ATSO’nun Ocak ayı meclis toplantısına NACE sistemi, seçim ve tartışmalar damgasını vurdu. Başkan Budak, şikayet kültürünün Antalyalı işadamlarına yakışmadığını söyledi. Budak, “Bana zarar verin ama kuruma zarar vermeyin” uyarısında bulundu.
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO)’nun dün gerçekleştirilen 2009-2013 döneminin son toplantısı olan Ocak ayı meclis toplantısı ilginç diyalogların yaşanmasına neden oldu. ATSO Meclis üyeleri ile basın mensuplarının yoğun ilgi gösterdiği meclis toplantısında, meslek gruplarının belirlendiği NACE kotlamaları, Meclis Başkanı Ali Rıza Akıncı, ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Osman Budak ve meclis üyeleri arasında tartışmalara neden oldu. Meclis Başkanı Ali Rıza Akıncı, meclis üyelerine NACE kotlamaları hakkında bilgi verirken, ATSO Başkanı Çetin Osman Budak’a da yüklendi. NACE uygulamasının Türkiye’nin menfaatine olduğunu ancak uygulamalar konusunda sorunlar yaşandığına dikkat çeken Akıncı, “Aynı sektörü temsil eden meslek grupları aynı grupta yer almıyor. Aynı işi yapanların aynı grupta yer alması gerekirken, doğru gruplandırma yapılmadığı için bazı gruplarda yeterince üye sayısına ulaşılamamıştır” dedi.
“UYGULAMA ADALETLİ DEĞİL”
NACE kotlamalarından 15 Ocak’ta haberdar olduğunu, ancak ATSO seçimlerinin 9 Şubat’ta yapılacağını söyleyen Akıncı, seçime çok az bir süre kalması nedeniyle çalışma yapılamayacağına dikkat çekti. Gurubunun değiştirilmesine tepki gösteren ve yapılan uygulamanın adaletli olmadığını savunan Akıncı, “NACE sistemi tam olarak bilinmiyor. Ben de 15 Ocak’ta grubumu öğrendim. 20 yıldır ticaret odasındayım ve NACE kodlamasının sakıncası yok, ülkenin menfaatine. Fakat meslek gruplarının altının doldurulmasında sakıncalar var. Ben 6. grupta olduğumu 15 Ocak’ta öğrendim. Bitkisel üretimin dağıtıldığı 2 grup var. Bunlar çok mu farklı işler yapıyor da iki gruba ayrılmışlar. 01 grubu kendi içerisinde nasıl dağıtılır. Sebze fidesi ile çiçek fidesi yetiştiren aynı NACE kodunun altında olmalı, bizi neden ayırıyorsunuz. Haldeki tüccarlar da gümrük müşavirliği de bizim grubun içinde, 775 kişilik bir grup oluşturulmuş. Benim meslektaşlarım diğer grupta yer aldı. 775 kişilik grup aynı sorunları yaşayan insanlar değil, grup değil ortaya karışık bir şey hazırlanmış” dedi.
“FATMAGÜL’ÜN SUÇU NE?” ESPRİSİ
Bazı meclis üyelerinin 15 Ocak’tan önce gruplarını öğrendiklerine değinen Akıncı, “Seçimler 1 Şubat ile 31 Mart tarihleri arasında yapılabilecekken neden 9 Şubat’ta yapılıyor. Bunu da anlamak mümkün değil. Emlak sektöründe yer alan Meclis Üyesi Halil Ersoy 15 Ocak’tan önce emlak sektörü yerine bilgisayar sektöründe olduğunu öğrenmiş” derken, Ersoy’a “Biz listeleri 15 Ocak’ta öğrenirken siz nasıl 11 Ocak’ta öğrendiniz diye sordu. Soruyu bir dizinin isminden örnek vererek yanıtlayan Ersoy, “Gurubumu ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Osman Çetin Budak’tan öğrendim. Ancak gruplandırma konusunda ben de mağdurum. Emlak sektörünü var eden kişiyim, bu sektörün gelişmesi için mücadele ediyorum. Bilgisayar sistemi grubunda nasıl yer aldığımı bilmiyorum. Ama bir espri ile mağduriyetimi belirteyim. Fatmagül’ün suçu ne gibi olacak ama benim suçum ne? Listeler askıya çıktı. Ben bugün gidip itirazda bulunacağım” diye sordu.
