Türkiye yanan ormanlarına ağlarken uzmanlar, yanan
ormanların, Anayasa’nın 169’uncu maddesi ile koruma altına alındığını ve bu
hükmün etkili uygulanan bir hüküm olduğunu belirtiyor. Fakat gerek Turizm
Teşvik Kanunu gerekse Orman Kanunu ve Maden Kanunu’nun, ormanların yakılmasına
gerek kalmadan amacı dışında kullanılabilmesine olanak sağladığı da ifade
ediliyor. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Dursun Kahraman, bu
durumun sayısız örneğinin görüldüğünü ve Antalyalının uyanık olması gerektiğini
vurguluyor.
‘ORMANLAR ZATEN GÖZDEN ÇIKARILMIŞ!’
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Dursun
Kahraman, yanan ormanların turizm alanı ya da maden ocağı olarak
kullanılabilmesi de dahil olmak üzere farklı amaçlarla ranta ve sermayenin
kullanımına açılabilmesinin önünün ‘tek kararnameyle’ açılabileceğinin altını
çizerek dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Başkan Kahraman şöyle konuştu:
“Daha önce ormanların atık değerlendirme tesisi olarak kullanılabilirliğine ilişkin yönetmelik çıktı. Bu yangının hemen öncesinde turistik tesis olarak kullanılabilirliğine dair de yönetmelik çıktı. Zaten bugünkü siyasi siyasi iktidarın tarzına bakarsanız bu iş kararnamelerle, yönetmeliklerle, kayyumlar eliyle yürütülüyor. Basında ve çeşitli mecralarda da gördük, yanmış yerin geometrik şekline uygun turistik tesisler planlanmış ve uygulanmış.
Bu durumun hukuki zeminini aramaya gerek yok, tek bir kararnameye bakar.
Muğla’nın ormanlarının yüzde 65’ine maden arama ruhsatı verilmiş, Artvin’in
yüzölçümünün yüzde 71’i maden arama ruhsatlı, buralar orman bölgeleridir.
Bunları ve geçmişteki diğer uygulamalara baktığımızda görüyoruz ki; zaten
ormanlar gözden çıkarılmış!
Biz hep diyoruz ki bilimden, doğadan, toplum yararına
düşünmekten uzak ve sermayenin güdümüne girmiş politikaların sonucu budur.
Bunun karşısına ‘kalkınma’ bahanesini koyuyorlar. Biz diyoruz ki; toplum
yararını gözeten uygulamaları içermeyen programlara kalkınma diyemeyiz. Onlar
‘kalkınma’ kisvesi altında toplum yararından arındırılmış programlardır. Toplum
yararını çıkardığımızda geriye rant kalıyor, bu talandır, yağmadır…
Gelelim devlet algısına… Siyasi irade kendisini devletmiş
gibi gösterme eğiliminde. Kendisine bir kutsiyet edinmek için bunu yapıyorlar.
Halbuki devlet başka siyasi iktidar başka bir şeydir. Böyle yaparak bizi
eleştiren devleti eleştiriyor diye algı yapıyorlar. Biz 4 yılda bir seçim
yaparak her 4 yılda bir devlet yıkıp yeni devlet mi kuruyoruz?”
DOĞAL YIKIMIN NEDENİ RANT!
İkizdere’de UNESCO’nun yüzlerce parametreyi gözeterek bir
değerlendirme yaptığını ve İkizdere’nin dünyada korunması gereken 256 vadiden
birisi olarak belirlendiğini açıklayan Başkan Kahraman, “Biz ise yüzölçümü ne
kadar diye bakıyoruz, 25 hektardan küçükse ÇED’e gerek yok diyoruz. Diğer
yüzlerce parametre devre dışı bırakılıyor” ifadelerini kullanıyor. Başkan
Kahraman şöyle devam etti:
“Bu yanan alanlara turizm tesisi yapılması mümkün
olmaması lazım ama süreç şöyle işliyor, 25 hektardan büyükse ikiye bölünüyor
proje, iki tane 25 hektardan küçük alan oluyor. Bu siyasi iktidarın bu yolda
yapamayacağı bir şey yok. Orman yangınlarından önce de ormanların korunmasında
önemli bir rol oynayan Türk Hava Kurumu yok edildi, yerine de bir şey
konulmadı. Zihniyet bu olduğu zaman elbette endişeliyiz.
Türkiye’de 85 bin tane taş ocağı var. 81 ili olan
ülkemizde il başına binden fazla taş ocağına ne gerek var? Muğla’daki orman
alanlarının yüzde 65’ine maden ruhsatı verilmesine ne gerek var? Burada
hassasiyet ve hedef önemli. İktidarın hedefi doğal kaynakların yağmalanması ve
rant yönünde. Marmara’daki müsilaj meselesiyle, Tuzdere’deki flamingo
katliamıyla, orman yangınları ve sel felaketleriyle hepsinin ortak bir sebebi
vardır; rant! Marmara’daki kirlilik gökten inmedi, uygulanan çarpık politikalar
sonucu oluştu.”
ÇEVRE TOPLANTISINA ‘KİRLETENLER’ KATILIYOR
Yasaların doğanın talanına zemin hazırlamadığını, ancak haftada iki üç defa yönetmelik çıkartılarak doğanın sermaye tarafından talan edilmesinin AKP iktidarı tarafından önünün açıldığına işaret eden TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Dursun Kahraman şu değerlendirmelerde bulundu:
“Örneğin plastik atıkların ithalatının yasaklanmasına dair yönetmelik çıktı, sermayenin karşısında iktidar 8 gün direnebildi. 8 gün sonra toplantı yapıldı ve çöp ithalatının önü yeniden açıldı.
Toplantıda kimler vardı? Plastik
Maddeleri Değerlendirme İşverenleri Sendikası, plastik sanayi işletmecileri
yani kirletenler! Marmara’daki Bilim Kurulu’na bakıyorsunuz, oralarda da onlar
vardır. Ancak bu konuyla ilgili çalışmalar yapan çevre mühendislerine o
toplantılarda yer verilmez. O toplantılarda sermaye vardır ve iktidar da toplum
yararına düşünceyi savunan kişiler ile değil sermaye ile birlikte hareket
ediyor.”
‘ANTALYALILAR UYANIK OLMALI’
“Biz Antalya başta olmak üzere yanan yerlerin ranta açılmaması için mücadele edeceğiz. Bu bir sınıfsal sorundur! Bunların hepsinin kaynağında sermayenin güdümündeki siyasi iktidarın belirlediği politikalar vardır. Orman yangınlarını, müsilajı, Tuz Gölü’nde yaşananları yalnızca iklim değişikliği ile açıklayamazsınız, iklim değişikliği global bir sorundur.
Türkiye’de
352 tane hava ölçüm istasyonu vardır, bunun 236 tanesi hiç ölçüm yapmamaktadır.
Muğla’da 7 tane istasyon var, 6 tanesinden geçen sene hiç ölçüm yapılmamıştır,
bir tanesinden de değerler yüksek çıkmıştır. Muğla gibi termik santral
bölgesinde, ormanların yoğun olduğu bir alanda, turizm beklentisinin yüksek
olduğu bir bölgede hava kirliliğini ölçmeyeceksiniz de nerede ölçeceksiniz?
Bunu bile merak etmeyen bir siyasi iradenin gideceği yol budur. Biz devamlı
uyanık olmayı sürdüreceğiz.”
Özgür
Cem Boynueğri