“2023 yılı Merkezi Bütçe Kanun Tasarısı, her yıl tekrarlanan ‘Bütçede en çok pay eğitime ayrıldı’ propagandası eşliğinde TBMM’ye sunuldu” diyen Başkan Nurettin Sönmez, “2023 bütçesi, geçmiş yıllarda olduğu gibi, eğitimde yaşanan piyasalaştırma ve ticarileşme uygulamalarına paralel bir mantıkla hazırlandı. 2023 MEB bütçesi, ekonomik kriz ve yüksek enflasyon koşulları dikkate alındığında eğitim sisteminin, öğrencilerin ve eğitim emekçilerinin yaşadığı sorunlara çözüm üretmekten uzaktır. Eğitimde en temel ihtiyaçların görmezden gelinerek hazırlanan MEB bütçesinin zorunlu harcamaları bile karşılayabilmesi zor görünmektedir” dedi.
“TAMAMEN YANILSAMA”
Başkan Sönmez, “Yıllardır eğitime ayrılan ödenekler yüksek enflasyon karşısında sadece rakamsal olarak artmakta, doğrudan eğitim hizmetlerine yönelik yatırımlar açısından hazırlanan merkezi bütçelerde gerçek anlamda reel bir artışın yapılmadığı söylenebilir. 2022 yılı için ek bütçe dahil 211 milyar 200 milyon lira olarak belirlenen MEB bütçesi, ülke ekonomisinde yaşanan ağır ekonomik kriz koşulları ve Türk lirasında yaşanan değer kaybının da etkisiyle 2023 yılı için 435 milyar 351 milyon liraya yükselmiştir. İlk bakışta MEB bütçesinin bir yıl içinde iki kattan fazla arttığı görülse de bu durum tamamen bir yanılsamadır. Şöyle ki, MEB bütçesi her yıl olduğu gibi rakamsal olarak artmış, ancak genel bütçe içindeki oranı azalmıştır. 2022’de MEB bütçesinin Merkezi Yönetim Bütçesi’ne oranı yüzde 10,79 iken, 2023 bütçesinde yüzde 9,64’e gerilemiştir” ifadesini kullandı.
“VELİLERİN SIRTINA YIKILDI”
“Her fırsatta eğitime en çok payı kendilerinin ayırdığını iddia eden AKP hükümetleri döneminde, eğitim bütçesinin milli gelire oranı OECD ortalaması olan yüzde 6’nın yarısına bile ulaşmamıştır” diyen Başkan Sönmez, “Geçtiğimiz 20 yıl içinde MEB bütçesinin milli gelire oranı çok az artmış olmasına rağmen, belirlenen rakamlar ihtiyacın çok altında kalmış ve eğitim harcamalarının esas yükü, büyük ölçüde velilerin sırtına yıkılmıştır” dedi.
“GERÇEKLER ÇARPTIRILIYOR”
“Eğitim yatırımları ihtiyaç oranında artmamaktadır” diyen Başkan Sönmez, “2002-2023 yılları itibarıyla MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan payın gelişim seyri, her fırsatta ‘Bütçeden en çok payı eğitime ayırdık’ diyenlerin halkı nasıl yanılttıklarını, eğitime ayrılan bütçenin ne kadarının yatırıma ayrıldığını gizlemeye çalışarak gerçekleri nasıl çarpıttıklarını göstermektedir. MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2002 yılında yüzde 17, 18 iken, eğitim hizmetlerinin sunumu açısından çok önemli olan bu rakam 2009’da yüzde 4,57’ye kadar gerilemiştir. 4+4+4 sonrasında zorunlu olarak kısmen de olsa artışa geçen eğitim yatırımlarına ayrılan bütçe oranı, 2014 sonrasında yeniden azalmaya başlamıştır. MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2023 yılı için yüzde 9,18 oranıyla artmış gibi görünse de, 20 yıl önceki oranının hala çok gerisindedir” bilgisini verdi.
