Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem 11 ilde büyük bir yıkıma neden oldu. Deprem bölgesinden Antalya'ya yaklaşık 160 bin afetzede geldi. Afetzedeler; otel, kamu misafirhane, lojman ve Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) yurtlarına yerleştirildi. Tüm ihtiyaçları Antalya Valiliği koordinasyonundaki yetkililer tarafından karşılanan depremzedeler, yaşadıkları günleri bir nebze de olsa unutmaya çalışıyor. Akdeniz Üniversitesi yerleşkesi içindeki Muratpaşa Öğrenci Yurdu da yüzlerce depremzedeye ev sahipliği yapıyor. Yurt otoparkı ise depremin vurduğu 11 ilin plakalarının olduğu araçlarla doldu. Günlerinin çoğunluğunu yurt bahçesinde geçiren depremzedelerden bazıları ise yerleşke içinde ailecek zaman geçiriyor.
Adıyaman'dan eşiyle gelen 2 çocuk annesi ev hanımı Gülbahar Yılmaz da, yurt önünde güneşli havada çocuklarıyla vakit geçiriyor. Yılmaz'ın depremde kendi evi hasar görürken, 100 metre uzağındaki ailesinin 3 katlı evi yıkıldı. O enkazda Yılmaz'ın kardeşleri Abuzer Küçük, Yusuf Küçük ve Güler Küçük ile anne Zeliha Küçük hayatını kaybetti. Depremde annesi ve 3 kardeşini toprağa veren Yılmaz'ın tek tesellisi ise 2 çocuğu ve eşinin yanında olması. Ağlamaktan artık gözyaşlarının gelmediğini dile getiren acılı anne, korkudan bir an olsun çocuklarını yanından ayırmıyor.
"IŞIKTAN SONRA ÇIĞLIKLAR GELMEYE BAŞLADI"
Yaşadıklarını üzüntüyle anlatan Gülbahar Yılmaz, deprem anında hemen uyandığını eşi ve çocuklarıyla kendilerini dışarı attıklarını söyledi. Dışarıda kar yağdığını ve çok soğuk bir hava olduğunu hatırlatan Yılmaz, "Ayakta zor duruyorduk, düştük kalktık sürekli. Var gücümüzle kendimizi dışarı attık. Bahçede bir asma ağacı vardı, ona tutunduk, depremin bitmesini bekledik. Deprem durduğu an Adıyaman'da mor bir ışık gökyüzünü kapladı, o ışıktan sonra bir ses geldi ve ardından çığlıklar yükselmeye başladı. Sonra arabamıza bindik ama ayaz ve karanlık vardı. İkinci depreme ağabeyimin kurduğu tütün çadırında yakalandık. Hepimiz ellerimizi havaya kaldırıp dua etmeye başladık. O da geçti. Sürekli artçılar vardı" dedi.
“ GÖZ PINARLARIM KURUDU”
Kendi evinin 100 metre ilerisindeki ailesinin 3 katlı evinin yıkıldığını anlatan Yılmaz, "Annem, iki ağabeyim, kız kardeşim enkaz altında kaldı. Evin etrafında isimleriyle seslendim ama ses gelmedi. Akrabaların yardımıyla bir kepçe geldi, ailemin yattıkları yeri gösterdim. Kıyamam, ağabeyim ranzanın üstünde yatıyordu, kolon üstüne devrilmişti. Annem, kardeşime sarılmış bir şekildeydi. Kıyamam onlara, cenazelerini güçlükle çıkardık. Artık gözümden yaş gelmiyor, ağlayamıyorum. Ailemi battaniyeye sarılı şekilde defnettik. Sonra kardeşlerim aileleriyle farklı illere dağıldı, biz de Antalya'ya geldik. Artık orada duramadık. Burada yerleştiğimiz yurdun 3. katında kalıyoruz. İlk gün deprem olur diye hiç uyuyamadık. Sonra yavaş yavaş içimiz rahatlayınca uyuyabildik. Yurttaki kreşe çocuğumu götürdüm, korktum. 1 saat geçmedi, gittim aldım oğlumu. Yine deprem olur diye dayanamadım. Çocuklarımı sürekli yanımda tutmak istiyorum. 3 kardeşimi, annemi zaten kaybettim. Daha fazla acıya dayanamam" diye konuştu.
“ ENKAZ GÖRMEYE DAYANAMIYORUZ”
Enkaz görmeye dayanamadığının altını çizen Yılmaz, "Geri gitmek mecburiyetindeyiz, burada yapamıyoruz. Çocuklarım hasta, bronşit, buhar makinesi gerekli. Kıyafet, yiyecek getiriliyor ama bize ilaç, buhar makinesi lazım. Sürekli öksürüyorlar. Kızım okula gitti ama ben çok tedirgin oldum. Bir gün gönderdim, kızım ateşlendi ardından göndermedim. Yanımızdan ayrılmasını istemedim" ifadelerine yer verdi. (İHA)