Akdeniz Serbest Mimarlar Derneği (Akdeniz SMD) tarafından Hotel Su’da, ‘Antalya Müzesi’ni Yeniden Düşünmek’ konulu panel düzenlendi. Panelde, kentin hafızası konumundaki müze mücevher kutusuna benzetilerek, müzenin yenilenmesi veya korunması noktasındaki kararların ortak akılla alınması ve asla yıkılmaması gerektiğine dikkat çekildi. Müzesinin onarımı ve geleceğe adaptasyonu için bir yarışma açılabileceğine vurgu yapıldı.
Panele, Antalya Arkeoloji Müzesi’nin yıkılması durumunda ortaya çıkabilecek bellek sorunları, müzenin yıkılmadan yeniden işlevlendirilme potansiyeli ve yerine yapılabilecek yeni tasarımın şehir kimliği, toplumsal hafıza, modern mimari değerler ve kentleşme üzerindeki etkilerini çok yönlü biçimde tartışmayı amaçladığına dikkat çekildi. Panelde ayrıca, müzenin gelecekteki işlevsel ve kültürel gereksinimlerinin belirlenmesi, turizm ve şehir planlaması açısından beklentilerin ortaya konmasının hedeflendiği bildirildi.
Panelin açılışında konuşan Akdeniz SMD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Olgu Ceylan, derneğin Türkiye’de mimarlığa ait gündemi belirlemek, sorunları ön plana çıkarmak için kurulduklarını kaydetti.
"Eskiyi Yıkmak Çok Kolay"
1987 yılında derneği kuranların, ustaların hem kentlere hem de mesleğe büyük katkılar verdiğini dile getiren Ceylan, “Bu mirastan faydalanarak mimarlık ve kent konularında etik ve ahlaki değerler çerçevesinde katkı vermek istiyoruz. Yaptığımız yapıların kente kimlik kazandırmasını ve daha sağlıklı daha verimli, sürdürülebilir, çağdaş mekanlar oluşturmasını istiyoruz. Yapıları tasarlarken bazen oldukça zorlu süreçlerle karşılaşıyoruz. Eski ve nitelikli kentin içerisinde yeni tasarımlar yapmamız bekleniyor. Bizlerde eski ve nitelikli yapıların tarihi kent merkezlerinin hafızalara kazınmış dokularını, mutlaka korunarak yeni yapıların tasarlanması gerektiğini düşünüyoruz. Eskiyi yıkmanın çok kolay olduğunu biliyoruz ancak hafızalardan silinmesinin sıkıntılarını da görüyoruz. Bu yüzden başımıza gelen deprem gibi risk faktörlerinin önüne geçebilirsek, olabildiğince tarihi koruyarak kentin genişlemesi sağlayabiliriz” diye konuştu.
Antalya Müzesi’nin yıkılması ve yenilenmesiyle ilgili konu gündeme geldiğinde mevcut müzenin korunabileceğini bu şekilde gelişebileceği yönünde açıklamalar yaptıklarını bildirdi.
"Ortak Akılla Karar Alınmalıdır"
Bir çok meslektaşın, akademisyenlerin korunarak yenilenmesi hususunda kendilerini destekler nitelikte açıklamalar yaptıklarını aktaran Ceylan, “Amacımız Antalya Müzesi’nin yıkılması, yenilenmesi gibi konuların mutlaka mesleğinde uzman ve yetkin kişilerle tartışılmasıdır. Elbette sadece mimarlardan bahsetmiyoruz. Mühendisler, arkeologlar, plancılar, kamu ve belediyedeki ilgili kişiler, karar alıcılarla istişarede bulunmalıyız ve buna göre ortak akılla karar almalıyız. Antalya Müzesi Türkiye’nin önemli yapılarından biridir. Birkaç düzenlemeyle, çevresiyle çok daha uyumlu hale gelebileceğini düşünüyoruz. Yapıldığı günden bu yana çokça farklılaşmış, eklemeler yapılmışsa da Antalya Müzesi’nin mevcut haliyle modern kültürel mirasımız olduğunu düşünüyoruz” ifadelerine yer verdi.
