CHP Genel Başkanı Özgür Özel, vatandaşlardan vergi kaçıranları ihbar etmelerini isteyen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i “Ya gerçekten insanda birazcık utanma olur. Birazcık çekinme olur. Vergi kaçıranı görmek için, gariban vatandaşın Whatsapp bildirimine mi ihtiyacının var senin? Sadece bir yılda servet sahiplerinin 660 milyar liralık vergisini Plan Bütçe Komisyonu’nda kim affettiyse vergi kaçırtan da vergi kaçıran da olur” sözleriyle eleştirdi. Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dünyadaki gelir adaletsizliğiyle ilgili sözlerine de Kur Korumalı Mevduatı hatırlatarak yanıt verdi. Özel, “1.2 trilyon, tam da Sayın Erdoğan'ın dediği gibi; fakirden alındı, zenginlere verildi. Dünya tarihinin en büyük yoksuldan zengine fon transferi yapan Kur Korumalı Mevduatı'nı kim çıkardıysa kul hakkını yiyen de onlardır” diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Grup toplantısının başında eski İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Taner Demirer CHP’ye katıldı. Taner Demirer'e rozetini Özgür Özel taktı. Demirer, "Sayın Genel Başkanım bu güzel takdim için çok teşekkür ediyorum. Beni onurlandırdınız. Bugün bu çatı altında Cumhuriyet Halk Partisi'ne katılmaktan büyük bir sevinç ve mutluluk duyuyorum. CHP Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin teminatıdır, güvencesidir, garantörüdür. Cumhuriyet Halk Partisi, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün partisidir. Hedefimiz CHP'ye sağlık politikalarında destek olmak, geliştirmek, CHP iktidarında vatandaşlarımızın hak ettiği özlemini duyduğu çağdaş ve modern sağlık hizmetini almalarını sağlamak, standardı ve kalitesi yüksek sağlık hizmetini almalarını sağlamak temel hedefiniz olacak" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, grup konuşmasında Azerbaycan’ın Cumhuriyet Bayramı’nı kutladı. Özel, “Atamızdan miras dış politikamızı dünyanın dört bir yerinde geliştirmekte olduğumuz iyi dış ilişkilerimizde savunmaya devam edeceğiz. ‘Yurtta barış dünyada barış’ diyoruz. Türkiye'de ana muhalefet partisiyiz yapılacak ilk seçimlere kadar ama yurt dışında Türkiye'nin partisiyiz. Daha da önemlisi gelecekte Türkiye'yi yönetecek iktidar partisiyiz. 17 Nisan'da Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde yaptığım konuşmamda Azerbaycan ile Konsey arasındaki gerilimi ve Azerbaycan'ın uğradığı haksızlığı dile getirmiş ve bu konuda üzerimize düşeni yapmak istemiştik. Elbette konseyin bütün değerleri konseyin kurucu ülkesi olan Türkiye'nin kurucu partisi CHP'nin ortak değerleridir. Her iki taraf açısından da öğretici bir süreç. Azerbaycan'ın konseyden çıkmasıyla sonuçlanmıştır. Azerbaycan'ın konseyde bulunması, konsey denetiminde olması, konsey kurullarında temsil ediliyor olmasını son derece önemsiyoruz ve buradan bir kez daha dost ve kardeş Azerbaycan'ın Avrupa Konseyi'nde yeniden temsili için CHP olarak üzerimize düşeni yapmak için her iki tarafa da bir kez daha sesleniyoruz ve bunu önemle bekliyoruz” diye konuştu.
