TMMOB Gıda Mühendisleri Odası, bugün gerçekleştirdiği basın açıklaması ile Hatay’da TOKİ toplu konut projeleri sebebiyle alınan “acele kamulaştırma” kararına tepki gösterdi. Yapılan açıklamada, “Bu politikalar, bu rant hırsı, bu beton ekonomisi her gün gıda güvenliğimizi ve gıda güvencemizi tehdit eden bir felakete dönüşmektedir” ifadeleri kullanıldı.

Akdeniz’de 3.7 Büyüklüğünde Deprem! Akdeniz’de 3.7 Büyüklüğünde Deprem!

Hatay Samandağ’da bugün yaşanan olayların “vahim durum” olarak tanımlandığı gelişmenin ne ilk ne de son olduğu bildirildi:

“Tüm Türkiye’de benzer örneklerle karşılaştığımızı kamuoyuyla defaatle paylaştık. Samandağ’da yurttaşların tapulu tarım arazileri, bahçeleri ve zeytinlikleri, “acele kamulaştırma” adı altında, Toplu Konut İdaresi (TOKİ) aracılığıyla konut projeleri için (!) elinden alınmakta ve ranta teslim edilmektedir. Bu süreç, yalnızca Samandağ’la sınırlı olmayıp, Türkiye’nin dört bir yanında tarım arazilerinin, meraların, zeytinliklerin, sulak alanların ve su havzalarının sağlık turizmi, inşaat, madencilik vb. projeler uğruna yok edilmesiyle devam etmektedir. Bu politikalar, bu rant hırsı, bu beton ekonomisi her gün gıda güvenliğimizi ve gıda güvencemizi tehdit eden bir felakete dönüşmektedir.”

“Verimli Tarım Alanları Beton Yığınlarına Dönüşüyor”

Bölgede yapılacak acele kamulaştırmanın yalnızca ekonomik değil ekolojik etkilerine de dikkat çeken açıklama şöyle devam etti:

“Samandağ’ın Mağaracık, Kurtderesi, Hıdırbey, Vakıflı ve Dikmece gibi mahallelerinde, yurttaşların yıllarca emekle işlediği zeytinlikler, narenciye bahçeleri ve tarım arazileri, TOKİ’nin toplu konut projeleri için kamulaştırılmaktadır. Köylüler, süreçte kendilerine danışılmadığını, tapularının bir sabah e-Devlet üzerinden ellerinden alındığını ifade etmektedir. Zeytin ağaçları sökülmekte, verimli tarım arazileri beton yığınlarına dönüştürülmektedir. Örneğin, Dikmece köyünde zeytinlikler, konutlara su hattı çekmek bahanesiyle tahrip edilmiştir. Bu durum, yalnızca ekonomik bir kayıp değil, aynı zamanda bölgenin kültürel ve sosyal dokusuna vurulan bir darbedir. Samandağlı çiftçiler, ‘30 yıl çalışıp didindik, tam kendi dünyamızı kurduk derken bir sabah tapumuzun yok olduğunu öğrendik’ diyerek isyan etmektedir.”

“Samandağ’da Yaşananlar Türkiye’nin Özetidir”

Samandağ’daki olayın Türkiye’de yaşananların sadece bir örneği olduğu bildirilen açıklamada, doğal alanların çeşitli projeler uğruna yok edildiği ifade edilerek şunlar kaydedildi:

“Balıkesir’de verimli tarım arazileri ve fıstık çamları, acele kamulaştırma ile maden şirketine devredilmiştir. Bölge halkı, bu kararların kamu yararı değil, şirket çıkarları için alındığını vurgulamaktadır. 

İzmir, Çeşme’de, Narlıdere’de turizm ve sağlık turizmi projeleri için zeytinlikler ve tarım arazileri yapılaşmaya açılmak istenmekte, bölgenin tarımsal üretimi tehdit altına girmektedir. 

Muğla, Milas, İkizköy’de zeytinlikler ve tarım arazileri, termik santraller ve maden ocakları için yok edilmekte, köylüler yaşam alanlarını savunmak için yıllardır direnmektedir. 

Konya, Karapınar’da verimli tarım arazileri, enerji ve sanayi projeleri için kamulaştırılmakta, bölge çiftçileri gıda üretiminde büyük kayıplar yaşamaktadır.