Ceylan, mevcut müzenin korunarak yenilenebileceğinin altını çizerek, başka yerlerde çok daha değerli müzelerin de yapılabileceğini sözlerine ekledi.
"Kentte Farkındalık Süreci Var"
Panelin moderatörü, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Elvan Altan Altuğ, Antalya Müzesi’nin korunmasıyla alakalı, farkındalık oluşturmak için dünyaya örnek olacak bir sürecin içinde olunduğunu bildirdi.
Kentte farklı disiplinlerin yapının değerini düşündüğünü dile getiren Altan, “Bu önemli örneğin sonucunda, ortak akılla varacağımız kararların karşılığını alırız. 1964 yılında bir yarışma sonucunda bu yapı gerçekleşti. Ödülleri var müzenin, sertifikaları var. Literatürde yer etmiş mimarlık camiasında tanınan bir yapıdan söz ediyoruz. 2024 sonlarında yıkımı gündeme geldi. ANKA’nın koruma kuruluna tescil edilmesi için başvurusu var. Ama reddedilmiş. Nisan ayının başlarında medyada hızla bu konunun tartışılmaya başlandığı görülüyor. Tepkinin hızla arttığını gördük. Bir farkındalık süreci hızla yaygınlaştı. Toplumun değişik aktörleri ses çıkardı.” diye konuştu.
"İyi Bir Koruma Projesi Yapılabilir"
Tarihi bir yapıyı yaşatmaya niyet varsa bir yol bulunacağının altını çizen Altan, “İyi bir koruma projesiyle bu yapılır yeter ki niyet bu olsun. Tescil etmek için mücadeleyi sürdüreceğiz, bunu yapamasak da korumak için bir yolunu bulacağımızı düşünüyorum. Tescil yapılır, ertesi kaldırılabilir. Bunun örnekleri var. Farkındalık ve toplumun bu konuyu sahiplenmesi çok önemli, bu Antalya’da ilmek ilmek örülüyor gibi. İstediğimiz gibi iyi bir örneğe dönüşmesini temenni ediyoruz. Bu farkındalığı birlikte yaratmalıyız.” diye konuştu.
"Mücevher Kutusu"
Panelistlerden Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hilal Tuğba Örmecioğlu, Antalya Müzesi’ni bir mücevher kutusu gibi tanımlamanın çok anlamlı olduğunu belirterek, bir arkeoloji müzesi içindeki kıymetli eserlerle birlikte ona bir kutu hazırladığını belirtti.
Antalya Müzesi’nin mücevher kutusu tanımına çok uygun olduğunu vurgulayan Örmecioğlu, “Mücevheri koyduğunuz kutu hiçbir zaman mücevherin önüne geçmez, ama onu korur, mütevazi şekilde onu sınırlandırır. Mücevhere bir mekan hazırlarsınız. Burada bu benzetmede bunu görüyoruz.” dedi.
"Antalya'da Müzecilik Milli Duygularla Başlıyor"
Herkes binanın mekanlarını hatırladığını dile getiren Örmecioğlu, “Antalya için müze önemlidir. Kent zengin bir mirasa sahip. 1800’li yıllardan sonra Antalya’nın zenginliğini görmeye gezginler geliyor. Eserler yavaş yavaş bilindikçe çalınma oluyor. İtalyan işgali ile eserlerin toplanmaya başladığını görülüyor. Yerel halkın tepkisi ile müzecilik milli bir duyguyla başlıyor. Biz antik eserleri savunduğumuz için başka bir kahramanlık yapmışız. Kent tarihinin önemli bir parçasıyız. Tekeli Mehmet Paşa Cami yanındaki mescitte ilk eserler toplanıyor. 1930’lardan sonra kazılar arttıkça Yivli Minare’nin içinde küçük bir müze oluşturuluyor.” diye konuştu.