"İsrail devletinin bu katliamını bir kez daha kınıyorum"
Özel, Refah’ta Filistinlilerin kaldığı çadır kampa yaptığı saldırı nedeniyle İsrail’i kınadı. Özel, “ Uluslararası Adalet Divanı’nın saldırıları durdurma kararına rağmen Refah bölgesinde masum sivillerin bulunduğu çadır kampı bombalandı ve 40 Gazzeli daha hayatını kaybetti. İsrail devletinin bu katliamını bir kez daha kınıyorum. Tüm dünya ülkelerini Filistin'i tanımaya davet ediyorum. Daha önce 119 siyasi akrabamıza yazmış olduğumuz mektupla ülkelerinde iktidarda olan 24 başbakan ve cumhurbaşkanına yaptığımız çağrıyla Filistin'i tanımalarını beklediğimizi ifade etmiştim. Bugün ikisi siyasi akrabalarımız tarafından yönetilen Norveç ve İspanya'nın ayrıca İrlanda'nın Filistin'i tanıyacaklarını biliyor olmak bugün o kararların ülkelerince ilan edileceğini biliyor olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyor, İspanya Başbakanı çok kıymetli dostum Sánchez olmak üzere üç ülkenin de yöneticilerine yürekten teşekkür ediyorum.” dedi.
"Srebrenitsa katliamının yıl dönümünü kanun yoluyla anma günü ilan etmek üzere buradan davette bulunuyorum"
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun geçtiğimiz haftaki toplantısında 11 Temmuz 1995'te Srebrenitsa'da yaşanan vahşet soykırım olarak nitelediğini hatırlatan Özel, şunları söyledi:
“Bu kararı büyük bir memnuniyetle karşıladım. Genel başkan seçildikten sonra ilk ziyaretimi Kıbrıs'a ardından da Saraybosna’ya gerçekleştirmiştim. Aliya İzzetbegoviç'in mezarının başında onun unutulan katliamlar tekrarlanır sözünü hatırlatmıştım. Ve oradan hem Filistin için hem de Ukrayna'da yaşananlar için bütün dünyaya barış çağrımızı tekrar etmiştik. BM'nin bu kararı kıymetlidir. Biz çok değerli üç grup başkanvekilimizle dün MYK'da alınan karar gereğince planladılar ve bugün Meclis’te grubu bulunan temsil edilen siyasi partilerin grup başkanvekillerini ziyaret ettiler. Dün hazırlayıp Meclis Başkanlığı’na sunduğumuz kanun teklifi 11 Temmuz gününün Srebrenitsa Soykırımını Anma Günü olarak Türkiye'de belirlenmesine yöneliktir. Ve bu konuda tüm siyasi partileri bu konuda ilk adımı atan ülke olmak ve Srebrenitsa katliamının yıl dönümünü kanun yoluyla anma günü ilan etmek üzere buradan davette bulunuyorum.”
Özel, geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan'ın polis intiharlarıyla ilgili TBMM’ye verdiği araştırma önergesine AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin'in 'bunu burada reddediyoruz ama müzakere edersek gruplar görüşürse biz polis intiharlarının araştırılmasına destek veririz, komisyon kurarız' dediğini de belirterek, grup başkanvekillerinin görüşmede bunu da hatırlattığını söyledi.
"Gezi'yi selamlıyorum"
Konuşmasında Gezi eylemlerinin 11. yıl dönümüne de değinen Özel şunları söyledi:
“Bugün önemli bir tarihin yıl dönümü. Tarihimizin en geniş katılımlı, en barışçıl gösterilerinden bir tanesi olan Gezi Parkı'nda ağaç katliamı yapılarak, topçu kışlası yapılmasına karşı çıkanların bir araya gelmeleriyle başlayan ve toplumsal duyarlılık, çevrenin korunması, yaşam biçimine yapılan müdahalelere itiraz ve toplumsal gösteri ve protesto hakkının kullanılmasına yönelik Gezi Parkı eylemlerinin 11. yıl dönümündeyiz. Buradan Gezi'yi selamlıyorum. Türkiye'nin neredeyse tüm illerinde düzenlenen gösteriler, siyasi iktidarın orantısız güç kullanmasıyla fevkalade kötü sonuçlar doğurmuş, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Mustafa Sarı, İrfan Tuna, Ethem Sarısülük, Selim Önder, Zeynep Eryaşar, Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan, Mehmet İstif, Ahmet Atakan maalesef yaşamlarını yitirdiler. Hepsinin hatıraları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz. Aileleri ailemizdir. Gezi Türkiye'nin birbirini en çok seven ailesidir. O günlerde kısa mesafeli biber gazı atışları, tazyikli su ve plastik mermi kullanımıyla 91 kişi kafa travması geçirmiş, 10 kişi gözünü kaybetmiş ve çok sayıda binlerce yaralı hastanelerde tedavi altına alınmıştır. Ancak 11 yılın sonunda bugün o protestoları organize ettikleri ve bunun bir darbe girişimi olduğu iddiasıyla değerli kardeşimiz, partilimiz, evladımız Tayfun Kahraman, Can Atalay, Çiğdem Mater, Mine Özerden ve Osman Kavala tutuklu durumdadır.
