Malum bu ara geziyoruz, ev ne ki, kendime uğramayı unutuyorum. Muharrem ayındayız. Halk arasındaki adıyla “aşure ayı” mıydı? Aşure ayının bir dinle, bir mezheple ilgili olmadığını, birçok kültürde olduğunu artık biliyoruz.

. Bir paylaşım unsuru olarak önemli bir yeri var tabii. O dönemde aşurenin içine katılan malzemelerin besleyiciliği düşünülürse önemli bir paylaşım unsuru.

Yezid’i unuttuk mu hayır. Burada, hatta geçmişi yekpare Türkmen dediğimiz Anadolu’da aşure, acının paylaşımıdır. Tatlı olması, acıyı dindirmek amaçlıdır. Ulema değil, masalcıyım efendim. (Kerbelâ Kerbelâ Savaşı ya da Kerbelâ katliamı, 10 Ekim 680'de, bugünkü Irak sınırları içindeki Kerbelâ şehrinde, Hz. Muhammed'in torunu Hüseyin bin Ali'ye bağlı küçük bir birlik ile Emevi halifesi I. Yezid'in ordusu arasında cereyan etmiştir. Hüseyin ve kafilesindeki herkes öldürülmüştür. Vikipedi )

Ben Manavgat Yavrudoğan yukarı Zeyve Mahallesi doğumluyum. Bizim çocukluğumuzda da köyde devasa kazanlarla aşure pişerdi. Evimizden aldığımız kaşıklarla (birçoğu ağaç kaşık) komşuları tek tek gezerdik. Hatırlıyorum, babamın kuzeni vardı Şehriye Teyze.

(‘Şehriye ne la?’ demeyin, ağzınıza tahta kaşıkla fururum.) Şehriye teyzenin aşuresi de adı gibi farklıydı. Aşureye, kurutulmuş kurban eti koyardı. Hatta birde kırmızı biberli tereyağ. Aşure kutsandığı için çocuk yüreğimizle sorgulayamaz “hayır” diyemezdik, kaytarsak ta içerdik. (Farklılıkların ayrıştırmadığı günlermiş.)

Zaman geçti, yaşam koşullarımız değişti. Artık Aşure, Nasreddin’in doğuran kazanlarında değil, tencerede pişiyor. Evlerimiz, araçlarımız, telefonlarımız, televizyonlarımız büyüdü oysa, küçülüp daralırken yüreğimiz.

Düşünsenize bizim köyün 2 kat büyüklüğünde sitede oturuyoruz en mütevazisinden, ama komşuluk yok, paylaşım yok. Karşı komşu Nesrin dışında olması için çabalayan da yok. (Güneydoğu mutfağı artık kapı komşum oldu yani, o kadar.)
Peki Aşure tatlı mı, muhallebi mi, çorba mı?

Şimdi manevi tarafını bir yana bırakalım biraz biz çocukluğumuzda sıcak ve sulu tüketirdik. Oysa zaman içinde soğuk ve katı tüketilmeye başlandı. Son olarak geçtiğimiz hafta yemek yarışmasında aşure yaptırdılar. “Muhallebi süsleme sanatı” gibiydi. Masalcı halâ klasik aşurede. Kimsenin zevkini de tartışmaz, kendi zevkini de tartışmaya açmaz. Nar özeldir masalcı için, eğer mevsimindeyse aşure üstü narsız olmaz.

Bu yıl aşureyi Döşemealtı'nda fotoğrafladık. Döşemealtı Bölgesi'nin tüketim kültürü çok ilginç bir şekilde Manavgat'taki biz yörüklerle çok benzeşiyor.

Sordum, aşureyi yapan usta Döşemealtı yörüklerindenmiş. Boncuk bulmuş gibi sevindim. Tamam üstünde kavrulmuş susam yoktu ama şeker dengesi için çörekotu ihmal edilmemişti.

Sıcak, akışkan, tatlı bir aşure ile 50 yıl geriye gidecektim. Gerçekten de öyle oldu. Allah kabul etsin. Büyük dedesinin adı Hasan Hüseyin, babasının adı Hüseyin olan biri olarak Kerbela’yı da unutmadık.