Covit-19'den SONRA KENTLERLE DOĞAYI YAKINLAŞTIRMAK...

Bir Kızıderili Reis, beyaz adamlardan oluşan bir gruba, kendi platosunu gezdirirken bir AN’da herkesin DUR’masını ister…

Herkes durur ve sessizlik içinde bekleşirken gruptan bir beyaz adam sorar: “Neden bekliyoruz ..?”

Kızılderili Reis, cevap verir: “Bizler gideceğimiz yere doğru o kadar acele ederek ilerledik ki Ruhlarımız geride kaldı… şimdi Ruhlarımızın bize yetişmesini bekleyeceğiz…!”

Covit-19 ile “Evde Kalarak” geçirdiğimiz yaklaşık iki aylık süreç de aynen böyle bir dönem… 

İçinde yaşadığımız kentlerde hayatı “hızlandırılmış bir filmin oyuncuları gibi” yaşıyorduk; zihnimiz bedenimize yetişemiyor, bedenimiz de bu koşuşturmalı yaşamla baş edemez olmuştu. Öyle bir senaryo vardı ki elimizde, burada ruhlarımıza rol dahi verilmemiş; bir faytona bağlanmış, sürücünün götürdüğü rotaya varmak için çatlarcasına koşturulan atları oynuyorduk… Tüm bunları yaşarken, kendimize nereye koşuyorum sorusunu sormaya dahi vakit yoktu!

Yaklaşık iki aydır evlerimizdeyiz; olağanüstü bir hal yaşıyoruz; o koşuşturmacalı hayattan tecrit edildik… yüz yüze iş, arkadaş, dost sohbetlerinden, parklarda, sokaklarda, caddelerde, avm.lerde olmaktan tecrit edildik…Günlerce karantinaya alınan kişiler, aileler, apartman sakinleri, siteler oldu…

Markete / bakkala gidip temel ihtiyaçlarımızı karşılamak, bir avuç toprak parçası bulup birkaç sebze fidesi yetiştirmek en önemli hobimiz haline geldi… O kocaman lüks evlerde yaşamak yerine küçük de olsa bir bahçesi olan bir evde yaşayanlar diğerlerine göre ne kadar şanslı olduğunun farkına vardı…

Daha az araba kullandık, şehirlerarası seyahatler, uçak seferleri durdu, fabrikalar düşük kapasite ile çalışmaya devam etti… Bizler hayatı düşük kapasiteli yaşarken, Sağlık personelleri 7x24 ailelerinden uzakta insan hayatı için canla başla tam performans çalışmaya devam etti…

Şu an yeterince farkında OL’masakta yaşamın devam etmesi için tam kapasite çalışan birileri daha var: DOĞA !!!

Doğa; insan faaliyetlerinin iyice yavaşladığı bu günlerde hızla kendini yeniliyor… Uzaydan atmosferin temizlendiğine dair fotoğraflar çekiliyor… Büyükçekmece kıyılarında yunuslar kıyıya kadar yaklaştı… Istanbul’dan bakıldığında Uludağ görülebiliyor artık, kaldırımlarda gelincikler çiçek açtılar, yabani hayvanlar yiyecek bulmak için yerleşim alanlarına kadar gelmeye başladılar… Biolojik çeşitlilik insan baskısına maruz kalmadığı için hızla yenilenmeye, kendini onarmaya ve hayatın devamlılığı için kendi rolünün hakkını vererek kendini gerçekleştirmeye devam ediyor…

İnsanoğlunun unuttuğu doğa bize kendini hatırlatmak için elinden geleni yaparken aklımda deli sorular dolanıyor yaşanan tüm kaosa ve tecrite rağmen:
“İnsanoğlunun da doğa gibi kendini gerçekleştirme çabası halen var mı..?”

“Doğada ve kent ekosistemindeki bu kadar iyileşmeye rağmen, İnsanoğlu bundan sonraki dönemde ne yapacak…nasıl davranacak...?”

Evet…hepimiz biliyoruz; hiçbir şey eskisi gibi olmayacak...! olmamalı da zaten...!
Kızılderili Reis’in dediği gibi “izin verelim ve bu dönemde ruhlarımız bize yetişsin…!” 

Doğayla Uyumlu Yaşamlar kurmak… Çevre Duyarlı Kentler oluşturmak… kendine yetebilen kendini besleyebilen ekonomik kalkınma modelleri geliştirmek… bilimsel ve ekolojik öngörüler ışığında mimarlık ve mühendislik alt yapıları geliştirmek… gibi bir çok alanda sadece ve sadece doğayı eşik alan ve insanın doğanın efendisi değil, doğanın bir öğesi olduğunu kabul eden anlayışla projeler üretmek üzere, yaşamı yeniden kurmak için, hiçbir şeyin eskisi gibi olmaması için “kendimi gerçekleştirmek için doğayı hatırlıyorum” anlayışı olabilir mi..?

Peki; ülkemizi ve kentlerimizi yönetenler; seçilmiş kişiler ve bürokratlar yasama ve yürütme olarak bu sürece hazır mı..?

Kentlerde yaşanan bu kaosun farkında olan Peyzaj Mimarları Odasının bir üyesi olarak, hızlı yaşam senaryosunun büyük aktörlerine (kentleri ve ülkeyi yöneten, yasama ve yürütme yetkisi olan tüm organlara ve iş dünyasının temsilcilerine) farkındalık yaratmak istediğimiz en önemli konulardan birisi şu oldu: kentsel yeşil alanların mikro ölçekten başlayarak, sadece kentin bir süsü olarak değil, doğal çevre ile bütünleşen ve kentsel ekosisteme katkı sağlayacak anlayışla düzenlenmesi gereklidir…

Şimdi… İçinde bulunduğumuz günlerde bu hatırlatmayı yapmanın tam zamanı olduğunu düşünüyorum…

Corona salgını sürecinden çıkarılacak en önemli sonuçlardan bir tanesi;
Tüm İnsan faaliyetleri ( endüstri, sanayi, teknoloji, ticaret, turizm, tarım, kent ve kırsal yerleşim vb.)

Doğayla uyumlu,

Taşıma kapasitesi öngörüleri doğrultusunda,

Bioyolojik çeşitlilik korunarak, planlanmalıdır…

Doğanın kendini yenileme gücü bu üç konu ile doğrudan ilişkilidir… 

Pandemi sürecinde bizzat tanık olduğumuz gibi; bağışıklık sistemi (kendini yenileme gücü) güçlü olan insanlar hayatlarını devam ettirebilmişlerdir… 

Doğa ve doğa yasaları bir kez daha insanoğluna bir şans daha tanır mı bilmiyorum ama şu dönemde;

ruhlarımızın bize bu kadar yakınlaştığı, 

ve doğanın kendini yenilenediği ,

ve biz insanların DUR’mak zorunda kaldığımız şu günlerde; 

tüm doğa bilimcilerle, Ekolog, Biolog ve Peyzaj Mimarları ile işbirliği yaparak Kentsel ve Kırsal Planlama öngörüleri ile “21.Yüzyıl Bio-Kentlerini” kurmak için kolları sıvama zamanıdır, inancındayım…


ZÜBEYDE ÖZKAN ÖZSU,
Peyzaj Mimarı, Ege Üniversitesi -1988

Editör: TE Bilisim