Geçtiğimiz cuma günü İstanbul, iki genç kadının vahşice öldürülmesiyle sarsıldı. Semih Çelik isimli şahıs, Eyüpsultan’da Ayşenur Halil'i, Fatih’te ise İkbal Uzuner'i öldürdükten sonra Edirnekapı’daki surlardan atlayarak intihar etti. Bu korkunç olay, Türkiye’de kadın cinayetleri konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirdi.
Katilin Ailesi Olayları Anlattı
Olayın ardından, İkbal Uzuner’in babasının ifadesi basına yansıdı. Cinayeti işleyen Semih Çelik'in babası da olay günü ve öncesinde yaşananları tek tek anlattı. Ayrıca yapılan incelemelerde, Çelik’in bir mesajlaşma uygulamasında “incel” olarak bilinen bir gruptaki kişilerle iletişim halinde olduğu belirlendi. Polis, bu tür grupların yanı sıra cinsel, şiddet ya da ırkçılık içerikli paylaşım yapan kişi ve siteleri gözlem altına aldığını duyurdu.
Antalya Barosu’ndan Kadın Cinayetlerine Tepki
Olayın ardından Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu da sosyal medyadan bir açıklama yaparak, kadın cinayetlerine ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekti. Kurul, İstanbul’da yaşanan bu tür olayların sadece bireysel sapkınlıklarla açıklanamayacağını, sorunun çok daha derin ve yapısal bir boyutu olduğunu vurguladı.
Antalya Barosu’nun açıklamasında, "İstanbul Fatih'te Semih ÇELİK 19 yaşında iki genç kadını canavarca hislerle katletmiştir. Şahsın madde bağımlısı olduğu ve akıl hastalığı nedeniyle tedavi gördüğü belirtilmiştir. Yine İstanbul Beyoğlu'nda Semir Tarhan ve Ömer Koru sokak ortasında bir kadına cinsel saldırıda bulunmuştur. Şahısların madde bağımlısı olduğu ifade edilmiştir.
Akıl hastalığı teşhisi konulan, madde bağımlısı olan, maktul tarafından defalarca ihbar edilen şüphelileri serbest bırakan sistemi suçlamak yerine kadın cinayetlerini, çocuk istismarlarını, taciz ve tecavüzlerin nedenlerini bireysel sapkınlıklar ya da bağımlılıklar üzerinden açıklamaya çalışmak, sorunun çok daha derin ve yapısal bir boyutu olduğunu göz ardı etmek anlamına gelmektedir. Öldürülen kadınların birçoğunun mevcutta koruma tedbiri bulunmaktadır. Koruma tedbiri olan kadınların sistem tarafından korunamaması ve vahşice katledilmesi kadın cinayetlerinin politik olduğunun apaçık bir göstergesidir. Toplumsal sorunları bireysel sapkınlıklara bağlamak, sorumluluktan kaçmak ve yapısal çürümeyi gizlemek için bir bahanedir. Kadınlar her gün şiddete karşı yaşam mücadelesi verirken, ülkede resmen kadın katliamı yaşanırken, kamu spotlarıyla, annenin bebeği ile kurduğu bağı ajite ederek vajinal doğum ve sezaryen kıyaslaması yapmak hadsizlikten öte vicdansızlıktır. Önce yaşam hakkını koruyun! Bugün, İstanbul Sözleşmesi'nin kaldırıldığı bu ülkede yüzlerce kadın cinayeti, çocuk istismarı, taciz ve tecavüz yaşanmaktadır. Eşitsizlikleri besleyen, sessiz kalan, yüzleşmeyen bir siyasi iklimde, şiddeti kendini sürekli yeniden üretir. Bedenlerimiz üzerinde karar ve söz hakkımızı bizimdir, cezasızlık politikanızı asla kabul etmeyeceğiz!" ifadelerini kullandı.