesleğin bittiğini söylüyor’ gibi bir söylemi var. Biz duayen gazetecilerle oturduğumuzda, duayen gazeteciler, ‘Meslek bitti demiyor, meslek bitirildi’ diyor. Burada mesleği bitirenin kim olduğunu tartışmak lazım. Mesleği bitiren kuruluşlar arasında BİK de var. Yönetmelikte şu sistem yok. 1 Ekim’den 30 Ekim’e kadar 19 gün sınırı geçtiniz 11 gün geçemediniz sizin bütün ayın geliri mi kesiliyor yoksa sadece o günün geliri mi kesiliyor? Bunun cevaplanması gerek. Uygulama süreçleri ile ilgili ilerleyen dönemde yargıya taşıma gibi bir karar alabiliriz” diye konuştu.
“SORUNU ÇÖZECEK İKTİDARIN KENDİSİ”
Genel Başkan Kıvanç El, “İnsanları yeniden kağıt baskıya alıştırabilirsiniz. Yazılı basının giderleri çok fazla baskı maliyetleri, istihdam sıkıntıları gibi sorunları var. Yani dediğim gibi sosyolojik ve ekonomik sebepler bir şekilde çözülebilir. Ama siyasal sebepler, yani siyasal baskılar, gazete yönetimlerine yapılan baskılar, iktidarın bir şekilde müdahale etmesi birçok yayına, mahkeme kararlarıyla engellenmesi, haberlerin gibi durumlar var. Bunu çözecek olan yine iktidarın kendisidir. Doğal olarak burada bitiren tarafta zaten biz gazeteciler yokuz. Mutlaka öz eleştiri yapılacak, gazetecilerin içinde sistem eleştirecektir. Sistemin içinde hatalı davranan gazeteciler yok mudur? Mutlaka vardır ama bunun öz eleştirisinde yine gazetecilik mesleği kendi içinde mutlaka bir çözümünü, çaresini bulacaktır. Burada ana problem yani sorunun ana kaynağına bakmamız lazım o da ilk noktada siyasi iktidarın kendisidir” şeklinde konuştu.
“BASILI MEDYA KORUNMALI”
Genel Başkan Kıvanç El, “Yazılı basın mutlaka daha etkin ama artık etkinliği kaybettirildi. Yani baktığınız zaman bugün Türkiye'nin en büyük gazetelerinin manşetinde ne olduğu ile ne yazık ki insanlar ilgilenmiyor. Gazetecinin işi haberdir. Siz bir dükkanın tepesine manav yazıp, içeride, sakatat satmaya, et satmaya başlarsanız orası batar. Kimse size gelip, sizde et var mı demez. Gazetecinin işi haberdir, haber satmaktır. Yani siz işi haber olan, gazetecilik olan yerlere çıkıp içinde haber olmayan şeyler ürettiğiniz zaman kimse onu satın almayacaktır. Kimse onu takip etmeyecektir. Haber neredeyse oraya yönelecektir. İşte haber internet medyasında da olabilir, başka yerde olabilir. Oralara yöneliyor. Tabii ki yazılı basın, görsel basın güçlü olduğu zaman haber daha etkili, daha vurucu oluyor ama internet medyasında yok sayamayız. İnternet medyası da artık çağın getirdiği bir gereksinim ama diğer taraftan basılı medyada mutlaka bir şekilde korunmalı. Aslında bunun böyle çok sosyolojik, çok geniş tanımlamaları yapılıyor ama en basit yani bizim işimiz haber yapmaktır. Haber yapamadığımız ya da yaptırılmadığımız, engellendiğimiz sürece zaten mesleğimizi yapamadığımızı gösteriyor” diye konuştu.
“KENT HAFIZASI YOK EDİLMEMELİ”
Kıvanç El, “Burada tabii sayın genel müdürün vurguladığı gibi bitti doğrudur ama bittinin yanına bir de bitirildiğini koymamız lazım. Biz daha çok o bitirenlerle ilgileniyoruz. Kendisinin kurumu da ne yazık ki o bitirenlerden bir tanesi. Tabii şimdi yazılı basın kentin hafızası, siyasi tarihin hafızası bir şehrin kentin hafızası, siyasi tarihin hafızası, şehrin her anlamda kültürel ekonomik hafızasıdır. İşte oraya siz o hafızayı da yazdırtmadığınız zaman, yani gazeteye talimat gidiyor, bu konuda haber yapmayın deniyor. Şimdi hafızayı gazeteler yazar ama bunu bozan da bir sistem var. Biz hep kendi aramızda konuşuruz. Bundan 30 yıl sonra o tarihte bir araştırmacı, ya Türkiye'de bu tarihte ne olmuş diye o gazeteyi açtığı zaman bunu göremeyecek. Yani bu hafızayı zaten ne yazık ki yok ettik. Bunların hepsi birbiriyle bağlantılı. Eğer siz medyayı, gazeteciliği, gazeteleri kendi bakışında mesleğinin özüyle müdahalesiz, özgür, Anayasa’da yazdığı gibi basın özgürlüğünün yollarını açarsanız, basın da yaşayacaktır, internet de yaşayacaktır. Bunun alternatifleri her bir şekilde yaşayacaktır” diyerek açıklamasını tamamladı.