Binlerce yıllık tarihi, doğası kadar renkli kültürüyle Burdur, Batı Akdeniz Bölgesi'nde yer alıyor ve 'Teke Yöresinin Kültür Başkenti' olarak biliniyor. 'Göller, Güller ve Gönüller Diyarı' olarak anılan Burdur, doğu ve güneyinde Antalya, batısında Denizli, güneybatısında Muğla, kuzeyinde Afyon ve Isparta illeri tarafından çevrili. Komşu illerin karayolları bağlantılarının kavşak noktasında bulunan Burdur İstanbul Ankara - Antalya karayolu üzerinde de yer alıyor.
Burdur'un Eski Adı nedir?
Burdur Valiliği'nin paylaştığı bilgilere göre; antik dönemde Pisidia olarak isimlendirilen Burdur yöresine Türklerin gelişi 1071 Malazgirt Zaferi'ne dayanıyor. Günümüzdeki Burdur toprakları 1391 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katıldı, 1872’de Burdur Sancağı kuruldu. Burdur Cumhuriyetle birlikte il merkezi oldu.
Burdur şehrini kuran Türkmen boylarından Kınalı aşireti mensupları burayı bulduklarında, bölgenin güzelliği karşısında "Cennet buradadır. Burda dur!" demişler ve "Burda dur!" sözü zamanla halk arasında "Burdur" haline dönüşmüş.
Yunan Mitolojisi'nde Burdur Adı
Eski Yunan Mitolojisinde ise; kahraman Ulis (Aşil), tanrıların gazabına uğrar. Yunanistan'dan kovulur. Yolu Antalya yakınlarına düşer. Geceleri kutup yıldızına bakarak, kuzeye doğru ilerler. Karşısına bir göl çıkar ve o sırada gaibten bir ses ona Rumca ve eski Latince "Ezostas! (Burada dur!)" diye seslenir. Ulis burada durur ve burayı yurt tutar. Selçuklular Anadolu fetihleri sırasında Burdur'u fethederler. Köyün ismini "Ezostas" olarak öğrenirler. Rumca bilmedikleri için manasını sorarlar. "Burada dur" anlamına geldiğini öğrenirler. Buraya yerleşen Türkmen aşiretleri "Burada dur" kelimesini zamanla "Burdur" olarak telaffuz etmeye başlar ve bu kelime şehrin yeni ismi olur.
Burdur'un Tarihi
Burdur antikçağda İsauria, Lykaonia ile doğudan, Pamphylia ile güneyden, Likya ve Karia ile batıdan Firigya ve Galatia ilede kuzeyden çevrili Pisidia antik coğrafyasında bulunuyordu. Kentin tarih öncesi (Prehistorik) geçmişi paleolitik çağlara kadar uzanıyor. Sonrasında sırasıyla Neolitik (8000 - 5500) Kalkolitik (5500 - 3200) çağlara ait somut buluntular Hacılar ve Kuruçay kazıları ile ortaya çıkarıldı.Hacılar'da yapılan kazılarda, M.Ö. 7000 yıllarına tarihlenen "Keramiksiz Neolitik" evre üzerinde IX - IV katlar olarak belirtilen ve M.Ö. 5.400 yıllarına tarihlenen "Geç Neolitik" evreleri tespit edildi.
Hacılar, hayvanları ehlileştirilmesi, köylerin kurulması, çanak çömlek yapımının öğrenilmesi gibi medeniyete uzanan gerekli adımların izlenebildiği en önemli arkeolojik merkezlerden biridir. Hacılar'ın ana tanrıça figürinleri ile boyalı insan yüzlü çanak - çömlekleri dünya arkeolojisinde önemli bir yer tutuyor.Taş, kemik, ağaç ve pişmiş toprağın yanı sıra madenin de kullanılmaya başladığı Kalkolitik Çağ kalıntıları Burdur'da Hacılar, Kuruçay, Gebrem, Beyköy, Bucak, İstasyon Höyük gibi daha birçok höyüğün yüzey araştırmalarından anlaşılıyor. Eserlerin bakır, kurşun, kalay, gümüş, altın, tunç ve elektron gibi madenlerden yapılmaya başlandığı ilk Tunç Çağına (Yaklaşık 3.000 - 2.500) ait buluntulara Burdur'da Hacılar Büyük Höyük, Yazır, Yarıköy, Çamur, Hasanpaşa, Harmankaya, Alan, Beyköy gibi birçok höyükte rastlandı. Bu dönemde kaplar elde yapılmış maden görünümünde. Çağın sonunda ise geometrik süslü ve boyalı çanak çömlek yapımına başlanmış.
Burdur tarihi M.Ö. 2 bin yılının başlarında oldukça karanlık. M.Ö. 17. yüzyılda Hitit Çağı başladığında, Pisidya, Pamphylia ve Likya'da Arzava Krallığı hüküm sürmekteydi. Yarışlı Gölü civarı (Düğer) ve Uylupınar’da çıkan Frig eserleri daha sonra bu bölgede Friglerin yaşadığını kesin olarak ortaya koydu. M.Ö. 7. yüzyılda Pisidya, Frig devleti ile birlikte Lidya hakimiyetine girdi ve M.Ö. 546 tarihinde Lidya Kralı Kroissos'un Pers Kralı Kyros'a yenilmesiyle birlikte bölge Pers hegemonyasına girdi. M.Ö. 334 yılında Büyük İskender Çanakkale'den Anadolu'ya girdikten sonra önüne çıkan Karya, Likya, Pamphylia kuvvetlerini ezerek Kestros (Aksu) Vadisi'nden Pisidya'ya girdi, M.Ö. 333'te Sagalassos ve Kremna'yı da zaptetti. İskender'in ölümünden sonra Pisidya önce Seleukoslar’a (M.Ö. 301) daha sonra da Bergama Krallığı'na bağlandı (M.Ö. 228) ve Roma hakimiyetine girdi. Roma Çağı’nda Pisidya'nın her yerinde yoğun bir yerleşme vardı. Birçok yeni şehir kuruldu, eski merkezler yeniden onarıldı. Bugün Burdur sınırları içinde bulunan harabelerin hemen hemen hepsinde bu çağa ait mimari kalıntılar görülüyor. Kremna, Komama (Ürkütlü), Olbasa (Belenli) ve Sagalassos en önemlileri.
Pisidya, Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasıyla Bizans İmparatorluğu’nun eline geçti ve bölgenin önemli merkezleri yavaş yavaş gerileyerek eski değerlerini kaybetti. Bu sönük çağ, M.S. XI. yy. sonlarına doğru Türk hakimiyetinin başlamasına kadar devam etti. 1071 - 1100 tarihlerinde Anadolu'ya gelen Türklerden Kınalı aşireti Pisidya'ya gelerek Burdur'a yerleşti. Selçuklu Devleti'nin egemenlik alanına giren şehir 1075 - 1120 yıllarında sınır kenti olarak varlığını sürdürdü. Selçuklulardan sonra Hamitoğulları Beyliği'nin topraklarına katılan Burdur, I. Murat döneminde Hamitoğulları Beyliği’nden satın alındı. O dönemde Tirkemiş kazası olarak anılan Burdur, Yıldırım'ın 1391'deki seferi sonunda kesin olarak Osmanlı denetimi altına girdi. 1920'de bağımsız sancak olan Burdur, Cumhuriyetten sonra 1923'te il oldu.