Derya Motel Antalya’nın henüz turizmi bilmediği yıllarda, bugünkü “Atatürk Parkı” içinde yapılmış küçük bir yapı. Bu yapıyı “önemli” kılan, “unutulmaz” kılan ise ağırladığı konuklar.
O yıllarda zaten bi Şehir Kulübu var, bi de Derya Motel. Derya Motel’i önemli kılan unsurların başında Sanat Güneşi Zeki Müren’i n ünlü havuz başı muhabbetleri geliyor.
Eskiler, Antalya kaymak tabakasının, yazın İstanbul’da sahneye çıkmayan, İzmir Fuarı öncesi enerji depolayan Zeki Müren’in buraya geldiğini, Derya Motel’in hemen kuzeyinde, Konyaaltı Caddesi’nde bulunan evinde kalıp, günlerini Derya Motel’de geçirdiğini anlatır. Aynı eskiler, Sanat Güneşi’nin dostları ile birlikte sabah saatlerinde motelin hemen yanındaki mağaradan denize indiğini de anlatır.
Kendi anılarında ise, “1973 yılında Antalya’ya geldiğini, motelin, dönemin Belediye Başkanı Selahattin Tonguç tarafından yıktırıldığını gördüğünü, 3 gün sonra Antalya’yı terk edip bir daha dönmediğini”anlatır.
1980’li yılların başında bölge tamamen makilikti. Endüstri Meslek Lisesi öğrencilerinin damarlarındaki kanın pompada tavan yaptığı günler. Onlar bahar aylarında o mağarada hala duran “Derya Motel” merdivenlerinden iner orada yüzerlerdi, bazıları balık avlamaya gelirdi.
Daha sonra yapılan düzenlemede, söz konusu alan küçük bir yüzme havuzlu tesis yapıldı. “Sillyon Club” dendi adına. Zeki Müren yoktu, onu çevreleyen dostları da. Mekan hiçbir zaman eskisi gibi olamadı. Müren’e “Paşa” diyen ilk kişi olduğu söylenen kadının oğlu kentin Belediye Başkanı olduğunda da “Silyon Club” yıkıldı.
Silyon Club’ı yapanların düşüncesinde “Sanat Güneşi’nin anısına saygı” var mıydı bilmiyoruz. Bildiğimiz, bir çok ülke Zeki Müren yanında adı anılmayacak kariyerdeki sanatçılarının anısını yaşatıp üstünden para bile kazanırken, bizim tam tersini yapmamız. Bir zamanlar şen kahkahaların aksettiği mağara hala duruyor. Girişi artık “kapalı”, çünkü merdivenler tamamen çürüdü.
Oysa 2011 yazında tesisteki personelle sohbetimiz de “abi denize giriyoruz, çok güzel” demişlerdi de benim de bigün kullanabileceğimi söylemişlerdi, nasip işte. Önce gözümüzü alıştırdık karanlığa, korkuluklar koskoca paşayı korumuşlardı ama Nizamettin için garantisi yoktu. Mobil telefonun el feneri modu girdi devreye. Ağır, düşünceli adımlarla indik basamakları bir bir. Gözlerimiz boncuk mavisi sularda, taa yukardan görülebilen balıklarda.
Zemindeyiz, ne suya inen merdiven kalmış, ne konfor. Borular muhtemelen “paşa”nın yüzdüğü havuza denizden su taşıyan borular. Tahmin doğru, sağda solda dalganın kırdığı çürük korkuluklar. Gözlerimi kapatıyoruz… En görkemli haliyle iniyor “Paşa” merdivenden. Suda oynaşan sabah yakamozlarına atfen, “mavi nurdan bir ırmak, gölgede bir salıncak” diyen dizeler aksediyor mağaranın kayalarında.
Zeminde seçkin insanların oturduğu zarif ama sade masalar. Kimi aşkını itiraf ediyor, kimi evlilik teklifi için şarkının bitmesini bekliyor. En kenardaki masada biz; eşim, kızım ve ben. Özüm mü, o “Paşa”ya ritm yapıyor. İmkansız mı sahi?
Sahi? Yukarda dediğimiz gibi, Sillyon Club Paşa’nın anısına mıydı bilmiyoruz. Ama ailesinin konumu itibarı ile Paşa’nın Derya Motel günlerini en iyi bilen Menderes Türel, Atatürk Parkı’nı yeniden dizayn ederken, tüm tepkileri göğüsleyip projeyi hayata geçirirken, duyduğumuz doğru ise Karayolları Parkı altına plaj düşünürken burayı atladı mı, yasal bir sorunla mı karşılaştı?
Kaynak: Nizamettin Özmen