"Müzenin Olduğu Alan Her Zaman Değerliydi"
Artan kazılarla birlikte çok sayıda eserin bulunduğunu ve yer ihtiyacının ortaya çıktığını aktaran Örmecioğlu, “1960 sonrası bir çok müze yapılıyor ama küçük tip müzeler. Yarışmayla yapılan müze çok yeni. Antalya Arkeoloji Müzesi için bir yarışma açılıyor. İlk kez bir müze yarışma ile yapılıyor. Müzenin bugün bilinen nokta kamusal. Çok eskiden beri kamu için ayrılmış çok özel bir bölge. Karayolları lojman ve misafirhanesi nitelikli mimarlıklar olarak ele alınmış bu nokta her zaman kıymetli görülmüş. 1964’te arazi kıymetli ve burası için bir yarışma için karar veriliyor. Antalya Bölge Müzesi Ulusal Yarışması’nı kazanan projenin inşası o günkü ekonomik şartlarda güçlükle yapılıyor” dedi.
"Korumalıyız"
Müzenin etrafında zamanla kamusal bir parsel oluştuğunu aktaran Örmecioğlu, “Karayolları kısmı büyümüş, uygulama oteli tamamlanmış. Bu bölge bir köşe olarak tasarlanmış yapı grubu olarak kente armağan edilmiş. Bugün çok bakımsız ve kötü eklerle iyi durumda olmayan yapılar grubu olduğu için birçok kişi içinde kıymetsiz görülen bu alan, çok büyük bir emekle inşa edilmiş projelerdir. Saçak çatı farklı ekler. Bugün binada hoşumuza gitmeyen şekilde görülen şeyler aslında binanın parçaları değil. Bu tam da olayı korumaya getiriyor. Biz bütün tarihi yapıları niteliksiz eklerinden temizleyip eksi haline getirebiliriz. Bu yapıya da o gözle baktığımızda aynı şekilde restore edebiliriz. Bu yapı aslında insanların sevdiği ve kullandığı mekanlar bütünüdür” dedi.
Tekeli'nin Sözleri
Örmecioğlu konuşmasını Doğan Tekeli’nin şu sözleri ile bitirdi: “Yakın dönemin son 100-200 senenin genel geçer mimarisi içinde ayrılan, sivrilebilen bazı yapılarının korunmasının bu ülkenin kültürü için önemli olduğunu düşünüyorum. Yani bu ülke bu seneler arasında sanat ve mimarlık adına hiç mi bir şey yapmamış bu insanlar yok muydu. Bütün yapıları yıkarsak, hiçbirini korumazsak, gerçekten 100 yıl sonra bu döneme baktığımız da bu insanlar yok mu ya geleceğiz. Tarihi oluşturabilmek istiyorsak sadece eskiyi değil bugünü de korumamız gerekiyor.”
"Onarım İçin Bir Yarışma Açılabilir"
Orta Doğu Teknik Üniversitesi(ODTÜ) Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Pınar Aykaç, müzelerin karmaşık yapılar olduğunu ve ziyaretçilerin hafızasında kalıcı izler bıraktığını anlattı.
Konuşmasını uluslararası müzelerden örnekler vererek devam eden Aykaç, Antalya Müzesi’nin onarım ve geleceğe adaptasyonu için bir yarışma açılabileceğini belirtti.
"Güçlendirilebilir"
Antalya Müzesi için deprem güçlendirmesi yapılabileceğini işaret eden Aykaç, “Yapı için ne yapabiliriz, tescil sürecini kesinlikle zorlamalıyız. Sprüktüel güçlendirme talep edilmeli. Raporu görmeliyiz. Sadece betonlardan karot alıp bir değerlendirme yapıldığını tahmin ediyoruz Güçlendirme önerilerinden sonra tartışılabilir. Güncel ihtiyaçlara uyumlanabilir yapı. Koleksiyon çok fazla ve sergilenmiyorsa müzede mekânsal genişleme olabilir, yeni bir ek kütle yapmaya müsait. Araştırma depolama korumayla ilgili mekansal ihtiyaç burada çözülebilir başka noktada çözülebilir. Arkeolojik alanlarda yerinde müzeler olabilir. Yapı korunarak farklı konumda istenirse yeni Antalya Arkeoloji Müzesi inşa edilebilir. Bu yapıda belli koleksiyonla hayatına devam edebilir” şeklinde konuştu.
