1837 yılında İngiltere'nin Bristol şehrinde dünyaya gelen Amelia Dyer, yaşamının ilk yıllarında saygın bir aileden geldiği bilinen ancak ailesini kaybettikten sonra zorlu bir döneme girdi. Annesinin tifüs nedeniyle akıl hastası olması ve babasının 1849'da ölümü, genç Amelia'yı kendi hayatını kurmaya yönlendirdi.
Dyer'ın hayatındaki dönüm noktası, George Thomas ile evlendiği zaman geldi. Bu evlilikten bir çocuğu olmasına rağmen, kocası beklenmedik bir şekilde ölünce Dyer, maddi sıkıntılarla boğuşmaya başladı. Bu dönemde tanıştığı ebe Ellen Dane, ona "bebek yetiştirme" konseptini tanıtarak, Dyer'ın karanlık bir yola girmesine neden oldu.
O dönemde bekar annelerin yaşamı oldukça zorlu ve toplum tarafından hoş karşılanmayan bir tabloya sahipti. Bekar anneler, genellikle çocuklarına bakabilmek için iki seçenek arasında sıkışıp kalıyorlardı: fahişelik ya da çocuktan kurtulma. Viktorya Dönemi İngilteresi'nde evlat edinme ve bakım hizmetleri neredeyse hiç devlet denetimine tabi değildi, bu da "bebek çiftçileri" olarak adlandırılan kişilerin ortaya çıkmasına sebep oldu.
Amelia Dyer, bekar annelere bir kereye mahsus büyük bir ödeme karşılığında bebeği emzirip evlat edineceği taahhüdünde bulunarak bu çaresiz annelerden para alıyordu. Ancak gerçekte çocukları beslememek suretiyle maliyetleri azaltmanın daha kârlı olduğunu fark etti ve çocukları öldürmeye başladı. İlk defa 1879'da yakalandığında, sadece ağır ihmalden suçlu bulundu ve 6 aylık ağır çalışma kampına mahkûm edildi.
Dyer, hapishane deneyimi sonrasında zihinsel olarak bozulmuş bir haldeydi. Alkol ve afyon kullanımı nedeniyle normal bir işte sürdürülebilir olamayacağı anlaşılınca, birkaç kez yasa dışı faaliyetlere karıştı ve akıl hastanesine gönderildi. Ancak bu deneyimler, onun "bebek çiftçiliği" pratiğine devam etmesine engel olmadı.
Cansız bedenleri nehirlere atmaya başlamasıyla birlikte, bölgedeki kayıp çocuk sayısındaki artış polisin dikkatini çekti. Thames Nehri'nde bulunan ambalaj kağıdına sarılı bir bebek cansız bedeniydi, polisin Dyer'ı takip etmesine neden oldu. Evine yapılan baskında, çürümüş insan eti kokusuyla karşılaşılarak Dyer hemen polis merkezine götürüldü.
Amelia Dyer, öldürdüğü bebekleri Thames Nehri'ne attığını itiraf etti. Cansız bedenlerin bulunmasının ardından polis, Dyer'ın evinde yapılan aramada 6 bebek cansız bedeni buldu. 10 Haziran 1896'da mahkeme kararıyla idam edilen Dyer'ın öldürdüğü bebek sayısı tam olarak bilinmiyor, ancak tahminlere göre 400'den fazla bebek öldürmüş olabileceği düşünülüyor.
Dyer'ın idamından sonra ülkedeki evlat edinme yasaları ve denetlemeleri daha katı bir hâle getirildi. Bu korkunç olay, Victoria Dönemi İngilteresi'nde çocuk hakları ve korunması konusunda reformların yapılmasına öncülük etti.