Kaş açıklarında 9 Ağustos 2024 Cuma günü saat 10.38’de 4,1, 11.51’de ise 4,2 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. Akdeniz’in peş peşe sallanması sonrası Antalya’da deprem paniği arttı. Can ve mal kaybının yaşanmadığı depremler kentte büyük panik yaratırken JMO Antalya Şube Başkanı Mustafa Karancı, Akdeniz Gerçek’e yaşanan depremleri ve bundan sonraki süreci değerlendirdi. JMO Antalya Şube Başkanı Mustafa Karancı, Antalya’nın depreme hazırlık konusunda ciddi eksiklikler barındırdığını vurguladı. Karancı, “Acılarla dolu yakın tarihimize rağmen, deprem gerçeğinden uzak bir yaşam sürüyoruz” diyerek kamuoyunu önemli uyarılarda bulundu. Karancı, Kaş’ta yaşanan peş peşe iki deprem sonrası ortaya çıkan korkunun asıl sebebinin hazırlıksızlık olduğuna dikkat çekti. "Vatandaşlarımız korkuyor çünkü binalarının ne kadar güvenli olduğunu bilmiyorlar. Ayrıca, bu binaların inşa edildiği zeminin özelliklerini ve deprem anında nasıl davranacağını da yeterince bilmiyorlar" diye konuştu.

“UYARILAR DİKKATE ALINMALI”

Karancı, zemin etüdü ve yerinde denetiminde önemine de değinerek, "Bir binanın güvenliği sadece inşaat kalitesiyle değil, aynı zamanda zemin sınıfı ile de doğrudan ilgilidir. İnşaat öncesi zemin etütlerinin mevzuata uygun olarak yapılması ve yerinde denetimi, deprem riskinin minimize edilmesi açısından kritik öneme sahiptir. Maalesef, yerel idareler ve yapı denetimler tarafından yerinde denetim yapılmadığı için vatandaşlarımız haklı olarak endişe içinde. Jeolojik verilerin yeterince dikkate alınmadığı her durumda, depremin yıkıcı etkileri kaçınılmaz olur. Bu yüzden, hem bireysel hem de toplumsal olarak daha bilinçli ve hazırlıklı olmalıyız” dedi. Başkan Mustafa Karancı, AFAD verilerine göre, Antalya Kaş açıklarında 10.38’de 4.1 büyüklüğünde, 11.51’de ise 4.2 büyüklüğünde iki depremin meydana geldiğini belirtti. Karancı, depremlerin gerçekleştiği bölgenin önemli tektonik yapılar barındırdığına dikkat çekerek, "Bu depremler, Hellenik-Kıbrıs tektonik yayı boyunca meydana gelmiştir. Afrika plakası, Anadolu Levhası'nın altına doğru dalmakta ve bu hareketlilik, bölgedeki depremlerin muhtemel kaynağını oluşturmaktadır. Ayrıca Kekova ve Kale fayları da bölgenin tektonik hareketliliğinde kritik rol oynamaktadır. Fethiye Burdur Fay Zonu ise 300 kilometre uzunluğunda olup, geçmişte 6 ve üzeri büyüklükte depremler üretmiş bir fay zonudur. Bu fayın yeniden harekete geçmesi, bölgede ciddi yıkımlara yol açabilir, uyarılar dikkate alınmalıdır" dedi.

GEÇMİŞTE YIKTI YİNE YIKAR

Karancı, depremlerin doğanın kaçınılmaz bir gerçeği olduğunu vurgulayarak, jeolojide temel bir kural olan “Günümüz geçmişin aynasıdır” ilkesine işaret etti. James Hutton tarafından 1795 yılında önerilen bu ilke, geçmişte yaşanan jeolojik olayların gelecekte de yaşanacağına dikkat çekmektedir. Karancı, "Antalya’nın Kaş ilçesindeki antik kentlere baktığımızda, deniz seviyesinin altına inmiş yapılar ve yıkılmış antik kalıntılar görmekteyiz. Bu antik kentler, bu bölgedeki depremlerin benzerlerinin günümüzde de olabileceğini, geçmişte yapıları yıktığı gibi, gerekli önlemler alınmazsa günümüzde de yıkabileceğini en yüksek perdeden haykırmaktadır. Kaş’ta meydana gelen depremler, bölgede son yıllarda hızla artan kaçak ve denetimsiz yapılaşmanın oluşturduğu büyük tehlikeyi bir kez daha gözler önüne serdi. Özellikle, jeolojik açıdan hassas alanlar olan heyelan bölgelerinde yer alan ve mühendislik hizmeti almadan inşa edilen kaçak yapılar, ciddi riskler taşımaktadır. Kaş bölgesi, aktif fay hatlarının yanı sıra, zayıf ve kaygan zeminler, eğimli arazilerin olduğu bölgeler jeolojik açıdan riskli bölgelerdir. Bu tür alanlarda yapılan denetimsiz ve plansız yapılaşma, depremin yıkıcı etkilerini artırarak, can ve mal kaybı riskini ciddi şekilde yükseltmektedir” diye konuştu.

Antalya'da Sağanak Yolları Felç Etti! Araçlar Mahsur Kaldı Antalya'da Sağanak Yolları Felç Etti! Araçlar Mahsur Kaldı

“DENETİMDEN KAÇANLAR DEPREMDEN KAÇAMAZ”

Karancı, bu durumun yerel idareler ve ilgili kurumlar tarafından acilen ele alınması gerektiğini vurguladı. “Bu yapıların büyük bir kısmı, zemin etüdü yapılmadan, yapı güvenliği sağlanmadan inşa edilmiştir. Zemin özelliklerine uygun temel sistemlerinin kullanılmaması, bu tür yapıların deprem dalgalarına karşı dayanıksız hale gelmesine neden olmaktadır. Özellikle, eğimli arazilerde inşa edilen kaçak yapılar, heyelan riski taşıyan bölgelerde büyük bir tehlike arz etmektedir. Heyelan bölgelerinde yapılan yapılar, sadece deprem anında değil, yoğun yağışlar sonrasında da büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Kaçak yapıların çoğu, zemin stabilitesinin yeterince incelenmediği alanlarda inşa edilmiş olup, bu da olası bir depremde yapıların büyük ölçüde zarar görmesi anlamına gelir” dedi.

DEPREM SONRASI DEĞİL ÖNCESİ ÖNLEM ALINMALI

Karancı, “Mevzuat ve idarelerin denetimlerinden kaçmayı başaran bu yapıların, depremden kaçmaları mümkün değildir. Bu tür yapıların bir an önce tespit edilip gerekli önlemlerin alınması hayati önem taşımaktadır. Deprem sonrası yapılacak tespitler ve alınacak önlemler değil, öncesinde yapılacak bilinçli ve bilimsel çalışmalar can kayıplarını önleyecektir. Jeolojik risklerin göz ardı edilmesi, gelecekte büyük felaketlere davetiye çıkarmak anlamına gelir” ifadelerini kullanarak yetkilileri acil harekete geçmeye çağırdı.

Muhabir: Arda KIR