Antalya
Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD), Covid-19 salgını nedeniyle dijital
platformda toplantılarını gerçekleştirmeye devam ediyor. ANSİAD Yönetim Kurulu
Başkanı Akın Akıncı, Yönetim Kurulu Üyeleri ve ANSİAD üyelerinin katılımıyla 10
Kasım Atatürk’ü Anma Günü etkinliği kapsamında gerçekleştirilen ANSİAD 8.
Online Toplantısı’nın konuğu Türkiye Cumhuriyeti 26. Genel Kurmay Başkanı
Emekli Orgeneral M. İlker Başbuğ’un katılımıyla gerçekleştirildi. ‘Türk
Devrimi’nin konuşulduğu toplantıya, ANSİAD üyesi iş insanları ve çok sayıda
konuk katıldı. Konuşmasına Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikalinin 82.
Yıl dönümünü anarak başlayan İlker Başbuğ, “Bugün, cumhuriyetimizin kurucusu
ebedi başkumandanımız Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 82. yıl dönümü.
Bunu fiziki bir ayrılış olarak kabul etsek doğru olur. Fikirleri, düşünceleriyle
hala bizlerle beraber canlı yaşıyor. Ne zaman bir problemle karşılaşsam ve
çözüm yolu nedir diye düşünsem o zaman yine bakıyorum ki çözümü Mustafa Kemal
Atatürk” dedi.
MÜCADELENİN BİR ANLAMI OLMALI
Mustafa
Kemal Atatürk’ün silah arkadaşları ve arkasına da Türk milletini alarak
gerçekleştirdiği Türk devrimini bir mucize olarak niteleyen Başbuğ, “O günkü
şartları dikkate alırsanız gerçekten karşı karşıya kaldığınız durum bir
mucizedir. Bu mucizenin ismi nedir derseniz Mustafa Kemal Atatürk kendisi ifade
etmiştir, aslında gerçekleşen mucizenin ismi Türk devrimi” diye konuştu. Atatürk’ün
hayata bakış felsefesine bakmakta yarar olduğunu kaydeden İlker Başbuğ, “ 57
yıla sığan bir ömür, 57 yılın her dakikası her saati büyük bir mücadele ile
geçiyor. İç ve dış düşmanlar, sağlık sorunları ile zor bir hayat. Kendi
kelimeleriyle hayat felsefesini şöyle ifade ediyor Mustafa Kemal Atatürk,
‘Hayat demek mücadele demektir.’ Burası önemli. Mücadelenin bir hedefi olması
gerekir, nedir? Başarı kazanmak. Boşa olan bir mücadelenin anlamı olmaz. Bu iki
husus çok önemli. 57 yıllık yaşamına baktığımız zaman her alanda müthiş bir
mücadele ve hepsinden başarıyla çıkan bir kişilik var. Ender bir şahsiyet,
kolay kolay benzerinin bulunabileceği bir kişi değil” dedi.
TÜRK DEVRİMİNİN TEMEL FELSEFESİ
Mustafa
Kemal Atatürk’ün gerçekleştirdiği Türk devriminin toplum tarafından doğru
anlaşılmadığını kaydeden Başbuğ, “Temel sorunumuz da bu aslında. Bazen üzülerek
görüyorum Mustafa Kemal Atatürk’ü dar kalıplar içerisinde ifade etmeye
çalışıyorlar, bazıları çok sloganlaştırarak anlatmaya çalışıyor, bazen de klişe
sözlerle ve tekrar da ederseniz aynı şeyleri bıktırmanız gibi bir durum var.
İnsanlara onların fikirlerini açacak temel itibariyle de düşünce dünyasına girmemiz
lazım, karşılaştığı olayları nasıl karşılıyordu, nasıl planlıyordu, nasıl sevk
ve idare ediyordu yani yöntem, yönetim tarzı neydi. Elbette o okullarda
sağladığı başarıları öğrenmeliyiz, hangi safhalardan geçtiğini bilmeliyiz.
Belirli bir eğitim seviyesine gelen insanların onun düşünce dünyasına, felsefi,
fikir dünyasına girmesi lazım” diye konuştu.
BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLANLAR
Uğur
Mumcu’nun ‘Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanlar’ sözünü hatırlatan
Başbuğ, “Fertler nasıl bilgi sahibi olurlar? Elbette bunun asıl yolu, eğitim ve
öğretimdir. Akıl ve bilime dayanan bir eğitim ve öğretim. Bir konuda fikir
sahibi olmak, bir şeyler söyleyebilmek için ilk önce o konuda bilgi sahibi
olmanız lazım” dedi. Bilgi ve fikir sahibi olmayanların Mustafa kemal
Atatürk’ün dediği gibi iyi veya fena istikametlere yönlendirilebileceğinin
altını çizen Başbuğ, “Eğitim-öğretim önemli, ancak yeterli değil. Atatürk'ün 28
Aralık 1919 günü yaptığı konuşmada bunun da cevabı var, teşkilatlanma. Burada
toplumsal yapılanmanın önemine dikkat çekilmektedir. Çünkü bireyler, tek başına
başarılı olamaz. Bireylerin, bir araya gelmesi lazım. Sivil toplum kuruluşları demokratik
yaşamda çok önemli rol oynuyorlar. Sivil toplum kuruluşları olmayınca veya
zayıf olunca da onların yerini tarikat ve cemaatler dolduruyor. Bu da bir
gerçek” diye konuştu.
MİLLİ BURJUVA OLUŞMALI
Avrupa'da
demokrasinin gelişmesinde burjuvazinin önemine dikkati çeken İlker Başbuğ, “Türkiye'de
milli burjuvazi bir türlü oluşamadı. STK'ların da etkili olduğu pek söylenemez.
Dolayısıyla, çözüm aslında milli burjuvazi sınıfının ve etkin demokratik STK'ların
oluşumunda yatmakta” dedi. Bireylerin önünde birçok alternatif olduğunu dikkati
çeken Başbuğ, “Bireylerin siyasi partilerde yer alması. Siyasi partiler
demokrasinin vazgeçilmez unsuru. Siyasi partilerde yer alma, başkanlık, üst
düzey yönetim gibi makamlara seçilme olarak anlaşılmamalı. Bir partinin üyesi
olarak bir şeyler yapmam mümkün. Günümüzde toplumun geleceğinde rol almak,
etkili olmak isteyenler, yalnız sosyal medya faaliyetleri ile yetinmemeli, ya
siyasi partilerde veya STK'larda çalışmayı tercih etmeliler” diye konuştu.
Türkiye’de en uzun süren devrim sürecinin ‘laiklik’ olduğuna dikkati çeken
Başbuğ sözlerini şöyle sürdürdü; “1921 Anayasası’nda Türkiye Devleti’nin dini
İslam dinidir. Devleti kurdunuz 1923’te 1924 anayasasını yazıyorsunuz ve bu
anayasada da bunu muhafaza ediyorsunuz. 1923’te cumhuriyet laik devlet değil.
1927’ye geliyorsunuz laiklik ilkesi Cumhuriyet Halk Fırkası’nın tüzüğüne
giriyor. 1928’de 5 yıl sonra Türkiye Devleti’nin dini İslam’dır ibaresi
kaldırılıyor. Peki anayasaya laiklik ne zaman girecek 1937. Sürecin
tamamlanması baktığınız zaman Atatürk’ün aramızdan ayılmasından 1 yıl önce
gerçekleşiyor. Bunu iyi düşünmek ve değerlendirmek lazım.”
Konuşmaları
ve değerli katılımı için İlker Başbuğ’a ve katılımcılara teşekkürlerini ileten
ANSİAD Başkanı Akın Akıncı, “Günün anlam ve önemine uygun güzel bir toplantı
oldu. Ben toplantımızı Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle kapatmak istiyorum.
Şöyle diyor Atamız, ‘Ben, manevî miras olarak hiçbir âyet, hiçbir dogma, hiçbir
donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım ilim ve akıldır.
Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar
karşısında belki gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz
vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk
milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden
sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini
kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar.’ Bu duygu ve düşüncelerle
Atamızın ebediyete intikalinin 82. yıl dönümünde rahmet, minnet, saygı ve
özlemle anıyorum” dedi.
Haber Merkezi