Sivas Katliamı Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Yunis Karataş, ‘koşullu salıverme’ hükümlerinden yararlanmak için başvurdu. Başvuruyu değerlendiren Sivas İnfaz Hakimliği, ‘terör suçlusu’ olduğu için Karataş’ın koşullu salıverme hükümlerinden yararlanamayacağına karar verdi. Yunis Karataş, bunun üzerine AYM’ye bireysel başvuruda bulundu.

Yunis Karataş’ın başvurusunu inceleyen AYM, koşullu salıverme hükümlerinin uygulanamayacağı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının terör suçluları yönünden ölünceye kadar devam edeceği, ancak Karataş’ın ‘terör suçlusu’ sayılamayacağı sonucuna vardı. Sivas Katliamı’nda ortada bir terör örgütü olmadığı ve terör örgütü olmadan terör suçlusu olunamayacağı tespitini yapan AYM, Karataş hakkında verilen kararda ‘suçta ve cezada kanunilik’ ilkesinin ihlal edildiğine hükmetti. AYM’nin oybirliği ile aldığı kararda şu değerlendirmeler yapıldı:

“Koşullu salıverme hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağı hususu, cezanın ceza infaz kurumunda çektirileceği süreyi etkilediği için, başvurucu hakkında verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının kapsamını değiştiren bir niteliğe bürünmektedir. Dolayısıyla Anayasa’nın 38. maddesi çerçevesinde değerlendirilme yapılması gerekmektedir.

“MESELE, BAŞVURUCU HAKKINDA VERİLEN AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS CEZASINA KOŞULLU SALIVERME HÜKÜMLERİNİN UYGULANIP UYGULANAMAYACAĞIDIR”

Somut olaydaki mesele, başvurucu hakkında verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına koşullu salıverme hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağıdır. Derece mahkemesi, başvurucunun bu kapsamdaki talebini, infaza konu suçun terör suçu olduğunu, 5257 sayılı Kanunu’nun geçici 2. maddesi ve 3713 sayılı Kanun’un 17. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca başvurucunun koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanamayacağını belirterek reddetmiştir. AYM’de yapılacak inceleme, derece mahkemesinin bu yorumunun Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasıyla bağdaşıp bağdaşmadığının tespitinden ibaret olacaktır.

“KOŞULLU SALIVERME HÜKÜMLERİNDEN YARARLANIP YARARLANMAMA HUSUSUNDA ÖNEMLİ OLAN, İŞLENEN SUÇUN TERÖR SUÇU OLMASI DEĞİL, SUÇU İŞLEYEN KİŞİNİN TERÖR SUÇLUSU OLMASIDIR”

Koşullu salıverme hükümlerinden yararlanıp yararlanmama hususunda önemli olan, işlenen suçun terör suçu olması değil, suçu işleyen kişinin terör suçlusu olmasıdır. 3173 sayılı Kanun’un 2. maddesine göre terör suçlusu tabiri, bu Kanun’un 1. maddesinde belirlenen amaçlar doğrultusunda, diğerleriyle beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişileri, yine terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına suç işleyenleri kapsamaktadır.

“TERÖR SUÇLUSU OLMA BAKIMINDAN BELLİ BİR ÖRGÜTÜN VARLIĞININ GEREKTİĞİ ANLAŞILMAKTADIR”

3713 sayılı Kanun’un 2. maddesinin gerekçesinden, terör suçlusu olma bakımından belli bir örgütün varlığının gerektiği anlaşılmaktadır.

“BAŞVURUCU HAKKINDA VERİLEN KARAR İNCELENDİĞİNDE, BAŞVURUCUNUN HERHANGİ BİR ÖRGÜTÜN ÜYESİ OLDUĞU VEYA HERHANGİ BİR ÖRGÜT ADINA SUÇ İŞLEDİĞİ SONUCUNA VARILMAMIŞTIR”

Terör suçlusundan bahsedebilmek için, kişinin 3713 sayılı Kanun’un 1. maddesinde belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olması ya da bu örgütler adına suç işlemesi gerekmektedir. Başvurucu hakkında verilen karar incelendiğinde, başvurucunun herhangi bir örgütün üyesi olduğu veya herhangi bir örgüt adına suç işlediği sonucuna varılmamıştır.

İnfaz hakimliğince ‘terör suçlusu’ tabiri, maddenin özüyle çelişen ve öngörülemez bir şekilde yorumlanmıştır.”

ANKA