İklim Değişikliği söylemi, İklim Krizi’ne evrildi. Artan sıcaklar, yağışsızlık ve bunun doğal sonucu susuzluk da kapıda. Antalya Büyükşehir Belediyesi, kent dokusunu bu kriz ortamına nasıl hazırlıyor, felaket senaryolarına hazır mıyız?
Başkanımız Muhittin Böcek liderliğinde göreve geldiğimizde Antalya’da iklim değişikliği konusunda bir çalışma yürütülmesi gerektiğini fark ettik. Çünkü bütün dünyanın en önemli konularından bir tanesi iklim krizi ve bunla ilgili alınması gereken tedbirler. Antalya iklim değişikliğinden en çok etkilenecek olan bölgede yer alıyor Doğu Akdeniz havzasında.
Koordinasyondan başladık
Bu nedenle biz organizasyon şemasında öncelikle bir yapılanmaya gittik ve İklim Değişikliği ve Temiz Enerji Şube Müdürlüğü’nü kurmuştuk daha sonra onu İklim Değişikliği Sıfır Atık Dairesi Başkanlığı olarak daha etkin bir hale getirdik. Bunu getirirken de özellikle bu konuda çalışan ilgili daire başkanlarımızla bir koordinasyon içerisinde ilerlemeyi ilke edindik.
Park Bahçeler Daire Başkanlığımız, Çevre Koruma Kontrol Dairesi Başkanlığı, İklim Değişikliği Başkanlığı, Fen İşleri Daire Başkanlığı hatta kıyısından köşesinden bir şekilde neredeyse tüm birimler bu konuyla ilintili. Basın ve kültürün bu konuda bilgilendirmesi kamuoyunu bu konuda birtakım fikirler vermesi gerek. Farkındalık oluşmalıydı. Hatırlarsan Altın Portakal’ı Manavgat ormanlarına atfetmiştik, çevre konserleri yaptık, bizim yaptığımız çalışmaların bir şekilde desteklenmesi gerekiyordu. Bu, kuru peyzajla ilgili konuda aslında iklim değişikliğine uyum kapsamında aldığımız bir çalışmaydı.
Yapılan çalışmalar aynı zamanda “tasarruf” olarak da önümüze geliyor değil mi?
Biz bunu başlatırken özellikle hem su tasarrufu, hem enerji tasarrufu, hem doğaya uyum, hem iklime uyum ve bu kamuoyunun da en rahat bilgilendirilebileceği bir çalışma olarak gördük. Bunun altyapısının oluşturulması, başlanması, uygulanması ve çıktılarıyla ilgili de çok önemli mesafe kat ettik. Hatta bu anlamda fark edildik ki; dört tane ödül aldık.
Bu çalışmalar neticesinde, kent peyzajında kurakçıl peyzajla birlikte %50 oranında su ve elektrik tasarrufu %30 oranında işçilik ilaç ve gübre tasarrufu da sağladığımızı söyleyebiliriz.
Mevcut koşullarda elimizdeki verim beklenti değişikliği ile ilgili sürdürülebilir enerji ve iklim planımız var. Başkanlar Sözleşmesi dediğimiz iklim ve enerji konusunda taahhüt ettiğimiz bir anlaşma var, imza attığımız bir taahhüt var ve bununla ilgili ilgili hedeflerimiz var. Biz karbonsalda 2030 yılı için %30- 40 karbon azaltım, 2050 yılı içinde nötr karbon hedefinde ilerleme taahhütümüz var.
Sadece su değil, ışıkta da tasarruf başlıyor
Dolayısıyla bunu bu dönemde daha da yaygınlaştırma durumumuz var. Bütün dünya buna gidiyor Nizamettin bey. Yani artık o süs havuzları, sizin özellikle üzerinde durduğunuz kısım veya gereksiz aydınlatmalar ışık kirliliği üzerine bırakın insiyatif alarak uygulamayı, kanunlaştırarak, zorlaştırarak zaten bundan artık yavaş yavaş vazgeçiyorlar ve değişime gidiyorlar. Çünkü doğal kaynaklarımız sınırsız değil ve bunların özellikle yönetimi, sürdürülebilirliği de çok büyük maliyet .
Yerel yönetimler içinde maliyet önemli. Tabii yine estetikten vazgeçmeyerek çünkü kaygımız o değil mi? Şehrin estetik bir yapıya büründürülmesi. Yerel yönetimlerde ilk akla gelen havuzlardır ama bu sadece havuzlarla olabilecek bir şey değil.
Dolayısıyla, bundan ziyade aslında farklı şeyler yapılabileceğini sanatsal çalışmalarla bunu gösterebileceğini bir yerde kanıtlamış olduk. Bu refüj çalışmalarında, park alanlarında veya işte bahçelerimizde, sizin de zaten bu konuyu ele alıyor olmanız bile bizim fark edildiğimizi gösteriyor. Bundan memnuniyet duyuyoruz ama bunun bütün belediyelere yaygınlaşmasını da arzu ediyoruz.