Antalya Kadın Platformu adına basın açıklamasını okuyan Simay Pertev, “Bizler, erkek egemen sistemin yapmak istediklerini geçmişten yaşadıklarımızdan biliyoruz, bunun için ne sizin dayattığınız kirli düzene ne de makbul kadın tanımınıza itaat ederiz. İktidarın nefret söylerimleri, yargının erkek aklı esas alması biz kadınları ve LGBTİ+ ları hedef almakta ve her an bir ölüm, tecavüz, tutuklama ya da gözaltılar ile karşı karşıya bırakmaktadır. İstanbul Sözleşmesinden çıkılması, 6284'ün etkin uygulanmaması, anayasa ve medeni kanun tartışmalarının gündeme getirilmesi ve tüm kararların tek adamın dilinin ucunda olması ülkeyi demokrasiden, özgürlükten ve güvenilir bir yer olmaktan her geçen gün daha da uzaklaştırıyor. Kadınları koruyacak politikalar oluşturulması gerekirken " kadının beyanı esas alınarak, şiddet faili erkeklere verilen uzaklaştırma kararlarının aileleleri parçaladığı ve eşcinsel evlilikleri yasal teminata alarak Türk aile yapısını bozduğu" gerekçesiyle, kadınların yaşam güvencesi olan İstanbul Sözleşmesinden bir gecede çekilme kararı alındı. Kadın mücadelesi var olduğu sürece İstanbul Sözleşmesi bizim, İstanbul Sözleşmesi yaşatır demekten vazgeçmeyeceğiz. Biz kadınlar erkek adalet değil gerçek adalet istiyoruz” dedi.
“KADINLAR SÖMÜRÜLÜYOR”
Simay Pertev, “Faşist iktidarlarla yönetilen tüm ülkelerdeki kazanılmış haklara yönelik saldırılar kadınlar üzerindeki beden politikaları Türkiye ile çok fazla benzerlik göstermektedir. Türkiye'de diyanetle meşrulaştırılan kadın düşmanlığı bizlere göstermekteki faşizmin kadın düşmanlığı dinci gericilikten beslenmektedir. Çocuk istismarlarına karşı sessiz kalan diyanet sistematik olarak kadın bedeni üzerinden erkekliği yeniden üretmektedir. Kadınların yaşamlarına karşı yapılan müdahaleyi asla kabul etmiyoruz. Ücretli emek alanına baktığımızda ise ya kadınlar üzerlerine yıkılan bakım emeği yüzünden ücretli emek alanına hiç dahil olamıyor ya da evdeki sorumlulukları öncelikli görüldüğünden güvencesiz kısmi zamanlı işlerde, ev eksenli işlerde katbekat sömürüye uğruyor. Toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklı hasta ve yaşlı bakımı, çocuk bakımı ve temizlik gibi toplumsal yeniden üretim işleri kadınlarla özdeşleştirilip değersiz görülmesinden bu işlere biçilen ücretler düşük, güvencesiz oluyor ve bu alanlarda kadınların ücretli emeği de sömürülüyor” diye konuştu.
“SERMAYEYE DEĞİL EMEKÇİYE BÜTÇE”
Simay Pertev, “Ülke tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini yaşıyoruz. Neoliberal ekonomi politikalarının sonuna geliyoruz. Gidişat bizlere gösteriyor ki 21 yıllık AKP iktidarı halkı yoksulluğa, açlığa mahkum etmiştir. Hayat pahalılığı karşısında her geçen gün ezilen biz kadınlar krizin faturasını ödemekten yorulduk. Yoksulluk bu denli derinleşmişken çocukların bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek hakkını okullardan kaldırdınız. Kadınlar zaten gittikçe daha fazla yoksullaşmışken, açlık sınırında yaşamak zorunda kalırken deprem bu durumu iyice gün yüzüne çıkardı. Yüz binlerce insanın göçük altında kurtarılmayı beklediği saatler-günler boyunca "Devlet nerede? “sorusunu soran insanlar halkın kendi dayanışması ile bu felaketi aşmaya çalıştı. Buradan tekrar soruyoruz ödediğimiz deprem vergileri nerede? Böylesi bir felakette halka çadır satanlar, sermayeye rant sağlamak için hayatlarımızı hiçe sayanlar bizi ya selde ya da depremde öldürüyor. Hayatlarımıza, kazanılmış haklarımıza, bizleri yoksulluğa sefalete mahkum edenlere, bizleri evlere mahkum etmeye çalışanlara ve erkek devlet şiddetine karşı tüm isyanımızla bu 25 Kasım'da da alanlarda olacağız. Kadının isminden dahi rahatsız olup, kadın kelimesini bakanlıktan kaldıranlara karşı tüm öfkemizle meydanları dolduracağız” dedi.
“ADALETİ SAĞLAYACAĞIZ”
Lokalde yapılan açıklamanın ardından PTT’de kadınlara kart atan Antalya Kadın Platformu üyeleri adına açıklama yapan Tuğçe Duru, “21’inci yüzyılda tecride dayalı infaz rejimi ‘Sivil ölüm’ olarak evrensel hukuk literatüründe yerini almıştır. Sivil ölüm mekanları olan hapishaneler sağlıksızlığı üretirken, hasta- yaşlı tutuklu ve hükümlülere yönelik yıllara yayılan işkence sonucunda son nefesinde fiili idamın gerçekleştirildiği bir uygulama olduğunu veriler net bir şekilde ortaya koymaktadır. Biz Antalya Kadın Platformu olarak, tutsak kadınlara, tutuklu ve hükümlülere karşı sorumluluğunu yerine getirmek üzere hak, hukuk ve adalet savunucusu kurumların, baroların, siyasi partilerin, kadın hareketlerinin, fiilen hayata geçirilen bu idam uygulamalarına karşı acilen tahliye edilmeleri için insani, vicdani, ahlaki, hukuki sorumluluklarını yerine getirerek yarın çok geç olmadan harekete geçmelerini bekliyoruz. Kadınların hayatın her alanında yaşadıkları eşitsizlik yargılama ve tutukluluk sürecinde de hâkim olmaya devam ediyor. 25 Kasım’a giderken Antalya Kadın Platformu olarak adil yargılama ve tutukluluk için mücadele edeceğimizi vurgulayarak bir kere daha söylüyoruz. Sesimizin her zamankinden daha güçlü daha gür çıkması için 25 Kasım Cumartesi günü yapacağımız yürüyüşe de buradan açık çağrıda bulunuyoruz. Hayatın her alanında bizi baskılayan ve sömüren uygulamalara ve yasalara karşı mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Adaleti sağlayacağız! Yaşasın kadınlar! Yaşasın kadın dayanışması” dedi.