NACE’YE KARPUZ BENZETMESİ
“Halcilerin içinde benim temsil edilmem mümkün değil” diyerek sözlerini sürdüren Akıncı şöyle konuştu: “Bu kişilerin tarımsal üretim ile ilgisi yok ki. Bu NACE sisteminin hangi kuralına göre yapılmış açıklayabilen yok. NACE bizi karpuz gibi ikiye böldü. Bizim grubun dışında başka ortadan ikiye bölünen grup yok. Bu organize bir olay, ben bunda kasıt arıyorum. Bir işin hukuki olup olmadığı önemli, bu yapılan kanuni olabilir ama hukuki değil. Hukuk bir gün herkese lazım olacak. Ankara’nın bunu düzenlemeye hakkı yok, meslek odaları neden var o zaman. Olacak şey değil” dedi.
AYAKKABICILARDAN TEPKİ
Tekstilciler grubuna verilmelerine sitem eden Meclis Üyesi Osman Doğaner de, ayakkabıcılar grubunun yeterli üye sayısına ulaşamadığı için yok olacağını belirterek, “Ayakkabıcı sektörü perdeciler, mefruşatçılar grubuna dahil edilmiş. Deri ve çantacılar gurubu dururken bizim perdeci, mefruşatçılar grubuna girmemize bir anlam veremiyoruz. Ayakkabıcıların bu grupla bir bağlantısı yok” diyerek bu hatanın düzeltilmesini talep etti.
“TOBB NACE KODU VERMEDİ”
Tüm tepkilerin ardından konuşan ATSO Başkanı Budak ise, meslek gruplarını daha önce kendi kurumlarının belirlediğini, ancak yeni uygulamada NACE kotlamasıyla belirlendiğini söyledi. NACE kotlamasına göre meslek gruplarının ulusal ve uluslararası standartlara uygun hale getirildiğini ifade eden Budak, “Bu çalışma 2011 yılından bu yana devam ediyor. Grupları Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği değil, firmalar kendileri belirledi. Bir grubun oluşturulması için meslek grubunun en az 150 üyeden oluşması gerekiyor. Bu sayının altında kalan sektörler ise kendilerine daha yakın bir gruba dahil ediliyor. TOBB tarafından kimseye NACE kodu verilmemiştir, işletmeler faaliyet alanlarını kendileri beyan etmişlerdir. Bir NACE kodu aldıysanız bunu siz aldınız. Birden fazla alanda faaliyet gösteren firmanın en fazla ciro yaptığı şirketi baz alınarak NACE kotlaması verildi” dedi.
“BANA ZARAR VERİN AMA KURUMA ZARAR VERMEYİN”
NACE kotları ile ilgili olarak itiraz süresi olduğuna dikkat çeken Budak, “18 bin itiraz gitti ülke çapında.15 bin itiraz haklı bulunarak meslek grupları yeniden belirlendi. Antalya’dan da birçok itiraz yapıldı. Listeler askıya çıktı. İtiraz da bulunabilirsiniz” dedi. Meclis toplantısında Akıncı’nın kasım ayında kendi komitesinde aldığı kararları meclis üyelerine okuyarak hatırlatan Budak, “Eğer konu seçim ise çıkar grup kurarsınız. Küçük grupta kolay oy alınacaksa kurulsun, ama derdimiz seçim değil hizmet olmalı. Akıncı alakasız bir gruba gitmedi. Bir işte adaletli olunmalı. Meclis başkanının sıkıntısı var ise gelir yönetime anlatır, 4 yıldır 4 defa bile bize gelmedi. Buradan hiç kimsenin kartvizit elde etmeye ihtiyacı yok, şikayet kültürü Antalya’daki işadamlarına yakışmıyor. 50 yaşlarına geldik, böyle bir seçimin içinde ben yokum. Ben hizmet için varım. Neden 2 yıldır konuşulmadı da şimdi konuşuluyor. 130 yıllık kurumu yıpratıyorsunuz. Bu odaya en ufak söz söylense benim yüreğime iniyor. Bana zarar verin ama kuruma zarar vermeyin. Seçimlerde birkaç oy fazla alabilmek için yapılanlar doğru değil. Finale yaklaşıldıkça, seçim yaklaştıkça olmaması gereken konuşmalar yapılıyor. Seçimlerin 9 Şubat’ta yapılmasına ilişkin kararı da yönetim kurulu aldı” dedi
“YETER Kİ ORTAMI GERMEYELİM”
İşadamlarının daima örnek olması gerektiğini ve sorunları diyalogla aşması gerektiğini de belirten Budak, “4 yıl boyunca hiç kimseyle kavga etmedim. Daima Antalya için projeler ürettik. Akdeniz insanıyım, kendi itibarımı odanın önüne koymadım, arkasına koydum. Seçimlere gidiyoruz. Türkiye’ye örnek olması lazım, yeter ki ortamı germeyelim" diye konuştu. Akıncı ise, şikayet kültürü ile demokrasi kültürünün birbirine karıştırılmaması gerektiğini savundu. Budak meclisteki son konuşmasında mesai arkadaşlarını da teşekkür etmeyi unutmadı.