"Koleksiyon Fazla, Yer Darlığı Önemli Bir Sorun"
Tarihi bir yapının güçsüz diye yıkılmaması gerektiğini belirten Aykaç, “Güçlendirmenin yapıyı ne kadar koruyacak bunu tartışabiliriz. Betonarme yapının altına çelik nitelikleri yerleştirdiğiniz zaman yapı hayatına devam ediyor. Antalya Müzesi’nde de en büyük sıkıntı koleksiyonun sürekli artması, çoğunun depoda yer alması ve yer darlığı nedeniyle sergilenemiyor olmasıdır. Uydu müzesi yaklaşımı Antalya için düşünülebilir. Depolama alanları müzelerde büyük zorluk. Gezilebilir müze depoları yeni bir yaklaşım. Günde birkaç kez değişen sergi modeli var. Müze sadece sergi değil, koleksiyondan da oluşmuyor” dedi.
"Tip Müzeler"
Türkiye’de 1950’lere kadar tarihi yapılarda arkeolojik eserlerin sergilendiğini aktaran Aykaç, “Türkiye’de biraz modern yapıların inşası müze 1960’larda hükümet programına alınıyor. Çoğu kamu mimarları tarafından çiziliyor ve tip müzeler. Yarışmayla elde edilen önemli müzelerinden birisi Antalya Müzesi’dir” dedi.
"Kent Hafızası Siliniyor"
Akdeniz Gerçek Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Songül Başkaya, panel katılımcılarına verdiği değerli bilgiler için teşekkür ederek, “Yıkmayalım, tescil edelim, koruyalım. İhtiyaçlara göre yeni müzeler yapılacaksa da başka alanlara yapılabilir. El ele bir mücadele verilirse bunu başarabileceğimize inanıyoruz. Her şeyi yıkarak kent hafızasını siliyoruz. Antalya geçmişe dair, kent belleğini yaşatacak, bu ‘mücevher kutusu’ dediğimiz bu yapıyı korumamız gerekiyor. Bizde elimizden gelen desteği vereceğiz” dedi.
Panel soru cevap ve oda başkanlarının düşüncelerini paylaşmasıyla sona erdi.
Panele, Antalya Büyükşehir Belediyesi Başdanışmanı Cem Oğuz, İnşaat Mühendisleri Odası ( İMO) Antalya Şubesi Başkanı Soner Akdoğan, Şehir Plancıları Odası (ŞPO) Antalya Şube Başkanı Funda Yörük, Makine Mühendisleri Odası (MMO) Antalya Şube Başkanı İbrahim Atmaca, İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Genel Sekreteri Ersü Hızır, Antalya Kent Konseyi Gençlik ve Spor Çalışma Grubu Başkanı Recep Şengün, mimarlar, akademisyenler ve çok sayıda öğrenci katıldı.
Müzenin Yıkım Kararı Süreci
Bayındırlık Bakanlığı’nın 1964 yılında açtığı ‘Antalya Bölge Müzesi Mimari Proje Yarışması’nda, Doğan Tekeli, Sami Sisa ve Metin Hepgüler’in müellifi olduğu müze projesi birinci seçildi. 1968-1971 yılları arasında inşa edilen Antalya Arkeoloji Müzesi, 1972 yılında hizmete açıldı. Türkiye’nin en önemli arkeoloji müzelerinden biri olan Antalya Arkeoloji Müzesi'nin 63 yıldır hizmet veren binasının depreme karşı risk taşıdığı gerekçesiyle geçtiğimiz günlerde yıkılacağı gündeme gelmişti. Kent gündeminde şok etkisi yaratan bu duyurunun ardından bir çok STK, dernek ve odalardan, yapının yıkılmaması, korunarak güçlendirilmesi yönünde talepler geldi.