Rapor, Türkiye ve Avrupa açısından öneme sahip olan AP'nin yapısını, parlamentodaki siyasi grupların söylemlerini ve Türkiye'ye yaklaşımlarını, seçimlere dair beklentileri ve seçim sonuçlarının AB-Türkiye ilişkilerine olası etkilerini değerlendiriyor.
Raporda AP seçimlerinin, Avrupa Birliği (AB) içindeki dengeleri olduğu kadar transatlantik ilișkileri de etkileme potansiyeline sahip olduğu vurgulandı.
En son 2019 yılında düzenlenen AP seçimlerinden bu yana Kovid-19 pandemisi ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi gelişmelerin Avrupa'daki siyasi ve ekonomik iklimi önemli ölçüde değiştirdiği belirtilen raporda, Avrupa ülkelerinde düzenlenen seçimlerde de aşırı sağın yükselen bir grafik izlediği anımsatıldı.
Şu anda aşırı sağ olarak adlandırılan partilerin Avrupa'da on ülkede iktidarda ya da koalisyon ortağı olduğuna işaret edilen raporda, seçim öncesi gerçekleștirilen anketlerin, bașta EPP ve SD olmak üzere merkez sağ ve sol partilerin bir miktar oy kaybına uğrayacağını, buna mukabil bașta așırı sağ olmak üzere radikal partilerin Parlamentodaki sandalye sayılarını artıracağını öngördüğü kaydedildi.
Ancak așırı sağ partilerin, beklentileri gerçekleștirerek toplam 720 sandalye sayısının yüzde 25'ini elde etmeleri durumunda dahi AP'de çok fazla etkili olmalarının beklenmediği, etkinin sınırlı kalmasında "güvenlik kordonu" ve "iç entropi" gibi mekanizmaların rolünün önemli olduğu belirtildi.
"Aşırı sağ partiler, daha fazla pazarlık gücüne kavuşabilir"
Raporda, seçim sonrası ortaya çıkacak dengelerde, EPP ve SD tarafından olușturulan "büyük koalisyon"un ana politikaların sürdürülmesinde temel rol oynayacağı ancak ikilinin ve diğer partilerin așırı sağın taleplerini daha fazla dikkate almak zorunda kalacakları değerlendirmesine yer verildi.
"Özellikle 'süper büyük koalisyon' olarak adlandırılan üç partinin (EPP, SD ve RE), belirli konularda uzlașamamaları halinde așırı sağ partiler daha fazla pazarlık gücüne kavușabilir." öngörüsünde bulunulan raporda, bu resmin radikal sağ partilerin şimdiye kadar elde etmekte zorlandıkları AP içinde etkili makamlar olan başkan yardımcılıkları ve komite başkanlıklarını elde etmelerini sağlayabileceğine işaret edildi.
Raporda yapılan değerlendirmelerde geleneksel olarak Türkiye karșıtı tavırların daha baskın olduğu așırı sağ grupların, göç, üyelik müzakereleri, Gümrük Birliği yenilenmesi ve vize serbestisi gibi konularda Türkiye'yi zorlayıcı adımlar atma ihtimalinin arttığı belirtildi. Ancak AP'nin kendi içerisinde siyasi tartıșmalar ve fikir ayrılıklarıyla daha fazla enerji kaybedeceği ve karar alma süreçlerinde daha fazla zorlanacağı öngörüldü. Bu durumun, AB'nin uluslararası alandaki aktörlük konumunu daha fazla sorgulanır hale getirebileceği belirtildi.
Raporda Rusya'nın Ukrayna'yı ișgalinin ardından olușan atmosferde Doğu Avrupa ülkelerinin NATO ile dayanıșmayı arttırdığı ve geçmiște NATO ile mesafeli ilișkileriyle bilinen AP içindeki siyasi grupların dahi artan șekilde NATO vurgusunda bulunduğu kaydedildi.
Bu durumun; ittifakın önemli bir üyesi olan Türkiye'nin kıtanın güvenliği hususunda öne çıkmasına neden olabileceği vurgulanırken, son dönemde Türkiye'nin, Romanya, Polonya ve Macaristan gibi ülkelere olan silah ihracatının hızlı biçimde artmasının, yakın gelecekte Türkiye-Avrupa ilișkilerinde normatif konular yerine güvenlik boyutunun daha fazla öne çıkacağının göstergesi olarak okunabileceği belirtildi.