“KAŞ YAPALIM DERKEN GÖZ ÇIKARILMAMALIDIR”
Daha sonra Antalya’ya yönelik konuşmasını sürdüren Budak, “Bugünlerin en önemli konusu birçok işletmenin, tarım üreticisi ve turizmcinin aşırı yağış ve fırtına nedeniyle zarar görmesidir. Zarar gören herkese geçmiş olsun dileklerimizi sunuyorum. En büyük zarar tarımda meydana gelmiştir. Başta tarım kesimi olmak üzere zarar gören üreticiye ve esnafa mutlaka destek olunmalıdır. Hem zararlara karşı maddi destek, hem de kredi ve vergi borçlarının ertelenmesi gibi önlemlerin alınacağını temenni ediyorum. Tarım sektörü zaten çok sıkıntılı bir dönemden çıkmaktadır, bir de bu afetler ve kötü hava koşulları nedeniyle iyice zarar etmiştir. Afetlerden korunma için önlem alınması ve tarım sigortası yaptırılması da her zaman vurguladığımız bir konudur. Doğal afeti önlemek mümkün değil elbet, ama önemli olan herkesin gerekli önlemi almasıdır. Küresel ısınma ve iklim değişiklikleri artık şiddetli yağışların daha sık olmasına yol açacaktır. Bu nedenle artık daha ciddi önlemler alınması zorunludur. Dere yataklarının ıslahı, dere yataklarına sera, bina yapılmaması, yatırım yapanın bu riskleri dikkate alarak yatırım yapması gerekiyor. Seraların altyapısının iyileşmesi de önemli bir husustur. Diğer taraftan aşırı yağışlarda kentin altyapısı da yetersiz. Bazı caddelerde drenaj hattı yok. Bazı yerlerde su giderleri göstermelik, yağmur suyunun caddenin tam ortasında biriktiği sayısız cadde var. Artık bu tür yağmurlar istisna değildir, olmayacaktır. O nedenle gelişigüzel asfaltlanmış bütün yolların gözden geçirilmesi gereklidir. Bir böyle doğal afetler var, bir de ekonomide yaşadığımız küçük afetler var. Neyse ki, afetlerden sonra güneşli günler de oluyor. Sevgili arkadaşlar ekonomide iki küçük afet söz konusu, birisi geçen ay geldi, diğeri ise gündemde. Birisi inşaat sektörüne gelen KDV’dir. Konutta 15 metrekare üstü de olsa yüzde 18 KDV doğru bir karar değildir. Türkiye’de artık 150 metrekare üstü lüks sayılamaz. Bu vergi bile bile lades demektir. Çünkü inşaat sektörünün şartları ortadadır. Biz konut ve inşaat öncülüğünde canlanma beklerken bu tür kararlarla karşılaşıyoruz. Bunun dışında yeni bir konu iş güvencesi konusunda yeni yükümlülükler getirilmesidir. Bugüne kadar birçok zorunlulukta 50 işçi mecburiyeti vardı, Bu nedenle birçok işletme ya çalışan sayısını 50’nin altında bırakmıştır ya da başka işletme kurulmuş, böylece bu yüklerden kurtulmaya çalışmıştır. Yani bu zorlamalardan kimse bir şey kazanmamıştır. Şimdi de iş güvencesi elbette çok önemlidir, ama kaş yapalım derken göz çıkarılmamalıdır. Her işletme işçisinin, çalışanının, halkın sağlığına, güvenliğine azami dikkati göstermek zorundadır. Ama bu bilinçle, denetimle yapılmalıdır ve özellikle de gerçekten risk taşıyan işlerde olmalıdır. Aksi halde her işletme her ay göstermelik imzalara para ödemek zorunda kalmamalıdır” dedi. .