İstanbul’da Kanal İstanbul projesi kapsamında, tarım arazileri, meralar ve su havzaları geri dönüşü olmayan bir şekilde tahrip edilecek, bölgenin gıda üretim kapasitesi ve su kaynakları büyük tehdit altına girecektedir. Bu proje, İstanbul’un ekolojik dengesini bozarak gıda güvencesini riske atmaktadır.”

Gidamodan Tepki̇

35 Senede Tarım Alanları Yüzde 40 Azaldı

Türkiye’deki toplam tarım alanının 1990 yılından bu yana yüzde 40 oranında azaldığı bilgisi verilen açıklamada, “Elbet talan bu örneklerle sınırlı değil, bu kadarı bile bize tarım arazilerinin ve doğal alanların ranta kurban edilmesinin sistematik bir sorun olduğunu göstermektedir. Türkiye’de toplam tarım alanı 1990 yılından bugüne yaklaşık %40 oranında daralmış, kişi başına düşen tarım alanı miktarı giderek azalmıştır. Bu daralma, yanlış arazi kullanımı politikaları, hatalı tarımsal uygulamalar ve tarım arazilerinin amaç dışı kullanımıyla hızlanmaktadır” ifadeleri kullanıldı.

“Kamucu Tarım ve Gıda Politikaları Uygulanmalı”

Tarım arazilerinin kaybının Türkiye’nin gıda güvenliğini ve güvencesini doğrudan tehdit ettiği vurgulanan açıklama şöyle sürdü: 

“Hızla artan dünya nüfusuyla birlikte gıda ihtiyacının karşılanması giderek zorlaşırken, Türkiye’de tarım arazilerinin azalması, üretimi de sınırlandırmaktadır.

Tarım arazilerinin betonlaşması, madenciliğe açılması, bitkisel ve hayvansal üretimde ciddi düşüşlere yol açmaktadır. Zeytinliklerin yok edilmesi, ülkemizin zeytin, zeytinyağı üretimini tehdit etmektedir. 

Tarım arazilerinin kaybı, ithal gıdaya bağımlılığı artırmakta, bu da ekonomik ve stratejik riskler doğurmaktadır. Gıda egemenliği, bir ülkenin kendi kendine yeterliliğiyle doğrudan bağlantılıdır. 

Sulak alanlar, meralar ve su havzalarının tahribatı, biyolojik çeşitliliği yok etmekte, su kaynaklarını kirletmekte ve iklim değişikliğini hızlandırmaktadır. Bu da, tarımsal üretimi daha da zorlaştırmaktadır.

Tarım arazilerinin kaybı, kırsal kesimde geçim kaynaklarının azalmasına, genç nüfusun kente göç etmesine ve tarım işçisi temininde zorluklara yol açmaktadır. Bu durum, gıda üretiminde sürdürülebilirliği dolayısıyla gıda güvencesini tehdit etmektedir. 

Tarım arazilerinin, meraların, zeytinliklerin, sulak alanların ve su havzalarının korunması, yalnızca bir çevre meselesi değil, aynı zamanda bir milli güvenlik meselesidir. Bu nedenle, aşağıdaki adımların acilen atılmasını talep ediyoruz: 

Acele kamulaştırma uygulamalarına derhal son verilmelidir. Kamulaştırma kararları, kamu yararı ilkesine uygun, şeffaf ve halkın katılımıyla alınmalıdır. Şirket çıkarları için acele kamulaştırma süreçleri derhal durdurulmalıdır. 

Tarım arazilerinin korunması sağlanmalıdır. Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına izin veren politikalar gözden geçirilmeli, verimli araziler mutlak koruma altına alınmalıdır. 

Sürdürülebilir tarım politikaları hayata koyulmalıdır. Agroekolojik tarım, akıllı sulama ve erozyon önleme gibi uygulamalar teşvik edilmelidir.

Yurttaşın görüşleri alınmadan hiçbir kamulaştırma veya proje kararı uygulanmamalıdır. Yurttaşların tarım ve gıda politikalarının oluşturulmasına katkı koyması sağlanmalıdır.

Türkiye’nin gıda güvenliğini ve güvencesini güçlendirecek, kendi kendine yeterliliğini artıracak uzun vadeli bir tarım ve gıda stratejisi geliştirilmelidir. Gıda egemenliğine dayalı kamucu tarım ve gıda politikaları ivedilikle uygulanmalıdır.”

Burdur'da Acele Kamulaştırma Kararı! GES Yapılacak! Burdur'da Acele Kamulaştırma Kararı! GES Yapılacak!
 

Editör: Haber Merkezi