"Arkadaşlarımızın içeride tutulması hukuk devletinin askıya alınmasıdır”
Geçtiğimiz günlerde Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli'yle yaptığım görüşmelerde de ısrarla bunun Türkiye'de iç hukuk marifetiyle ve hızla çözülmesinin önemini ifade ettim. Birincisi büyük bir hak ihlali vardır. Alınan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına anayasa mahkemesi kararlarına rağmen arkadaşlarımızın içeride tutulması anayasa ihlalidir. Hukuk devletinin askıya alınmasıdır. Büyük bir haksızlıktır. Kendilerine zulümdür. Ailelerine yaşatılan büyük bir travmadır. Bu süreçte Sayın Erdoğan'a arz edilmek üzere ilettiğimiz dosyada da bir örneği bulunan bir belgeyi buradan bir kez daha sizlerle paylaşmak isterim. Taksim Dayanışması Erdoğan'la görüştüğünde daha doğrusu hep sayın Bülent Arınç'la görüştüğünde hem de Erdoğan'la görüştüğünde görüşmeyi kamuoyuyla paylaştılar. O görüşmede Taksim Dayanışması ‘Erdoğan Türkiye'ye gelmesin, hükümet istifa etsin, ülkeyi Gezi yönetsin’ demedi. Deseydi darbe olurdu. Ama ne dedi? Gezi Parkı'ndaki ağaçlar kesilmesin. Taksim'e topçu kışlası yapılmasın. AKM yıkılmasın. Yerine AVM yapılmasın. Şiddetle eylemleri bastırarak arkadaşlarımızı öldüren emniyet müdürleri, İstanbul, Ankara, Hatay emniyet müdürleri görevden alınsın, gaz bombası silah gibi kullanılmasın. Taksim ve Kızılay 1 Mayıs'ta açık olsun. İfade özgürlüğünün önündeki engeller kaldırılsın. Bu yedi talep iletildi. Ve bu yedi talep iletildiğinde bütün Türkiye bu talepleri duydu ve Taksim Gezi Parkı'na bugün Milliyetçi Hareket Partisi'nin Meclis Başkanvekili olan Celal Adan başkanlığında, İstanbul il başkanının, milletvekillerinin bulunduğu heyet gittiler, açıklama yaptılar.