ŞİRKET VE KONGRE MERKEZİ ÇAĞRISI
Şirket kurulması yönünde de çağrıda bulunan Budak, “Antalya’da ise başlangıçta söylediğim gibi son dönemde kötü hava koşullarının zararı en önemli konu. Tarımda fiyatlar bir miktar arttı, ama Aralık ayı ortalaması ancak geçen yılı yakaladı. Buna karşılık üretim azaldı. Turizmde Aralık ayında yine 100 bin rakamına düştük. Temmuz-Aralık 1 milyon 700 bine çıkıyoruz. Kasım’dan Mart’a kadar ise 100 bine düşüyoruz. Geçtiğimiz haftalarda yerli ve yabancı çok sayıda futbol takımı Antalya’da kamp yaptı. Ama maalesef stadyum ve organizasyon eksikliği nedeniyle özellikle yabancı takımların burada olmalarını değerlendiremiyoruz. Bu nedenle Antalya’nın turizmi çeşitlendirecek, kış aylarında canlanma yaratacak yatırımlara, tesislere ihtiyacı her geçen gün artıyor. Gelecek yıl Dünya Kongreler Birliği Genel Kurulu yapılacak, bu nedenle bir öneri getirdim, dedim ki, kongre merkezi için güç birliği yapalım. Valilik, bütün belediyeler ve bizler birleşelim, gerekirse bir şirket kuralım ve kongre merkezi projesini başlatalım. Birlikte olursak Bakanlıktan da destek alırız. En azından dünya çapında bir proje hazırlar ve bu projeyi pazarlarız. Ama maalesef Antalya gündeminde bu konular yeterince tartışılmıyor” dedi.
AVM TEPKİSİ
“Geçtiğimiz haftalarda Antalya gündeminde sürekli olarak AVM imar izni konusu vardı” diyen Budak sözlerini şöyle sürdürdü: “Herkes bu konuyu yazdı, söyledi, ama değişen şey yok. Ben artık bu konuda tekrar konuşmayacağım. Şu kadarını söyleyeyim. Gelecek yıl yerel seçimler öncesinde Antalya özel sektörü ve esnafı, siyasi partilere bu konuyu en iyi şekilde hatırlatmalıdır. ATSO AVM’lere karşı değil, yapılış şekline karşı. Kent planı yok, imar planı ve tadilatı var. Şehrin içindeki konut alanları ticari alana dönüştürüyor ve o bölgenin altyapısı hiç düşünülmüyor. Biz tabi ki buna karşı çıkacağız. Örneğin Odamız gelen adaylardan ve partilerden ticari alan planlaması konusunda imzalı taahhüt almalıdır. Eğer bu yapılırsa pek çok şey netleşecek ve değişecektir. Son olarak bir gündem konusuna daha değinmek istiyorum. Basınımızda gündeme gelen bir konu da Kent Konseyimizin Akdeniz heykelinin getirilmesi önerisidir. Bilindiği gibi, Odamız bu konuda 5 yıl önce ciddi çalışma yapmıştır, Sayın Rahmi Koç ile yazışılmıştır ve Sayın Koç konuyla bizzat ilgilenmiştir. Ama o zaman imkanımız yetmediği için bu projeyi gerçekleştiremedik. Bugün halen konuştuğumuz bir konudur ve gerçekten Antalya’ya Akdeniz heykelinin yakışacağını hep söylüyoruz. Ama bizim üzerinde durduğumuz bir başka husus bulunmaktadır. Arama Konferansımızda söylendiği şekilde aslında bir sembol yarışması yapmamız gerekiyor. Bu sembol yarışmasını Antalya’nın bütün kurumlarıyla birlikte ciddi bir ödül koyarak yarışma yapabiliriz. Hatta herkesin 1 lirayla katılacağı bir bağış kampanyası düzenlenebilir ki, sembol halkın malı olsun. Yarışmada en iyi birkaç eser için de halkoylaması yapılabilir. Böylece Antalya özgün bir eser ve sembol kazanmış olur. EXPO takviminde bu konunun ele alınması yararlı olacaktır” dedi. (Esin KÜMBETLİOĞLU)