“ADIM ADIM TASFİYE EDİLİYOR”
“2023 MEB bütçesi eğitimde yaşanan yoğun ticarileşme sürecinin artarak devam edeceğini, velilerin cebinden yapacağı eğitim harcamalarının artacağını göstermektedir” diyen Başkan Sönmez açıklamasının devamında şunları aktardı: “Türkiye ile diğer OECD ülkeleri arasında kademeler düzeyinde yapılan eğitim harcamaları arasındaki farklılıklar her geçen yıl artmaktadır. Devletin eğitim harcamalarına yaptığı katkı yıllar içinde istikrarlı bir şekilde azalırken, hane halkının cebinden yaptığı eğitim harcamalarının payı artmaya devam etmektedir. Türkiye’de kamusal eğitim yıllardır adım adım tasfiye edilmekte, eğitime ayrılan kamu kaynakları oransal olarak her geçen yıl azalırken, hane halkının cebinden yaptığı eğitim harcamaları artmaktadır. Anayasada ilköğretimde eğitim-öğretimin hukuken parasız olduğu yazmasına rağmen velilerin ceplerinden yapmak zorunda kaldıkları eğitim harcamaları her geçen yıl artmaktadır. Veliler çocuklarını kimi zaman borçlanarak, kimi zaman bankalardan ‘eğitim kredisi’ çekerek, kimi zaman da gıda harcamalarından kısarak okutmak zorunda bırakılmıştır.”
“REKABET İÇİNE SOKULUYOR”
“Türkiye’nin benimsediği piyasacı eğitim sistemi modeli, eğitimin her düzeyinde rekabeti, hizmetin bedelini ödemeyi, öğrenci ve velilerin ‘müşteri’ haline getirilmesini hedeflemekte, toplumdaki sınıf farklılıklarını daha da belirgin hale getirmektedir. Aynı okul içinde sınıflar, aynı bölgede okullar, farklı bölgeler, birbirleriyle rekabet içine sokularak eğitim hizmetleri piyasa kurallarına göre düzenlenmektedir. Yapılması gereken, kamusal kaynakların yine kamusal bir hak olan eğitim için, özel çıkarlar değil, toplumsal çıkarlar gözetilerek değerlendirilmesidir”
EĞİTİMCİLER’DEN BÜTÇE TALEBİ
Başkan Sönmez, eğitimcilerin 2023 MEB bütçesi taleplerini şöyle sıraladı: “Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal edilmeli, eşit işe eşit ücret ilkesi ile çelişen tüm uygulamalara son verilmelidir. Tüm eğitim ve bilim emekçilerinin maaşları yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmalı, vergi diliminden kaynaklanan kayıplara son verilerek, ücretli çalışanlar için gelir vergisi oranı yüzde 10 olarak sabitlenmelidir. MEB bütçesinin milli gelire oranı en az iki kat arttırılmalı, başlangıç olarak OECD ortalamasına çıkarılmalıdır. MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay başlangıç olarak en az iki kat arttırılmalı. Eğitim kurumlarının bütün ihtiyaçlarını karşılayacak bir bütçe sistemi oluşturulmalı, bütün okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır.”
“ANGARYA ÇALIŞMAYA SON VERİLMELİ”
Kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması uygulamasına son verilmeli, özel okullara aktarılan kaynaklar, destek ve teşvikler devlet okulları için harcanmalıdır. Ek ödemelerin tamamı temel ücrete ve emekliliğe yansıtılmalı, ek ders saat ücreti hesaplanırken bir öğretmenin aylık maaş tutarı esas alınmalı ve bu ücret gelir vergisinden muaf tutulmalıdır. Eğitim-öğretime hazırlık ödeneğinin, ayrımsız bütün eğitim ve bilim emekçilerine bir maaş tutarında ve yılda iki kez ödenmesi sağlanmalıdır. Sözleşmeli/ücretli öğretmenlik gibi her türlü güvencesiz istihdam uygulamasına, esnek, kuralsız ve angarya çalışmaya son verilmeli, sözleşmeli öğretmenlerin tamamı kadroya geçirilmelidir. 2023 yılında aile ve çocuk yardımı başta olmak üzere, sosyal yardımlar sembolik olarak belirlenmekten çıkarılmalı, sosyal yardımlara günün koşullarına uygun ve ihtiyaç kadar artış yapılmalıdır. Öğretmen, akademik personel, memur ve yardımcı hizmetli açıkları kadrolu istihdam yoluyla kapatılmalıdır. Eğitimde dinselleşmeyi hedefleyen dini vakıf ve cemaatlerle yapılan ya da yapılacak olan her türlü ortak proje ve protokoller derhal iptal edilmelidir.”
Haber Merkezi