"Bu esaret son bulmalıdır"
Sayın Bahçeli Gezi'ye ‘hassasiyet, toplumun hassasiyetleri’, Erdoğan'a ‘bu hassasiyetleri gözetmeyen diktatörlük sevdalısı’ dedi. Şimdi bugün ikisi birden dönüp geziye darbe girişimi diyerek olan olaylardan sonra her biri en az iki bazısı üç kez beraat eden arkadaşlarımız içeride tutulmaktadır. Bakın Sayın Erdoğan'a ifade ettiğim husus. Bakın Tayfun Kahraman çıkışta açıklama yapıyor Erdoğan'la görüştükten sonra. Başlangıç ‘Sayın Başbakan'a ve heyette yer alan ilgili bakanlara bizleri davet ettikleri için teşekkür ediyoruz’ diye başlıyor. ‘Yargı sürecinin sonucunu bekleyeceklerini, ardından halk oylamasına gitmek istediklerini bize ilettiler. Sayın Başbakan oylama sonucunda park olarak kalması tercih edilirse vatandaşlarımızın, İstanbulluların bu alanı, park alanı olarak kalması tercihlerine saygı duyacağını’ ifade etti. Son cümle; ‘Başbakanımızın, Başbakan dahi demiş, Başbakanımızın tarafımıza yapılan açıklamalarını ülkemizin tüm kamuoyunun, Gezi sakinlerinin takdirlerine bırakıyoruz. Buradan çıkan pozitif yönlü yaklaşımı değerlendirmelerini bekliyoruz diyor. Tayfun Kahraman ne sözde bir darbenin ne Gezi'deki şiddetin Tayfun Kahraman çevre hassasiyetinin ve çatışma olmadan bu eylemi bitmesinin aracısıdır. Tayfun, Can Atalay, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Osman Kavala... Her birisi orada, her birimizin yerine tutulmaktadır. Bu esaret son bulmalıdır.
"ÇED raporunda Murat Kurum'un imzası var"
13 Şubat günü Erzincan'ın İliç ilçesinde Çöpler Altın Madeni'nde depolanan toprak yığınının heyelana dönüşmesi sonucunda dokuz vatandaşımız kayboldu. Dördü bulundu. Beş tanesinin daha cenazelerine ulaşmak için çabalar sürüyor. Faciaya ilişkin hazırlanan soruşturma dosyasına sunulan 250 sayfalık yeni bilirkişi raporunu dikkatle inceledik. Ve seçimlerin önemli yerel seçimlerin önemli bir aktörü ve tartışma konusu artık tamamen açığa kavuştu. Şüpheler ortadan kalktı. Bilirkişi raporu; 7 Ekim 2021 tarihli çevresel etki değerlendirme olumlu kararını veren yetkilerin asli kusurlu olduğuna hükmediyor. Ve ÇED olumlu kararı verilmesini uygun bulan Murat Kurum'un o süreçte iddiası şuydu; 'benim belgelerde imzam yok.' Oysa o imza bulundu. O belge bulundu. Bakın bu 7 Ekim 2021 tarihli 6421 kayıt sıra numaralı ÇED olumlu kararı veren yetkililerin asli kusurlu olduğuna karar vermişler. Asli kusurlu. Ve altta da imzalar. Burada ‘07.10.2021 tarihinde ÇED olumlu raporunun verilmesine sebep olanlar’ diyor. Bir gün önce 6 Ekim 2021 makamınızca uygun görülmesi halinde söz konusu projeye ait ÇED olumlu kararının verilmesi hususunu takdir ve tensiplerinize arz ederim. MEH ALİ ECER. ÇED İzin ve Denetim Genel Müdürü. Altta olur Murat Kurum imza. Bu talep altında bakanın oluru, bir gün sonra ÇED raporu veriliyor facia yaşanıyor ve bu faciadan bilirkişi ‘ÇED raporunu kim verdirdiyse o sorumludur’ diyor. Çünkü ‘işletme aşamasında proje tasarım kriterlerinin yetersizliği, uyarı sistemlerinin yetersizliği, çatlakların uyarı vermesi sonrası olayın etkin yönetilmediği, heyelan riskine karşı acil eylem planı olmadığı, topraktaki siyanür parametresinin ÇED standartları üzerinde olduğu ve 13 Şubat 2024 sabah 10 itibarıyla sahadaki personelin alandan uzaklaştırılmamış olmasının asli bir kusur olduğunu görülmektedir’ diyor. Sorumlulara sadece 16 milyon ceza kesen, sonra da bu şirketin 225 milyon vergi cezasını affedenlere söylüyorum; bilirkişi, asli sorumlu şudur diyor ya asli sorumlu bu düzendir. Bu düzenden beslenenlerdir. Bu düzeni kuran ve yönetenlerdir.
