TÜİK’in 400 kaleme ilişkin fiyatı nereden aldığını belirtmediğini belirten Prof. Dr. Orhan Kuruüzüm, “TÜİK’in enflasyon hesaplama metodolojisi geçerli bir metodolojidir ama fiyatları nereden aldığını açıklamadığı sürece hiçbir denetim ve şeffaflık prensibi geçerli olmuyor. Sen bu fiyatları nereden alıyorsun onu açıkla da ona göre değerlendirme yapalım. Şeffaflığın ve denetimin olmadığı yerde güven olmaz. Neyi eleştireceğimiz konusunda bilgi sahibi dahi değiliz. Avrupa ülkelerinde fiyat açıklamayan ülkeler örnek veriliyorsa o ülkedeki denetim şeffaflığın sağlanması lazım. Alt ve orta gelir grubu için enflasyona konu olan 10 kalemin ağırlıkları TÜİK’in açıkladığı rakamlarda farklıdır. Bu durumun kaile alınır bir tarafı yoktur” diye konuştu.

DSC_0912

“HALK ENAG’A İNANIYOR”

ENAG’ın açıkladığı enflasyon metodolojisinin TÜİK’e benzer olduğunu ama fiyatların alındığı kaynakların farklı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Orhan Kuruüzüm, “ENAG ilan edilmiş kaynakları baz alıyor. İlan edilmiş kaynaklar içerisinden bu enflasyon rakamlarını çıkartıyor. ENAG’ın açıkladığı enflasyon oranı insanlara daha doğru geliyor ve insanlar daha ikna edici buluyor. Halkın kendi enflasyonunu ENAG rakamlarına daha yakın hissetmesi gayet mantıklı.  Fiyatı kamu otoritesince belirlenen kalemlerin fiyatı bile yüzde 100’ün üzerinde arttı. TÜİK’in yüzde 84 rakamı yerine ENAG’ın yüzde 170 rakamı halka daha yakın geliyor” ifadelerini kullandı.

“BANKACILIK SİSTEMİ

TOPUN AĞZINDA”

“Bütün vergilere harçlara, dolaylı kamu ödemelerine yüzde 50-60 zam gelebilir” diyen Prof. Dr. Orhan Kuruüzüm, “2023 yılını bütün aritmetik kolaylıklara rağmen yüzde 50 ve üzeri bir enflasyonla geçireceğimiz iyimser olan senaryo. Kur korumalı mevduat ve faiz ilişkisi ile Türkiye ekonomisinin dibine mayın koydular. Bankacılık sistemi başta olmak üzere bu faiz indirimlerine ve kur korumalı mevduata alkış tuttular. Hurafe politikaların ürettiği bir fiyat arışı var. Hurafeye dayalı politika üretirseniz dünyada enflasyon nasıl olursa olsun sizde yüzde 100 enflasyon olur. Enflasyon düşmesi fiyat düşmesi anlamına gelmeyecek. Faizler olması gereken yerin üçte birine gelmesi gerekir. Böyle bir bağlamda da bankacılık sistemi sermaye yetersizliğinden batacak. Yaşayın da görün. Faiz yüzde 20’ye çıkarsa yani TÜİK enflasyonunun dörtte birine çıkarsa yüzde 10’dan alınan 100 Liralık milyarlarca Liralık tahviller 90 Lira’dan 30 Lira’ya düşer. Bankacılık sisteminin 150-200 milyar doları aşkın bir kredisi var. Yabancı para cinsinden bu tahvilleri teminat gösteriyorlar. Bankacılık sistemine borç verenler ise tahvilin değeri 90 lira değil 30 lira diyecek ve ya bu parayı öde ya da teminat arttır diyecek. Bankacılık sisteminin ne teminat arttırma kapasitesi var ne de değerli kağıdın parasını ödeme gücü var. Bankacılık sistemi topun ağzında” diye konuştu.

“TOPTAN FAKİRLEŞİYORUZ”

Türkiye’nin cari açıkta son 15 yılın rekor açığını verdiğini dile getiren Prof. Dr. Orhan Kuruüzüm, “Yatırım yapılmadı. 2023’te mevcut üretim artmayacak bununla idare edilecek. Mevcut üretim kapasitesiyle harcama enflasyondaki bu artışta devam ederse fiyatlar yükselecek. Gerçekten bizim problemimiz enflasyon değil, fakirleşme. Yüzde 80 enflasyonunu olduğu yerde gelirin yüzde 180 artıyorsa hayat o kişiye pahalı değil. Memleketin tepesindeki şahıs enflasyon yok ama hayat pahalılığı var diyorsa ülke fakirleşiyor. Toptan fakirleşiyoruz. Fakirleşme süreci geçen yıl Kasım ayından bu yana herkesi kapsıyor. Bu fakirleşmeden payını almayan yok. Hurafe politikalar enflasyon yaratır. Makul fiyat hakkında hiçbir şey bilmeden fahiş fiyattan bahsetmek abestir. Mantıklı tarafı yoktur. Bir malın fiyatının fahiş olduğunu söylemek için önce makul fiyatının bilinmesi gerekir” diyerek değerlendirmesini sonlandırdı.

Arda KIR

Editör: Haber Merkezi II