Yoksulluğun pençesindeki Türkiye’de Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, geçtiğimiz günlerde bazı büyük şirketlerin vergi vermediğini ifade etmişti. Açıklanan vergi paketinde sendikaların uzun süredir talep ettiği ‘az kazanandan az çok kazanandan çok’ vergi alınsın talebi ile ilgili yürütülen çalışmalarda Bakan Şimşek bazı büyük şirketlerin vergi vermediğini adeta itiraf etmişti. Konuyla ilgili Akdeniz Gerçek’e konuşan DİSK Akdeniz Bölge Temsilcisi ve Genel-İş Sendikası Antalya Şube Başkanı Vedat Küçük, “Türkiye’de işçiler şirketlerden fazla vergi veriyor: 2014-2023 arasında toplam vergi gelirlerinin yüzde 16’sı işçilerin ücretlerinden kesilmişken şirket vergilerinin (kurumlar) payı yüzde 15,6 düzeyinde. Gelir düzeyi ne olursa olsun bütün yurttaşlar tarafından aynı oranda verilen ve bu nedenle de adaletsiz olan ÖTV, KDV gibi dolaylı vergilerin tüm vergiler içindeki oranı 1990’da yüzde 48 iken 2000’de yüzde 59’a ve 2024’te yüzde 69’a ulaşmıştır. İşçiler bir yandan gelir vergisi tevkifatı yoluyla vergilerini daha ücretlerini almadan peşin ödemekte, öte yandan tüketim sırasında da ikinci kez vergi ödemektedir. Böylece çifte vergilendirmeye maruz kalmaktadır. Türkiye’de en zengin yüzde 10 toplam servetin yüzde 70’ine, en zengin yüzde 1 ise yüzde 39,5’ine sahiptir. Türkiye’de servet sahipliğinde ciddi bir dengesizlik olmasına rağmen, büyük servetlere yönelik bir servet vergisi uygulaması bulunmuyor. Milyonları açlığa, yoksulluğa mahkûm ederek ekonomik ve siyasi güçlerini büyüteceklerini sananlar bilsinler ki, başaramayacaklar” dedi.
“GELİRDE ADALET İSTİYORUZ”
Başkan Vedat Küçük, “Ülkemizde sendikalaşma önündeki engeller ve toplu iş sözleşmesi kapsamının sınırlılığı Türkiye’yi bir asgari ücretliler toplumu haline getirdi. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) tarafından hazırlanan Küresel Haklar Endeksi’nin 2024 raporu da geçtiğimiz günlerde yayımlandı ve Türkiye maalesef 2016’dan beri dünyada işçi hakları açısından en kötü 10 ülke arasındaki yerini koruyor. Emeği ucuzlatmak uğruna, işverenlerin sendikal hakları gasp etmesine seyirci kalınıyor, ILO sözleşmeleri göz göre göre çiğneniyor, Türkiye işçi sınıfının yarısından fazlası asgari ücrete mahkûm ediliyor, asgari ücret ise bile isteye enflasyona ezdiriliyor. Bilindiği gibi bizler yüksek enflasyon altında ücretlerin yılda dört kez artırılmasını savunuyor; işçileri, emekçileri, emeklileri yoksullaştıran tercihlerin; ücretleri baskılamaya dönük politikaların terk edilmesi istiyoruz. Yani ‘gelirde adalet’ istiyoruz” dedi.
“MİLYONLAR AÇLIKLA KARŞI KARŞIYA”
Başkan Vedat Küçük, “AKP hükümeti enflasyonda mücadelenin yolu olarak ücret ve diğer emek gelirlerini bastırmayı görüyor. Sıkı para politikası ve sıkı maliye politikası olarak bilinen bu politikanın anlamı, enflasyonun faturasını ücretlere çıkarmaktır. Ülkemizde enflasyonun temel sebebi aşırı dolarizasyon, fahiş şirket (firma) kârları ve çeşitli arz sıkıntılarıdır. BİSAM tarafından hazırlanan araştırmaya göre dört kişilik bir ailenin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için hesaplanan yoksulluk sınırı, Mayıs 2024’te 64 bin TL’ye yaklaşmıştır. Yani yoksulluk sınırı, net asgari ücretin 3,7 katıdır. Nisan 2024 itibarıyla asgari ücret, bir ailenin sadece gıda harcamasını kapsayan açlık sınırının altında kalmıştır. Asgari ücret 17 bin TL iken açlık sınırı Mayıs 2024 itibarıyla 18 bin 484 TL olmuştur. 2024 yılında asgari ücret artışı yapılmazsa 2024 sonunda açlık sınırının 4-5 bin TL altına gerilemesi beklenmektedir. Hükümetin bu tercihi milyonları açlıkla karşı karşıya bırakmaktadır. Asgari ücret yıllardır gelir adaletsizliğini büyütecek şekilde belirlenmektedir. 1970’lerde kişi başına GSYH’nin yüzde 80,6’sı düzeyinde olan asgari ücret, 2023’te kişi başına GSYH’nin yüzde 50,7’sine gerilemiştir” dedi.