"Odam esnaf odalarından gelen tomar tomar talep yazılarıyla dolu"
Biz bir arada oldukça, enerjimiz, gücümüz, öz güvenimiz yerinde oldukça tüm toplum CHP'ye dönüyor, bizlerden bir şeyler bekliyor. Geçen hafta esnaf kefalet kredilerinin yüzde 7,5 ile kullanılan kredinin 12'ye, 12'yle kullanılan kredinin 24'e çıktığını burada anlatmıştım. Savunma; ‘faizler arttı biz de arttırdık’ diyor Halk Bankası. Oysa Halk Bankası yüzde 7,5'la patronlara, zenginlere, üreticilere verdiği krediyi üretimde, ihracatta kullanıyor mu diye denetlemeden, makine alıyor mu diye denetlemeden bavul bavul paraları verdiler. O paralarla yat alanlar, lüks araçlar alanlar, villa alanlar parayı oradan alıp yan şubede yüksek faize yatıranlar ortada. Onlar yüzde 7,5'la ödemeye devam ediyor. Pandemiden çıkmış, perişan olmuş esnafa faizler arttı taksitler arttı diyorlar. Odam esnaf odalarından gelen tomar tomar talep yazılarıyla dolu. Buradan Halk Bankası'nı, esnaf kefalet kooperatiflerinin AK Parti milletvekillerini, genel başkanını, esnaf kefaletleri ve ülkeyi yönetenleri bu eşitsizliği bitirmeye, esnafın sesini duymaya, yakasından düşmeye davet ediyorum.”
"Dünya tarihinin en büyük yoksuldan zengine fon transferi yapan Kur Korumalı Mevduatı'nı kim çıkardıysa kul hakkını yiyen de onlardır"
Özgür Özel, konuşmasında vergi kaçıranları ihbar etmelerini isteyen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i de eleştirdi. Özel, “Hazine Bakanlığı, ülkede durum bu iken çıkmış vergi kaçıranlar için ihbar hattı kurmuş. WhatsApp'tan yazın diyor vergi kaçıranı bulursanız. Ya gerçekten insanda birazcık utanma olur. Birazcık çekinme olur. Vergi kaçıranı görmek için, gariban vatandaşın Whatsapp bildirimine mi ihtiyacının var senin? Hadi söyleyeyim danışman arkadaşlar yazın Whatsapp'tan okusun Sayın Bakan. Buradan da söylüyorum; sadece bir yılda servet sahiplerinin 660 milyar liralık vergisini plan bütçe komisyonunda kim affettiyse vergi kaçırtan da vergi kaçıran da olur” dedi.
Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dünyadaki servet eşitsizliğinden yakınan sözlerini de eleştirdi. Özel, şöyle konuştu:
“Sayın Erdoğan dünkü konuşmasında dünyadaki servet eşitsizliğinin en yüksek seviyeye çıktığını, fakirden zengine bir servet transferi yaşandığını ifade etmiş. O zaman bunu Whatsapp'a yazmayayım da buradan memleketteki herkesin vicdanına söyleyeyim tarihe ne yazıklarını hatırlatayım. Geçtiğimiz sene tam 1.2 trilyon lira, milyon lira değil, milyar lira değil, trilyon lira. 1.2 trilyon lira kur korumalı mevduatla, param var dolar alacağım, aman alma dolar yükselmesin. Ne yapayım? Faize koy. Az gelirse? Az gelirse farklı bir öderiz. Faizle ayrı alırsın. Kur farkını ayrı alırsın. Koy paranı buraya kur garantisi benden çıkarsa farkı ödeyeceğiz. Nereden ödeyeceksin? Garibanların cebinden ödeyeceğim, esnaftan, memurdan, çiftçiden, yoksuldan, emekçiden ödeyeceğim, Hazine'den ödeyeceğim dediler. 1.2 iki trilyon, tam da Sayın Erdoğan'ın dediği gibi; fakirden alındı, zenginlere verildi. Dünya tarihinin en büyük yoksuldan zengine fon transferi yapan Kur Korumalı Mevduatı'nı kim çıkardıysa kul hakkını yiyen de onlardır."