20 dakika olması gereken muayene sürelerinin, Türkiye’de 5 dakikayla sınırlı tutulmak istenmesine Antalya Aile Hekimleri Derneği (ANTAHED) Yönetim Kurulu Başkanı Uzm. Dr. Hüseyin Güntürkün’den tepki geldi. Güntürkün, “Günde 100 hastaya bakan Aile Hekimi arkadaşlarımız var. Hekimin bu süresini kısıtlamak sağlık hizmetinin kalitesini düşürür” dedi.
“SAĞLIK BAKANLIĞI’NIN KENDİ REHBERLİĞİ İLE ÇELİŞİYOR”
Devlet hastanelerinde doktorların bir hastayı muayene süresinin 5 dakikaya düşürülmesi vatandaşlar ve doktorlar arasında endişe yaratmaya devam ediyor. Sosyal medya gündemine yeniden düşen randevu süresiyle ilgili vatandaşlar, bu kadar kısa zamanda hastaya doğru teşhis koyma ve doğru tedavi uygulamanın zorlaşacağını ve hasta mahremiyetinin ortadan kalkacağını düşünüyor.
Merkezi Hekim Randevu
Sistemi’ndeki (MHRS) randevu aralığının beş dakikaya düşürülmesi ve hekimlerden
günde 90’dan fazla hastayı muayene etmesinin istenmesi ile ilgili olarak
konuşan Antalya Aile Hekimleri Derneği (ANTAHED) Yönetim Kurulu Başkanı ve Aile
Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) Genel Sekreteri Uzman Doktor Hüseyin
Güntürkün, “Bu karar Sağlık Bakanlığı’nın kendi rehberliği ile çelişiyor.
Ortalama 20-25 dakikanın altındaki muayeneler, Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği
hem çocuk hastaların muayenesi için hem de kronik rahatsızları olan bireylerin
kontrolü için yetersiz. 20-25 dakikanın altında tüm dünyada muayene uygun
görülmüyor” dedi.
“SAĞLIK HİZMET KALİTESİ DÜŞER”
Antalya
Aile Hekimleri Derneği (ANTAHED) Yönetim Kurulu Başkanı Uzm. Dr. Hüseyin
Güntürkün, konuyla ilgili, “İngiltere’de Aile Hekimleri sözleşmelerinden dolayı
15 hastadan fazla hasta bakmazlar. Bu hastane içinde geçerli, Aile Sağlığı
Merkezleri içinde geçerli. Burada ise günde 100 hastaya bakan Aile Hekimi
arkadaşlarımız var. Hekimin bu süresini kısıtlamak sağlık hizmetinin kalitesini
düşürür. Çünkü biz muayene sırasında
hastanın kayıtlarını inceliyoruz. Geçmiş hastalıklılarına bakıyoruz ve olması
gereken muayene süresi zaten 5 dakikanın üzerine çıkıyor” diye konuştu.
“SÜRE YETERLİ DEĞİL”
Şu anda
Covid sürecinde olduğumuzu ve sağlıkçıların bu dönemde yoğun mesai harcadığını
söyleyen Uzm. Dr. Hüseyin Güntürkün, “Bizler danışmanlık hizmeti de veriyoruz.
Sadece bir poliklinik hizmeti vermiyoruz kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmeti
de veriyoruz. Hem diğer uzmanlık alanları için hem de aile hekimleri için süre
çok yeterli değil. Bakanlık mutlaka insani koşullarda, halkımızın sağlık
hizmetini en kaliteli şekilde almasını amaçlamalı, bunun içinde düzenlemeden
vazgeçilmeli diye düşünüyorum. Bizler zaten hastalarımızın mutlaka randevu ile
gelmesini istiyoruz. Sağlık Bakanlığı da bu randevu sürelerini en az 20
dakikaya çıkartarak hekimlerin sağlıklı bir şekilde hizmet vermelerini
sağlamalıdır” dedi.
“İNSAN HAKLARINA AYKIRI”
Muayene
odalarına gruplar halinde hastaların alındığı söylemlerine ve vatandaşın
kafasında oluşan hasta mahremiyetinin kalmayacağına yönelik soru işaretleri
hakkında da açıklama yapan Hüseyin Güntürkün, bunun insan haklarına ve hasta
hakları yönetmeliğine aykırı olduğunu belirtti. Güntürkün, “Kişilerin
mahremiyet kurallarına uygun bir şekilde muayene edilmesi gerekmektedir.
Herhangi bir hasta, hekime belli zamanlar da çok daha özel konularda sorular
sorabiliyor. Onun için muayenede yapılan mahremiyete çok dikkat etmek
gerekiyor” ifadesini kullandı.
“ÇABUK ÖFKELENİYORUZ”
Dr. Güntürkün açıklamasının devamında şu bilgileri aktardı:
“Hasta hekim güven
ilişkisinde randevu sisteminin düzenlenmesi hekimin sorumluluğunda gibi
bakılıyor. Çok kısa aralıklarla randevu
verilirse, çok sayıda hasta kapıda beklediği zaman, içerideki hastanın süresi
uzadığında, dışarıdaki insanların bir şekilde tahammül sınırları ortadan
kalkıyor. Öfke kontrolü çok olmayan bir toplumuz. Çabuk öfkeleniyoruz. Açıkçası
başka insanların haklarına yeterince saygı göstermiyoruz. Sağlıkta şiddet son
yıllarda giderek arttı. Hekimi mesleki
anlamda değersizleştiren bir süreçte yaşattı. Sürekli şiddetin artmasının
nedeni hekim yaklaşımı olduğunu düşünmüyorum.
O anlamda yeteri kadar caydırıcı etkili yasal bir düzenleme olmadığı
için ve bununla alakalı toplumda da giderek artan öfke ve stresten kaynaklı
olduğunu düşünüyorum. Bunu körükleyecek bir uygulama. Bunun gözden geçirilmesi
lazım. Yoksa artan şiddet vakaları daha
da korkutucu hale gelir.”
Fadime Yiğit