Türk Tabipleri Birliği (TTB), kamuoyunda “Yenidoğan Çetesi Davası” olarak bilinen skandal sonrası hazırladığı “Sağlıkta Ticari Çeteleşme: Bebek Ölümleri” başlıklı kapsamlı raporunu kamuoyuyla paylaştı. İstanbul Tabip Odası’nda düzenlenen basın toplantısında raporun detayları aktarıldı, sağlık sisteminde derinleşen yapısal sorunlara dikkat çekildi.

Özel Sektörün Ağırlığı ve SGK Modeli Eleştirildi

TTB’nin raporunda özellikle dikkat çekilen konulardan biri, Türkiye'deki yenidoğan yoğun bakım ünitesi (YYBÜ) yataklarının %52’sinin özel sektörde bulunması. Bu durumun, yenidoğan bebeklerin hizmete erişiminde eşitsizliğe yol açtığı belirtildi.

“Sistematik Sorun Var, Sadece 3-5 Kişiye Yıkılamaz”

Toplantıya katılan İTO Başkanı Dr. Osman Küçükosmanoğlu, yargı süreci devam eden “Yenidoğan Çetesi Davası” hakkında, “Bunu birkaç kişiye yıkmak istiyorlar. Oysa sistemin kendisi bu çürümeyi doğuruyor. Bazı yasal değişiklikler yapıldı ancak temel sorun olan SGK-özel hastane ilişkisi değişmeden kaldı,” dedi.

Küçükosmanoğlu şöyle devam etti: "(Yenidoğan) olayının münferit bir olay olmadığını, sistemin açıklarının bunu ortaya çıkardığını söylemiştik. Ama, siyasi iktidar bunun münferit bir olay olduğunu söylüyor, bir yol kazası olduğunu değerlendiriyor. Mahkeme sürecinde de bunu görüyoruz, biz bunu 3-5 kişiye yıkalım, mevzuatla da ilgili göstermelik bir takım değişiklikler yapalım. Bunun uygulamalarını da görüyoruz. Özel hastaneler başta olmak üzere bir takım mevzuat değişiklikleri yapıldı. Bazı olumlu değişiklikler var gibi görünse de, özel hastanelerin Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan hizmet alması en temel sorun, en temel kaynak bu. Bununla ilgili hiçbir değişiklik yapılmadı"

"Biber Gazı Kimyasal Silah mıdır?" Tartışması Büyüyor: TTB’den Açıklama, EGM’den Suç Duyurusu "Biber Gazı Kimyasal Silah mıdır?" Tartışması Büyüyor: TTB’den Açıklama, EGM’den Suç Duyurusu

“Yaşama Sağlıklı Başlamak Tüm Bebeklerin Hakkıdır”
Basın toplantısında TTB Merkez Konseyi adına açıklamayı Nilüfer Ustael okudu. Açıklamada, yenidoğan ölümlerinin halk sağlığı için bir alarm niteliği taşıdığı ifade edilerek şu ifadelere yer verildi: 

“Üreme sağlığı hizmetleri, antenatal ve perinatal bakım ile çocuk sağlığı hizmetlerinde belirgin sorunlar söz konusudur. Yenidoğan dönemi, yaşamın en kırılgan zamanıdır ve bu dönemde mortalite oranları diğer dönemlere göre çok daha yüksektir. Yenidoğan ölümlerinin önlenmesi, halk sağlığı ve ülkelerin sağlık politikaları açısından kritik bir öneme sahiptir. Bebek ve çocuk ölümlerini bir ülkenin sağlık hizmet kalitesinin göstergesidir.

Raporda görüldüğü gibi Türkiye'de anne ve bebek ölümleri önlenebilir seviyenin çok üzerindedir ve bölgeler arasında büyük eşitsizlikler vardır. Antenatal ve perinatal hizmetlerde ve bakımda yetersizlikler dikkat çekmektedir. Ülkemizde yenidoğan uzmanların sayısı yetersiz, dağılımı dengesizdir. Bunların yanı sıra, çocuk sağlığı ve hastalıkları ile yenidoğan yan dalı tercih edilme oranları da azalmıştır. Bu durum bizi gelecekte daha büyük sorunların beklediğini göstermektedir.

Türkiye'de YYBÜ (Yenidoğan yoğun bakım ünitesi) yatak sayısı yeterli ama dağılımı dengesizdir. Bunların R'sinin özel sektörde olması, riskli yeni doğanların sevkini ve hizmete erişimini engellemektedir. Yoğun bakımı gereksinimi olan prematür ve düşük doğum ağırlıklı bebekler gebelik öncesi beslenme yetersizliği, adolesans, kısa aralıklı ve ileri yaş gebelikleri gibi etkenlerden kaynaklanmaktadır. Bu döngünün kırılması için yalnızca yenidoğan bakım hizmetlerinin değil, aynı zamanda prematür doğumları önlemeye yönelik politik kararlılık da gerekmektedir.

"Yetkililerin görevlerini ihmal ettikleri, yıllardır sürdüğü anlaşılan bu tezgâhın geç ortaya çıkmasından sorumlu oldukları iddianameden anlaşılmaktadır"

Yeni doğan ölümleri ve çetelerin üremesi hem sistemden hem de koruyucu önlemlerin yeterince alınmamasından kaynaklanmıştır. Maalesef aile planlaması hizmetleri, nüfus politikalarının doğurganlığı teşvik eden yönelimi nedeniyle öncelik olmaktan çıkmıştır. Yürütme ve denetim görevini elinde tutan İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü ve Sağlık Bakanlığı yetkililerinin görevlerini ihmal ettikleri, yıllardır sürdüğü anlaşılan bu tezgâhın geç ortaya çıkmasından sorumlu oldukları iddianameden anlaşılmaktadır.

Bebeklerin ve halkın sağlığını piyasanın insafına bırakan sağlık politikalarını bir kenara bırakarak, koruyucu hekimlik ve birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirildiği, sağlık çalışanlarının güvenli ve güvenceli çalışabildiği, sağlık hizmetinin niteliğinin ve topluma katkısının değerlendirildiği başka bir sağlık sistemini hayata geçirmeliyiz. Kamuda hizmet alım ve taşeronlaşma sisteminin kaldırılması, hekim maaşlarındaki performans baskısının kaldırılması, SGK'nin özel sağlık hizmetlerinden hizmet alımını bırakması gerekmektedir. Sağlık sistemi erken doğumları ve yenidoğanların yoğun bakım ihtiyacını azaltan bir şekilde kurgulanmalıdır. Mevcut sağlık sisteminin yapısal sorunlarını hep birlikte aşabileceğimizi vurgulayarak, 'Başka Bir Sağlık Sistemi Mümkün' diyoruz."

Kaynak: haber merkezi