Biz Ilgaz’dayken bir de etkinlik düzenlenmişti. Her
yıl yapılıyormuş. Milli kadın kahramanlarımızdan Yanığın Emine’yi anıyorlardı.
Tüylerimiz diken diken dinlemiştik Emine’nin öyküsünü. Merak mı ettin?
Sahi başlığı okur okumaz
sen de mırıldandın değil mi o malum şarkıyı? “Ilgaz Anadolu’nun Sen yüce bir
dağısın. Baharda yeryüzünde O cennetin bağısın. Yalçın kayalıklar Göklere
yükseliyor, Senin dumanlı başın Bulutları deliyor. Yükseklerden akıyor Ne güzel
berrak sular, Eteklerinde otlar Sürülerle kuzular.” Ben Ilgaz ile “turistik”
değil, “siyasi” ortamda tanıştım. Evet 2013 yılı genel seçimlerinde
Çankırı’daydım. Adayımız Kadir Şekerci’nin aslen Ilgaz’lı olması, ilçen
nüfusunun da hatırı sayılır olması Ilgaz’a daha fazla zaman ayırmaya zorladı.
ILGAZ İLE TANIŞMA
Ben bu ziyaretlerden
ekip içinde en karlı çıkandım. Adayımız beklediği oyu alamamış olabilir ama ben
Mustafa Şekerci gibi çok değerli bir dost kazandım. Fotoğraf çekerken sadece
görsele bakmıyorum. Ben kültür boyutundayım, yeni insanlarla birlikte yeni
yaşam biçimlerini, yeni lezzetleri irdelemeyi seviyorum. Ilgaz pazarında
gördüğüm dizi dizi mantarlar ve hamur işleri hafızama kazındı. “Saçaklı
Mantar”a ilk kez burada rastladım. Yapılabilecek yemekleri benim gibi mutfak
müdavimi Mustafa beyden aldım, salamurasının yapılıp yılboyu tüketildiğini
öğrendim mesela. Ben de ona haşlayıp dondurarak daha sonra çıkarıp “işkembe”
formatında çorba yapmayı deneyerek öğrettim. Bu arada Olympos ile iştigal ederken
buzlukta bir miktar daha saçak mantarım olduğunu söyledi eşim, sevindirik
oldum. Neymiş, o muhteşem dağın bir de muhteşem bi tadı varmış. Bu arada
Mustafa beye bu kadar mantar ve hamur işini nasıl tükettiklerini sormuştum.
Çünkü yılboyu mantar ve hamur yeseler tüketemezlerdi bu tezgahtakileri. “Ilgaz
dışında ciddi bir nüfus var. Buraya mantar ve kışlık mantı, erişte, tarhana
gibi ürünleri tedarik için mevsimi gözetip gelenler var. Onlar götürüyor”
demişti. Yok. Yollamıyorlarmış, gidip bizzat alacaksın.
YANIĞIN
EMİNE’Yİ UNUTMA
Biz Ilgaz’dayken bir de etkinlik düzenlenmişti. Her yıl yapılıyormuş. Milli kadın kahramanlarımızdan Yanığın Emine’yi anıyorlardı. Tüylerimiz diken diken dinlemiştik Emine’nin öyküsünü. Merak mı ettin? Anlatmışlar: “Kurtuluş savaşında sağlanan lojistik desteğin yüzde 30’u İnebolu – Ilgaz – Çankırı – Ankara istikametindeki ‘İSTİKLAL YOLU’ kanalıyla sağlanmıştır. Yanığın Emine Ilgaz ilçesinin içindendir. Silahları kağnıdan yere boşaltacaktık, arabaya gittim. Yanığın Emine ablada karnı üstüne çöküvermişti. Çuvalı açtım, birde ne göreyim; Hey Allah’ım, sen ne yapmasın ki, Yamalı bir gömlek içinde ay parçası gibi bir çocuk, Daha ekşiliği gitmemiş, çıldır, çıldır yüzüme bakıyordu. Bacaklarının üzerine iki, mavzer bindirilmişti şaştım kaldım. Abla dedim, evde bu çocuğa bakacak kimse yok mu idi? Bu donsuzu ne dedin de Allah’ın yeri sağır, göğü sağır günlerinde yanına aldın, bu ağır demirler o yavrucuğun bacaklarına konur mu? Yüzüme baktı, hiç tınmadı. Ben onu yolda doğurdum, onun için köye mi döneyim? Baktım biraz üşüyordu, silahlardan ısınır diye koydum dedi. Uzattık, gene fotoğraflara yer kalmayacak. Accık ta ilçenin bilgisini verelim. Ben bile bi daha gidemezken sizi bilemem. TARİHÇE NİYETİNE Ilgaz’a ait Osmanlı kayıtları 1854 yıllarına rastlar. İlçe adı salnamelerde Koçhisar veya Koçhisar-ı Bala olarak kaydedilir. Bu yıllarda ilçe merkezi Bucura Köyüdür. Bucura Köyü’nün büyük bir yangın geçirmesi sonucu ilçe merkezi Belören bucağına nakledilir.19.yy ikinci yarısında Çankırı’ya bağlı olan ilçe daha sonraları Kastamonu’ya bağlanmıştır. Osmanlı yerel yönetiminde Çankırı’ya bağlı bir kadılık ve 1284 H. teşkilatı ile Mecidiye adını alarak ilçe olmuş, 1922 yılında Ilgaz adını almış ve 1929 yılında Çankırı’ya bağlanmıştır.